İsrail dizginlendi mi?

A -
A +

Mısır'ın Şarm el Şeyh şehrinde yapılan liderler buluşmasında İsrail ile HAMAS arasındaki anlaşmaya ilişkin bir belge imzalandı. Her ne kadar bu belgeye ve çevresindeki tüm faaliyetlere “barış süreci” deniyorsa da olayın esasının barış değil İsrail'in sınırlanması ve dizginlenmesi olduğu açık bir gerçek.

 

İsrail hiçbir uluslararası hukuk kuralını tanımayan, insan haklarıyla ilgili tek bir ilkeye dahi saygı göstermeyen bir çete devleti. O kadar ki, amaçlarına ulaşmak için açık ve örtülü her yola başvurabilmekte ve hatta terör faaliyetlerini de ya bizzat ya da dolaylı olarak yürütebilmekte. İsrail devletinin önde gelenleri İsrail halkının -yani Yahudilerin- bütün insanlık içinde ve herkese karşı seçilmiş bir halk olduğunu kabul etmekte. Gerekirse Yahudilerin menfaati için bütün dünyayı karşısına almaktan çekinmemekte. Bugün Müslümanlarla savaşıyor olması kimseyi yanıltmasın. İsrail Hristiyanlara karşı da aynı şiddeti ve saldırganlığı gösterecek bir kafa yapısına sahip. O zaman konu İsrail’in bu anlaşma ile sınırlanıp sınırlanmadığı. İsrail bundan sonra Filistin'in ve Filistin halkının haklarını iade edecek mi? Gazze’ye abluka uygulamaktan vazgeçecek mi? Bölgedeki ülkelere karşı saldırganlık yapmayı bırakacak mı?.. Bunlar cevap bekleyen sorular.

 

ABD Başkanı Trump'ın baskısıyla -hatta İsrail'i silah vermemekle tehdit etmesiyle- ortaya çıkan barış anlaşmasının ve ortamının iyi bir tarafı var. Bu, Gazze'de insanların katledilmesinin, soykırıma tabi tutulmasının en azından şimdilik durdurulmuş olması. İnsan hayatından daha değerli hiçbir şey olmadığına göre bu adımın takdirle karşılanması ve ortaya çıkmasına katkı yapanların tebrik edilmesi gerekiyor. Ancak, bu anlaşmanın İsrail'i durduracağı, saldırganlıktan vazgeçireceği iddiaları çok abartılı ve büyük ölçüde temelsiz.

 

Soykırım suçlusu İsrail Başbakanı Netanyahu'nun toplantıya katılması fikrine Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın muhalefet etmesi ve bunun üzerine bu fikirden vazgeçilmesi takdire şayan. Ancak, İsrail'den bir başka yetkilinin bulunmaması ve belgeye imza koymaması şaşırtıcı. Ayrıca, HAMAS adına toplantıya hiç kimsenin katılmaması da bir başka tuhaflık. Bu yüzden, İsrail ileride bir tarihte bu anlaşmayı reddedebilir. Bu hiç şaşırtıcı olmaz.

 

HAMAS ile İsrail arasında imzalanan anlaşma belirsizliklerle dolu. İsrail'in Gazze'den tam bir çekilmeyi gerçekleştirip gerçekleştirmeyeceği meçhul. Ortada bir çekilme takvimi yok ve vadedilen çekilme sürecine uyulmaması hâlinde ne yapılabileceğine ilişkin bir belirsizlik mevcut. Öyle ki, İsrail Gazze'nin bir bölümünden çekilmeyeceği kesin gibi görünüyor. İsrail, güvenlik için tampon bölge oluşturma gerekçesiyle Gazze'nin bir kısmını topraklarına katmaya çalışacak...

 

Bir diğer büyük belirsizlik bağımsız ve egemen bir Filistin devletinin geleceği hakkında. Esas mücadele Gazze ile İsrail değil Filistin ile İsrail arasında. Gazze sadece bu mücadelenin alanlarından biri. Dünyanın çeşitli yerlerinde iki devletli bir çözümden bahsedilmesine rağmen İsrail -ve en büyük hamisi, destekçisi ve de suç ortağı ABD- hiç oralı değil. İsrail Batı Şeria’da toprak gasbetmeyi ve Filistinli Arap nüfusu elimine etmeyi sürdürüyor. Nihai hedefi Filistin’in var olması ihtimalini bütünüyle ortadan kaldırmak.

 

İsrailli Yahudiler kutsal kitaplarına dayanarak politika oluşturduğu sürece hiçbir anlaşmanın İsrail’i dizginlemesi mümkün görünmüyor; çünkü kutsal kitapları ırkçı ve ayrımcı. İsrail’i durduracak olan ya devlet felsefesini kökten değiştirmesi ya da kendisinden daha büyük bir güçle karşılaşması. Bu yüzden, bence, anlaşmayı olumlu karşılayalım fakat abartmayalım.

 

 

 

Atilla Yayla'nın önceki yazıları...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.