Aldı Nemçe bizim nazlı Budin'i

A -
A +

Sadrâzam Kara Mustafa Paşa Almanları mağlup edince İmparator 1. Leopold başkent Viyana'yı terkedip kaçar. Hali vakti yerinde olanlar da ona katılırlar. Şehirde kalanlar nümayişler yapar, hatta gider sarayı yağmalarlar. Bütün bu menfi şartlara rağmen Kont Von Stahremberg'in eli altında binlerle top ve bol bol yetecek kadar barut vardır. Türk topları büyük olmaya büyüktür ama sayıları azdır. Haddi zatında Viyana surları öyle topla lağımla atılacak gibi de değildir, yapılacak tek şey kuşatmayı sürdürüp içeridekilerin tahammülünü zorlamaktır. Osmanlılar bu yüzden acele etmez ağırdan alırlar. Lâkabın "Melek" ola Serdar-ı ekrem her Müslüman gibi önce teslim teklifinde bulunur, Kont reddedince askeri hedefleri ateş altına alır, kışlaları çatır çatır yakarlar. Yangın hızla yayılır Auersberg ve Palffy saraylarına da sıçrar. Alevler nehir kenarındaki barut depolarını yalamaya başlar. Şehrin havaya uçması an meselesidir. Ancak genç bir teğmen (Kont Stahremberg'in yeğenidir) ve 5-10 adamı canla başla çalışır, adeta alevlere siper olurlar. Derken Haçlı orduları Viyana'nın yardımına koşarlar ve kuşatmanın tadı kaçar. Ortada bir bozgun falan yoktur ama Avrupalılar zafer kazanmış gibi havalara girer derhal mukaddes ittifak kurup Budin'e (Budapeşte'ye) saldırırlar. 5. Karl komutasındaki ordu şehre günde 1500 gülle, 1000 bomba atmaya başlar. Osmanlılar sık sık huruç ederek düşmanı bunaltırlar, ancak kale komutanı Kara Mehmed Paşa bir gülle ile elini kaybeder, henüz bileğinden kan damlarken bir başka gülle ile karnından isabet alır ve şehid olur. Yerine geçen Damat İbrahim Paşa öylesine zeki ve kurnazdır ki Haçlıların bütün oyunları boşa çıkarır, adamlar onu "Şeytan" adıyla anmaya başlarlar. Avrupalılar muazzam güçlerine rağmen Osmanlıya dikiş tutturamaz, ister istemez dağılırlar. Padişah, İbrahim Paşaya bir hattı hümayûn yollar ve "Şeytan adı Müslümana yakışmaz, bundan böyle senin lâkabın Melek ola" buyururlar. Haçlılar sadece iki yıl sonra yine gelir (1686) Budin'i muhasara altına alırlar. Alman ordusuna Lorraine Dukası komuta eder, emrinde pek çok marki, elektör, kont ve baron vardır. İspanyol, İngiliz ve İtalyan asilzadeleri maiyetleri ile birlikte Budin'e koşarlar ki sayıları 100 bini aşar. Kalede 15 bin civarında Türk bulunur ama cephanelik isabet alınca çoğu şehid olurlar. Surlarda büyük gedikler açılır ama Komutan Abdurrahman Abdi Paşanın maneviyatı asla bozulmaz. "Vire" teklifini reddeder ve tam 18 ayrı hücumu bertaraf ederek sayısız düşman kırar. Haçlılar 2 Eylül günü 6 koldan hücuma kalkar ilk safta olanlar komutanlarıyla birlikte ölür, düşünün Asty Baronu ve tüm askerleri murdar olurlar. İhtiyar Mücahid Abdurrahman Abdi Paşa kanlı kılıcı ile destan kahramanı gibi savaşır, önüne çıkanın kafası kopar. Ama kır kır bitmez, nitekim Beylerbeyi şehid düşer ve Haçlılar 160 yıl sonra şehre girmeye muvaffak olurlar. Katiller kudurunca... Beç kapısından ilk Beylerbeyi Balı Bey'in adını taşıyan meydana dalar, kadın ve çocukları doğramaya başlarlar. Şehirde kalan beş on asker Tuna'ya atlayıp canlarını kurtardıkları halde katliamı görünce geri döner br kaç tane olsun katili cehenneme yollar, sonra şehid olurlar. Medeni diye tanıdığımız Almanlar tam 81 camiyi temelleri bile belli olmayacak şekilde yıkar, güzelim çeşmeleri kırarlar. O canım kitapları meydanlara yığıp yakarlar. Marsigli Kontu okur yazar bir adamdır bu hengamede bir miktar kitap kurtarmayı başarır. Düşünün sadece onlarla Bologna'nın en gözde kütüphanesini kurar. Anadolu halkı "Aldı Nemçe bizim nazlı Budin'i" diye türküler yakar, evladını kaybetmiş ebeveyn gibi ağlarlar...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.