Haluk Ulusoy önceki gün gazetimizi ziyaret etti. Önemli açıklamalar yaptı. Türkiye Gazetesi'nin spor sayfasında söylediklerini okudunuz. Ben bir tanesinin üzerinde durmak istiyorum. Yeni yapılacak yayın ihalesinden sonra, "Oynat Uğurcuğum" olmayacak. Maraton programında izlediğimiz pozisyonları geri alıp, tekrar tekrar gösterip, yorum yapıp karar vermek tarihe karışıyor. Yıllar önce TRT'de biz de bu tür programlar yaptık ve sunduk. Konunun iki tarafı var. Birincisi, eğitmek. İkincisi, popülist yaklaşımla olaylara değinmek. Daha önce TRT'de yaptığımız programlarda, olayın eğitim yönü ağır basan programlar gerçekleştirmiştik. Kurumun reytinge ihtiyacı olmadığı dönemlerdi. Şimdi, "Oynat Uğurcuğum" sadece popülist yaklaşımla gerçekleşiyor. Tabii ki, böyle bir yaklaşım olmasına rağmen içindeki eğitim unsuru da izleyenleri etkiliyor. sayın Ulusoy'un yaptığı açıklamaya, açılacak ihâleye göre, bu tür programlar artık yapılamayacak. İhâlenin şartnamelerinde bu yasaklama yer alacak. Hakem kararlarının popülist yaklaşımla ciddi boyutta irdelenmesi, futbolun detay unsurlarından biri olan bu kurumu son yıllarda ciddi boyutta zedeledi. Futbol Federasyonu, hakemlerimizi yeniden nasıl kazanırız düşüncesiyle bu uygulamaya gidiyor. Getirilen kısıtlama yerinde mi, değil mi, doğrusu karar vermek çok zor. Bu kısıtlama ihâleyi kazanan yayıncı kuruluşun spor programını izlenir hale getirmesini engeller. Böylesine iyi reyting sağlayan bu görüntülerden yayıncı kuruluşun vazgeçmesi düşünülemez. Bu ikilemde futbolu bir gösteri sanatı olarak kabul edersek, bu kısıtlamanın yersiz olduğu düşüncesi ortaya çıkıyor. Futbolu bir spor olayı olarak değerlendirirsek, yıpranmasını önlemek açısından yerinde bir karar olarak görülüyor. Her halde spor olarak görmek istediğimiz futbolda, gönlümüzce istemesek bile böyle bir yasaklamaya ihtiyaç var gibi. Beşiktaş soru işareti Temcit pilavı gibi aynı görüşler ve düşünceler üzerine konuşmak hoş olmuyor. İnsan mecbur kalıyor bazen. Konumuz yine Beşiktaş. Yakın geçmişte Beşiktaş'ın R.Madrid düzeyinde bir takım olduğu iddialarını biliyoruz. Beşiktaş için geçen sene bu şekilde esprilerle oluşturulan havanın, takımın aleyhine olacağını dikkatli okurlarımız yazdığımız yazılardan hatırlayacaklar. Aynı tehlikeyi yine görüyoruz. Manşetler, "Beşiktaş transferin kralı... Beşiktaş transferde fırtına gibi..." Yapmayın arkadaşlar. Bu tür davranışlar iki grubu daima zor durumda bırakır. Birincisi yönetim, ikincisi Beşiktaş Futbol Takımı.. Şimdi yöneticiler kalkıp da, "Arkadaş Beşiktaş transferde fırtına gibi değil" diyebilirler mi? Asla!.. Hadi bu işin yönetim tarafı... Asıl olan meselenin ikinci bölümü. Objektif bakınca, Beşiktaş bunca transferden ne kazandı, onu görebilmek. Pek çok isim transfer edildi. Hatırlatalım diye yazalım. İbrahim Toraman, Berkant, Ali Güneş, Murat Şahin, İbrahim Akın, Veysel, Mustafa Doğan, Fatih Sonkaya, Çağdaş. Okan'ı ayrı tuttuk. Soru 1: "Geçen seneki kadroya bu arkadaşlardan hangisi olağanüstü yeni bir güç katabilir? Başka konu, bu arkadaşlardan hangisi süper futbolcudur? İşin başı bile değilken kimseyi yıpratmak istemeyiz. Yukarıda isimlerini saydığım arkadaşları hepiniz benim kadar tanıyorsunuz. Belki iyi bir ekip oluşursa Beşiktaş bu futbolculardan yararlanabilir. Söylemek istediğimiz, estirilen hava ve karşılığındaki isimlerin ne ölçüde paralellik gösterdiği. Bu isimler estirilen havayla uyum göstermiyor. Yol yakınken geçen seneki hataya bir kere daha düşmeyelim dedik. İş sadece transfer yapmak ise yönetimin başarılı olduğunu söylemek mümkün. Ama iş yerinde ve iyi transfer yapmak ise o zaman zihinlerimizde soru işaretleri oluşmalı. Beşiktaş yönetiminin yapacağı dış transferler de var. Teknik adamı iyi bir isim olarak getiren Beşiktaş yönetimin söylediği gibi, Beşiktaş'ı ayağa kaldıracak süper futbolcuları transfer etmesi gerekiyor. Yönetim için asıl güvenoyu bu transferler sonrasında oluşacak. Bekleyeceğiz.. TRT spikerleri Geçen haftaki TRT spikerleri yazımıza TRT Genel Müdürlüğü'nden cevap geldi. Kısaca demiştik ki; "Futbolseverlerin bildiği eski kuşak isimler neden Portekiz'de yok?" Kurum incelik gösterip konuyla ilgili bir açıklama yolluyor. Diyorlar ki, "Bünyemizdeki diğer spikerlerimizin sesleri de seyircilerimiz tarafından çok yakından bilinmektedir. Portekiz'de görev yapan arkadaşlarımız, büyük beğeni ve takdir toplamaktadırlar. Görev dağılımı ise tarafsız yayıncılık ilkesi doğrultusunda yayın yapan kurumumuzun yöneticileri tarafından demokratik yönetim anlayışı çerçevesinde yapılmıştır." TRT'ye bir kere daha teşekkür ediyoruz, nezaketleri için. Biz Portekiz'deki arkadaşlarımızın yetersizliğinden hiç söz etmedik. Tabii ki, onlar da başarıyla görevlerini yapıyor. Sadece deneyimliler nerede diye sormuştuk. Kimbilir, belki de boynuz kulağı geçmiştir.