Halifelerin yardımcısı Abdurrahman bin Avf

A -
A +

Abdurrahman bin Avf, Hicri 6. yılında, Kelb kabîlesini İslâma davet etmek için düzenlenen 700 kişilik orduya, kumandan tâyin edilir. Hedef Dûmet-ül-Cendel'dir ki burası Tebük yakınlarında canlı bir ticâret merkezidir. Ordu, seher vakti Medîne dışındaki Cürüf mevkîinde toplanır. Abdurrahman bin Avf başına, siyah bir pamuklu sarmıştır. Peygamber Efendimiz onun sarığını nurlu elleriyle çözer, ucunu iki omuzunun ortasından sarkıtarak yeniden bağlarlar. Sancağı Şerifi uzatırken Allahü teâlânın adıyla ve O'nun yolunda cihâd etmesini, inkârcılarla savaşmasını, zulüm ve taşkınlıktan sakınmasını, şeriate harfiyyen uymasını, çocuklar hoş tutmasını tavsiye eder; "eğer o belde ahâlisi davetine icâbet ederse, kabîle reîsinin kızıyla evlen" buyururlar. Abdurrahman bin Avf Kelb kabîlesini, tatlı bir üslûbla İslâma çağırır. Üç gün içinde kabîle reîsi Esbağ bin Amr ve kavminin büyük bir kısmı Hıristiyanlığı terkedip Müslüman olurlar. Bazıları da Hıristiyan olarak kalır, cizye vermeyi göze alırlar. Abdurrahman bin Avf, emirin kızı Tümadır Hatun ile evlenir ki, o fevkalade ihlâslı bir mümine olur, Medîne'nin yedi büyük fakihinden biri olan Ebû Seleme gibi bir evlat yetiştirerek amel defterini açık tutar. Efendimizi (sallallahü aleyhi ve sellem) kabrine indiren dört sahabeden biri de Abdurrahman bin Avf'dır. Definden döner dönmez Nâdiroğulları mahallesindeki arazisini kırk bin dinâra satar ve Rasûlullah'ın zevcelerine yollar. Hazret-i Âişe çok duygulanır "Allahü teala Abdurrahman bin Avf'a Cennet pınarlarından kana kana içmeyi nasip etsin' diye dua buyururlar. Zira Efendimiz, Hazret-i Âişe'ye "... benden sonra sizin geçiminizi sabırda kamil olanlar ve sıddıklığı huy edinenler üstlenir" buyururlar ki, şüphesiz onlardan biri de Abdurrahman bin Avf'dır! Bunları koruyalım Abdurrahman bin Avf, Efendimizin vefatından sonra hazret-i Ebubekir'e erlik yapar, ona yardımcı olabilmek için kendini paralar. Bilahare Hazret-i Ömer'e hizmet eder, birlikte güzel işlere imza atarlar. Hazret-i Ömer Abdurrahman bin Avf'ı çok tutar, geceleri onu yanına alıp Medine sokaklarını turlar. Günlerden birinde yabancı ticaret kervanı gelip Medîne dışında konaklar. Halîfe Ömer, Abdurrahman bin Avf'la birlikte sabaha kadar başlarını bekler, onları hırsızdan, uğursuzdan, yabani hayvanlardan korurlar. Taa ki sabah ezanları okununcaya kadar... Kervandan bir genç uyumamıştır, onları takip eder ve kendilerine bekçilik edenlerin kim olduğunu sorar. Halîfe Ömer ve yardımcısı olduğunu öğrenince gelip arkadaşlarına anlatır. Adamlar Roma ve İran ordularını perişan eden, binlerce şehir alan bir halîfenin, kendilerine bekçilik yaptığını öğrenince çok duygulanırlar. Bu şefkat karşısında dayanamaz, seve seve Müslüman olurlar. Buradan kaçalım Bir gece yine Medine sokaklarında dolaşırlarken bir evin içinden karışık seslerin geldiğini duyarlar. Biraz yaklaşınca Halife Ömer sorar ; "Ey Abdurrahman, bu evin kime ait olduğunu biliyor musun?" - Bilmiyorum. - Ama ben biliyorum. Bak yine içmiş sarhoş olmuşlar. Bağırıp çağırıyorlar. Şimdi onlara ne ceza verelim? - Cezaya müstahak olan onlar mı, biz miyiz? - Anlayamadım? - Allahü Azimüşşan 'İnsanların ayıplarını araştırmayınız' buyurmuyor mu? Biz ise gecenin bir vakti, elin evini dinliyor, gizlisini saklısını ortaya çıkarmaya çalışıyoruz. Adil Halife dehşetle irkilir, Abdurrahman bin Avf'a döner ve "bir an evvel buradan uzaklaşalım"der, "yoksa hakimler bizi yargılar!" Hazret-i Ömer zaman zaman "Allah bizi doğru düşünen dostlardan mahrum etmesin" der, "Kanaatlerimizde ısrarcı eylemesin. Doğruları duyunca kabul etmek ne güzel!" Kim taşısın? Abdurrahman bin Avf bir gece emir-el mü'mini sırtında su tulumuyla Medine'nin köylerinden birine doğru giderken görür hemen yardımına koşar. Hazret-i Ömer kan ter içinde kalmıştır, bir ara oturup soluklanmak ihtiyacı duyar. "Ey müminlerin emiri; çok yoruldunuz" der, "izin verirseniz biraz da ben taşıyayım" -Bu iş kolay, peki yarın kıyamet gününde Ömer'in yükünü kim taşıyacak? -Aman ya Ömer! Sizin ne yükünüz olabilir ki? -Ahhh Ah! Yükümü dağlar bile taşıyamaz! -Öyle diyorsunuz ama siz hem Resûlullah'ın yolunda yürüyor, hem de çok dua alıyorsunuz. -Halbuki ben bu Halifelikten zararsız kurtulabilmeye bakıyorum. Yoldaki taşlar Hazreti Ömer ve Abdurrahman bin Avf bazen omuz omuza çalışır, yoldaki taşları ayıklarlar. Adil halife bir defasından önüne çıkan taşı kenara atar, taş meyilli arazide yuvarlana yuvarlana hız kazanır, gider bir gencin ayağına çarpar. Çocuk sadece şaşırır, vaziyeti anlayınca döner işine bakar. Bu iş hazret-i Ömer'in içine dert olur ama bir türlü helalleşme fırsatı bulamaz. Aradan ne kadar geçer bilmiyoruz, yine aynı yolda, benzer taşları ayıklarken söz konusu gençle karşılaşırlar. Derhal para dolu bir kese uzatır. "Al bunu, harçlık yap!" - Harçlığım var, Emire'l-Mü'minin, paraya ihtiyacım yok. - İyi ama benim senin gönlünü yapmaya ihtiyacım var. N'olur kabul et, Ömer'i vebâlden kurtar!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.