Devlete karşı "tutsaklar!"

A -
A +

Sanki şu sırada Türkiye'nin başındaki belalar azmış gibi, TC Devletinin düşmanları, F Tipi Cezaevleri sorununu, "Ölüm Oruçları"nı duygusal malzeme yaparak hortlatıyorlar. Liboşlarımız da şimdi, muhtelif şer örgütlerini, TAYAD'ı, PKK'yı, DHKP-C'yi vb. (Bir Hizbullah eksik), şemsiyesi altında toplayan TUTSAKLAR ÖRGÜTLENMESİ'nin azan küstahlığına prim ve destek vermekteler. Tabii, mahut İnsan Hakları Derneği de başta! Temel yanlış İşin, bu bazı arkadaşlarımızın görmezlikten geldikleri temel yanlışlığı "Tutsaklar" deyiminde! Çoğu, Türkiye'yi terörle yıkmaya çalıştıkları için özgür yargı tarafından mahkum edilmiş olan ve sözde haklarını savundukları kişiler, "mahkum" değil de "Tutsak" yani savaş esirleri imişler! Hemen sormak gerekiyor: "Hangi savaşın, kiminle kimlerin savaşının?" Kurtarmaya çalıştıkları da açlık grevi yaparak kendi serbest iradeleri ile intihar etmeyi, kendileri seçenler. Daha doğrusu, intihara, tıpkı bellerine bomba takıp, canlı bombalar olmaya PKK ve Hizbullah tarafından zorlanan veya şartlandırılanlar! Niçin? Bu zavallılar niçin açlık grevi yapıyor ve intihar etmek istiyorlar? Daha doğrusu meş'um elebaşıları onları niçin şartlandırıyor? Modern, insanca yaşanacak ve herhalde eski cezaevlerine nazaran daha çağdaş F Tipi cezaevlerine niçin karşı çıkıyorlar? Daha doğrusu bu zavallıları ölüme zorla iten elebaşıları niçin karşılar? Karşılar, çünkü Cezaevlerini elek ve örgütlerin karargahı, eğitim merkezleri haline getiren Koğuş sistemine son verileceği, habis maksatlarına engel olunacağı için. Bu maksatları, mahkumların insanca yaşama koşullarına kavuşmalarından daha önemli olduğu için. Bu kadar aşikar! Unutuyoruz Toplum olarak, çok çabuk unutuyoruz, unutturulup dolduruşa getiriliyoruz. 2000 yılı Aralık ayında Cezaevlerinde bu ihanet ve şer yuvalarını ele geçirmek için yapılan operasyonlarda elebaşılarının zavallıları kendi habis maksatları için nasıl zorladıklarını, göz göre göre ateşe attıklarını unuttuk ve şimdi hiçbirşey olmamış, o olaylar yaşanmamış gibi, "sil baştan" ölü sayısı arttırılırken, uluslarası boyutlara taşınmak istenen umulmaz bir duygu sömürüsü sürdürülmekte. Tam da Türkiye'nin en zor dönemecinde! Ölen insanlara ve hele böyle kandırılmış insanlara, acımamak mümkün değil. Ancak onları asıl "ölüm orucu"na zorlayan örgüt elebaşıları acımıyorlar! Ama gene sormak da lazım, devlete başkaldırmaktan başlayarak, bile bile açlık grevi yapmalarına kadar "kim etti onlara bu (acı) kârları teklif?" Ve bizim medya Maalesef bizim medyamız da bu duygu sömürüsüne alet olmakta. MİLLİYET gazetesinin sayın yazarı Derya Sazak, F Tipi Cezavlerinin tecrit ve "Çağdışı İnfaz" olduğunu iddia ediyor. Kimden, kimlerden yana olduğunu anlamıyorum. F tipi Cezaevleri ideal olmayabilir ve daha da iyileştirilmeleri mümkündür. Ama Baroların da şikayeti "ortak alanlara" çıkmak imkanının olmaması imiş. Yani "Ortak alanlar" eski koğuşlara dönüştürülmesine, şimdilik imkan verilmemesi! "Tecrit" dedikleri de bu! Gülay Göktürk de SABAH gazetesindeki köşesinden, "kandırıldık" diye dert yanası imiş... "On-on beş tutuklu bir araya geldi sohbet etti, spor yaptı" diye neden evham ediliyormuş. Siz gelin de o "tutsakların" spor salonlarında spor, kütüphanelerde tetebbüde bulunacaklarına inanın, bunca acı tecrübeden sonra... Hekimlik ahlakı İşin başka bir garip yanı var: Bazı hekimlerin ve bu arada Türk Tabipler Birliği 2. Başkanının TV'de söylediklerini yanlış anlamadımsa "Ölüm oruçları"na tıbbî müdahale "etik" yani hekimlik ilkelerine aykırı imiş. Ama O ve diğer bazı sayın doktorlar aynı ağızda, kendilerinin, hekimler olarak yapabilecekleri fazla bir şey olmadığını ifade ediyorlar ve çözümün hükümette, yani şantajlara boyun eğip örgüt elebaşlarının istediklerini yapmakta olduğunu kuvvetle ima ediyorlar. Gene imalarına göre, asıl sorumlu bunu yapmayan hükümet ve Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk imiş. İmdi, bu iddia, salt hekimlik, ilkelerine ve bu arada bu ulvi mesleğe siyaset karıştırmamak gereğine -ve etiğine- acaba ne dereceye kadar uygun düşüyor? Bu sayın hekimlerimiz müdahaleye karşı çıkmakla, zımnen isyancılara destek vermiş, en azından sempati göstermiş olmuyorlar mı? Sayın Türk ve Hükümet, F Tipi Cezaevleri konusunda ve örgütlerin küstahlıklarına boyun eğmemek hususunda, kararlılık göstermişlerdi. Şimdi de bu kararlılığı, herşeye rağmen ve bu arada duygusal sömürülere, dış baskılara pabuç bırakmadan sürdürecekleri umulur. Mesele sadece F tipi Cezaevleri meselesi değildir. Mesele, TC Devleti ile "TUTSAKLAR" ve bunların arkasındaki güçler arasındadır.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.