İnsan cinsi ile diğer hareketli canlılar (hayvanlar) arasında büyük farklar var. Hayvanlar gibi dışarıda kalmak ve tabiat şartlarının sağladığı imkânlarla yetinmek insan doğasına aykırı. İnsanlar bir çatı altında ve kapalı alanlarda yaşamaya mecburlar. Bu yüzden, kendilerine barınaklar inşa ediyorlar. Her insanın, mutlaka, başını sokacağı bir eve sahip olma arzusu bulunmakta. Ev sahibi olmak her dinde, etnisitede, ideolojide, kültürde ve coğrafyada var olan temel insani arayışlardan ve ev inşası başlıca iktisadi faaliyet alanlarından biri.
Hayvanların durumu farklı. Mesela kedilerde bir barınak fikri yok. Her ne kadar kediseverler oraya buraya “kedi barınakları” yerleştiriyorlarsa da, bunlar, çoğu zaman, boş kalmakta. Tasarımları da zaten insan zihnine, ihtiyaçlarına ve tecrübesine uygun. Çatısı olan, giriş çıkış yeri bulunan, yağmurdan etkilenmeyecek, küçük mekânlar. Oysa, kediler, hayatı, bunları kendilerine sunduğunu sanan insanlar gibi görmezler ve sokaklarda, tabiatta yaşayabilecekleri mekânlar bulurlar.
Ev içinde, bir çatı altında yaşama pratiği insanları diğer canlılardan farklılaştırmaya ilaveten insan için ciddi riskler de oluşturur. Yangın bunlardan biridir. Bir diğer felaket, depremler. Özellikle yüksek binaların yapılması insanların depremlerde çok daha fazla risklerle karşılaşmasına yol açar. İnsanlar, buna rağmen, çatı altlarında hayat sürmekten vazgeçmezler; afetlere daha dirençli yapılar kurmaya yönelirler. Kuşku yok ki, daha fazla zenginleşmek sağlam, risklere karşı korunaklı yapılar ortaya çıkarabilmenin ön şartlarındandır. İnsanlar çoğu zaman bu gerçeği gözden kaçırırlar. Japonya ile Türkiye arasındaki depreme dayanıklı binalar açısından farklılıkları izah ederken bakılması gereken temel faktörlerden biri iki ülkenin toplam zenginlikleri arasındaki uçurumdur. Japonya’da 7,5 büyüklüğünde bir deprem olduğunda neredeyse hiç yıkım olmamakta ve sadece 30-40 insan yaralanmaktayken Türkiye’de ve benzer ülkelerde aynı büyüklükte bir depremde on binlerce insan hayatını kaybetmekte ve büyük tahribat ortaya çıkmakta...
Ne var ki hayat tek yönlü değil. İyi şeylerden kötü şeyler çıkabildiği gibi kötü şeyler de iyi sonuçlara yol açabilmektedir. Depremler de elbette çok büyük felaketlere sebep olabilir. Ancak, depremlerin iyi neticelerin ortaya çıkmasına yol açması da ihtimal dâhilinde. Türkiye şimdi bunun bir örneğine şahit olmakta.
2023 yılının 6 Şubat’ında 11 ilde aynı gün içinde meydana gelen iki deprem de 7’den büyüktü ve ağır hasarlara neden oldu. Yüz binlerce konut, bina insanların tepesine yıkıldı. On binlerce insan enkaz altında kaldı. Binlerce insan hayatını kaybetti. Bazıları neredeyse tüm yakınlarını depreme kurban verdi. Bu felaket unutulamaz ve acıları asla tam olarak giderilemez. Ne var ki, depremden sonra ortaya çıkan yapılaşma deprem mağdurlarının yüzünü bir nebze olsun güldürdü ve onları hayata daha sıkı sarılmaya teşvik etti.
Geçen hafta Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da katıldığı bir törenle deprem bölgesinde inşa edilen son konutlar da sahiplerine teslim edildi. Toplamda 450 binden fazla konut yapıldı ve bazı yerleşim birimleri âdeta yeni baştan ve çok daha iyi bir şehircilik anlayışıyla inşa edildi. Bu, muazzam bir başarı. Bu inanılmaz inşa sürecinin gerektirdiği maddi ve manevi fedakârlıkta payı olan herkes takdire şayan. Hangi iktidar olsa aynı şeyi yapardı sözü de geçersiz, çünkü niyet kadar teknik donanım, adanmışlık, organizasyon kabiliyeti ve insanları seferber etme yeteneği de mühim.
Bu çerçevede Erdoğan’ın önderliği ve başta Murat Kurum ve çalışma arkadaşları olmak üzere ilgili ve yetkili insanların çabaları da asla unutulamaz ve küçümsenemez. Allah hepsinden razı olsun. Allah ülkemizi ve milletimizi 6 Şubat depremlerine benzer felaketlerden korusun.

