Dinle
Kaydet
Türkiye Gazetesi
YPG’ye son uyarı!
0:00 0:00
1x
a- | +A

Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan 16. Büyükelçiler Konferansı münasebetiyle yaptığı konuşmada, PKK'nın Suriye uzantısı YPG'ye 10 Mart Mutabakatı çerçevesinde net bir mesaj verdi: "Suriye’de DEAŞ ve diğer terör örgütlerinin varlığı, bir başka sorun alanıdır. DEAŞ belasıyla göğüs göğüse çarpışmış tek NATO müttefiki olarak, Suriye hükûmetine gereken her türlü desteği veriyoruz. Ayak direnmesi hâlinde krize dönüşme riski barındıran 10 Mart Mutabakatı'nın uygulanması için de gerekli telkinlerde bulunuyoruz. Dimyat’taki pirincin peşine düşmenin, evdeki bulgurdan da edebileceğini hiç kimse unutmamalı."

YPG'ye verilen müddetin dolmasına az bir süre kala devletimizin en üst kademesinden, yani devletin başından gelen bu uyarı, aslında Türkiye Cumhuriyeti'nin inşa ettiği ulusal güvenlik mimarisinin özeti niteliğinde. Bu mimariyi birkaç maddede şöyle özetleyebiliriz:

1-Türkiye, Suriye'nin toprak bütünlüğünün korunması için gereken tüm adımları atmakta kararlıdır. Çünkü ulusal güvenlik stratejimiz, parçalı yapıların bir kanser virüsü gibi bölgedeki her ülkeye metastaz yapabileceğini analiz etmektedir.

2-PKK ile yürütülen ikinci çözüm süreci kapsamında gereken düzenlemeler -yurt içinde- mutabakatla yapılmaktadır, yapılacaktır. Ancak bu süreci Suriye'deki YPG'nin üzerinden atlayarak geçiştirmek mümkün değildir. YPG, PKK'nın öz evladıdır. Silahları yakma sürecini müteakip Kandil'den ayrılmaya başlayan kadrolar, akın akın Suriye'nin kuzeyine geçiş yapmaktadır. Değil Türkiye, hiçbir aklıselim ülke böyle bir 'Demokles Kılıcı'nın tepesinde sallanmasını istemez, buna müsaade dahi etmez.

3-DEAŞ bahanesi, Suriye'deki YPG varlığını kamufle etmek için bir yere kadar etki edebilir. Ahmed Şara liderliğindeki merkezî Suriye yönetimi inisiyatifi eline aldıkça bu bahane deforme olacak, minimize edilecektir. Hatta Şara yönetimi böyle üstün gayretle çalışmayı sürdürürse "İhtiyaçlar değiştikçe ittifaklar da değişir" kuralı uyarınca YPG, kendisini bir anda ilçe asayişinden sorumlu küçük bir teşkilat hâline dönüşmüş olarak dahi bulabilir...

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan da Suriye’deki terör yapısıyla ilgili şöyle söyledi:

“SDG'nin durduğu yerden vazgeçerek bir an önce Şam'daki yönetimle anlaşması ve 10 Mart Mutabakatı çerçevesinde tarafların üzerlerine düşen yükümlülükleri yerine getirmesi gerekiyor. Bu sadece Suriye'nin istikrarı için önemli değil, bizim gibi millî güvenlik tehdit algısı olan ülkeler için de fevkalade önemli. Bu konu Irak, Ürdün güvenliği için de önemli. Bunun diyalogla, sulhla, mutabakatla olmasını da teşvik ediyoruz. SDG, İsrail’den cesaret alıyor. Bu durum yeni değil, eskiden beri böyleydi.”

Tüm ihtimaller ve senaryolar, Türkiye'nin "Grand Strategy"sinin etrafında dolaşan silüetlerden ibaret. Elbette ki şartlara göre gereken mutlaka yapılacaktır. Türkiye Cumhuriyeti hem diplomasi hem askerî varlık olarak güçlü bir devlettir. Masada, sahada, silahla yahut müzakereyle, bir şekilde, varlığına yönelik tehditleri hatta tehdit ihtimallerini dahi minimize edecektir.

Cem Küçük'ün önceki yazıları...

ÖNE ÇIKANLAR