Eski ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice KUDRET SARHOŞU

A -
A +
Eski ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice KUDRET SARHOŞU

Rice, Buhs ile bir kitap grubunda tanışır. Bu tanışıklık Condi'yi Ulusal Güvenlik Danışmanlığına ve Dışişleri Bakanlığına kadar götürür. Malcolm X "Amerika'da iki çeşit köle var" der, "çiftlik köleleri (ırgatlar) ve ev köleleri (halayıklar)..." Irgatların içi dışı siyahtır, halayıklar ise beyazdan ziyade beyazcıdırlar. İşte Rice'lar bu gruba girer, el ovuşturur, kafa sallar, aferin alırlar. Dede Rice Alabama Birmingham'ın orta karar semtlerinden Titusville'yi mekan tutar. Saf kan "güneyli"dir, yani köleliğe karşı çıkana, karşı çıkar. O yıllarda bir zencinin yüksek tahsil yapması ne mümkün? Ama papaz olacaksan başka... Burs bile ayarlar, önünü açarlar. Nitekim Condi'nin dedesi de aslına nesline bakmadan Presbiteryan papazı olur, efendilerinin düdüğünü çalar. Condi'nin babası da aynı yolda ilerler. Beyazlarla eşit hakları talep eden isyankar gençlere "kiliseli masallar" anlatır, bir nevi şerbetçilik yapar. Gelelim anne tarafına... Grand father Albert Ray beyazlarla kurduğu ikili münasebetlerle sınıf atlayan bir paragözdür. Otomobili olan nadir zencilerden biridir o. İnşaat yapar, maden işletir, çılgınlar gibi dolar yığar. Büyük buhranda ev, arsa, dükkan kovalar, kelepir ne bulursa kapatmaya bakar. Mrs. Angelena tınılarla yatıp notalarla kalkan bir çalgıcıdır. Kızına da İtalyanca bir müzik terimi olan "con doleezza" ismini koyar (1954). Bu tabir "tatlı tatlı" anlamında kullanılır. Rice ise İngilizce bir kelimedir, "pirinç ya da pilav!" Mrs. Condoleezza Rice... Bayan Tatlı Pilav! Oh yes, kısaca Condi diyebilirsiniz bana... DARBELİ MATKAP Condi'nin babası John Rice papazlıktan iyi kazanıyor olmalıdır ki hobilerine zaman ayırır. Bir beyzbol takımını yönetmektedir o sıralar. Kızcağıza "küçük yıldız" diye hitap eder, birlikte maç izler, taktikler ve kurallar üzerine kafa yorarlar. Condi, 7/24 piyona çalışır, akranları seksek oynayıp ip atlarken o Mozart tıngırdatmaya çabalar. Yetmez gibi Fransızca, bale, flüt ve keman dersleri... Anne ve babası ona zor hedefler gösterir, olgun bir insan gibi davranırlar. Beyazlarla raks edebilmek için iki kat iyi olmalıdır zira... Her ne kadar kayrılsalar da neticede siyahtırlar. Panayıra giremez, dönme dolaba binemez, atlı karıncaya yaklaşamazlar. Hasılı Condi çocukluğunu yaşayamaz. Kim bilir belki de bu yüzden "ben merkezci" olur, acıma duygusunu çöpe atar. O günlerde kahrolasıca Klu Klux Klan baskınlar yapmakta, siyahların evlerini yakmaktadır. Şerifler tedbir almaz, aksine ırkçılara alkış tutarlar. Alabama Valisi Bull Connor zencilerden nefret eder. En ufak bir gösteride polisleri ve itfaiyecileri üstlerine salar. Eğitimli kurt köpekleri sadece paçalara değil, kabalara da dalar, kanlı parçalar koparırlar. Irkçılar 63 Eylülünde zenci kiliselerinden birini bombalar, dört kız çocuğunu moleküllerine ayırırlar. Katiller bellidir ama adalet ağır işler, öyle ki adamların ecelleri ile ölmesini bekleyecek kadar. (Düşünün dava 2002 yılına sarkar.) Sözüm ona siyahlara oy hakkı verilmiştir ama sandık başında marifet göstermeleri istenir. Mesela "bil bakalım" diye sorarlar "kafamda kaç saç var?" -Hı? -Bilemedin naş naş! Condi, önce Denver'de bir misyoner okulunda okur, sonra yine bir Hıristiyan Lisesine (St Mary) yazılır. Korunur, kollanır, düşünün artistik patinaj bile yapar. 30 kız öğrenci içinde 3 zenci vardır, bizimki zirveye ipotek koyar. Denver üniversitesinde de burslu okur, konservatuara da girip çıkar bu arada. O günlerde Shockley adlı bir profesör zencilerin geri zekalı olduğu iddiasındadır ve bunun beyazlara sirayet etmesinden endişe duyar. Condi kalkar "burada Fransızca konuşabilen Bethooven çalabilen bir tek benim" der, "sizin kültürünüzü size öğretebilirim pekala." Kibarca "gerzek sizsiniz" demeye getirir, adamın lafını ağzına tıkar. Çekoslovakya'nın işgal edildiği yıllarda, herkes SSCB'ye söver sayar, Condi aksine Ruslara merak salar. Josef Korbel (Madeleine Albright'ın babası olur) adlı bir Çek Yahudisi'nin tesirinde kalıp siyaset okur. Yetmez gibi kril alfabesi öğrenir, Rusça dersleri almaya başlar. Zekidir, heveslidir, Pravda karıştırabilecek hale gelmesi zaman almaz. İlk oyunu Carter'a vermiştir. Carter, Afganistan'a saldıran SSCB'yi sert bir dille uyarıp ambargolar uygulayınca vitesten atar. Ona göre güçlü olan, dilediğini yapmalıdır. Müslüman bir ülkenin işgali problem sayılmaz. Hadiseye Stalinvari baktığını saklamaz. Artık Carter'ı da beğenmez, Cumhuriyetçilere kayar. Bir ara Moskova'ya gider Rus diline ve mimarisine olan hayranlığı artar. Berrak Rusçası ile insanları şaşırtmaktan zevk duyar. Baba Bush ile Gorbaçov'un bir araya geldiği Malta Zirvesinde o da vardır, soğuk savaşın bitirilmesi ve ortak bir düşman belirlenmesinde (tabii ki İslam) kendince rol oynar. Buradan kazandığı ivme ile Stanford'a alınır, silah denetimi ve milli güvenlik dersleri vermeye başlar. 15 yaşında üniversiteye girmiş, genç yaşta profesör yapılmıştır. Elinden tutanları unutamaz... BUSHKOLİK, GÜÇPEREST Bush ailesi ile kitap grubundan tanışırlar. Zikr olunan kitap (A World Transformed) Baba Bush dönemini anlatmaktadır. Daha ziyade Sovyetlerin dağılmasına projektör tutar. Condi'nin faydasını görmüş olmalıdırlar ki bir kenara yazarlar. Gelirken giderken George Dabilyu ile tanışır (Teksas valisidir o zamanlar) kısa sürede kaynaşır, ahbap olurlar. Önceleri beyzbol muhabbetleri yapar, derken dış politikaya dalar, tenis kortlarında, koşu bandlarında vatan kurtarırlar. Condi dünya siyasetini futbol taktikleri ile yorumlar, öğrenciler bu tarzdan hoşlanır. Ancak Bush'un sığ seviyesi talebelere ulaşamaz, ortaya karışık siyaset derslerinden pek bir şey kapamaz. Muallimanım n'apsın? Huniyle kulağından akıtacak hali yoktur ya! Halbuki Bush, Condi'ye hayrandır, bu sportmen kızdan hoşlanır, sırdaş edinir, içini açar. Condi eli maşalı görünür, romantizmden nasipsiz rolleri yapar. Samimiyetinin derecesini bilmiyoruz ama Beyazsaray'da yer edinir, hatta Yeltsin'e posta koyacak kadar. O gün Yeltsin'e çizilen programda Başkanla görüşme yoktur, Rus lider "ben ufak adamlarla konuşmam" deyip yokuş yapınca Condi'nin gözleri ateş saçar. Ani bir kararla şoföre döner "Beyfendiyi oteline bırakın lütfen" der, defteri kapar. Bu resmen "yürü len işine" demektir, koca Yeltsin hizaya girer, paşa paşa programa uyar. KAZ GELECEK YERDEN... Condi disiplin budalasıdır, kuralcıdır, serttir, terstir, adamı bozar. Lakin ilkeli değildir, dolara dayanamaz. Chevron, TransAmerica, Hewlett Packard, JP Morgan gibi şirketlerle senli benli olur, kısa toplantılar için avuç dolusu para aparmaya başlar. Malum bu firmalar yöneticilerine büyük imkanlar sunar, cam tavanlı odalar, albenili sekreterler, limusinler, saunalar... Bizim kızın altında elmasta gözü yoktur, ancak Imelda Marcos gibi ayakkabı manyağıdır, bin çift alsa yine doymaz. Zevksiz etek döpiyesler giyer, cart renkli fistan gördü mü dayanamaz. Condi nüfuzunu bu firmalar için kullanır, mesela Petrolcü Chevron onun sayesinde Kazakistan Tingiz bölgesine el atar. Çok uluslu firmalar yerine göre saldırganlaşır, karışıklık çıkarır, kanlı irinli işler yaparlar. Pentagon yılları... Nükleer planlama çalışmaları... Vakıflar, hayır ve barış kurumları, politik araştırma enstitüleri... Şiltler, ödüller, onurlar... Bir sürü ıvır zıvır üniversiteden sunulan fahri doktoralar... Condi kırk ayrı telde oynar. Bunları küçümsemeyin sadece HP Vakfı her yıl 120 milyon dolar harcar. Carnegie Corporation dediğin cemiyet, Carter, Gorbaçov, Mc Namara gibi ünlüleri bünyesinde tutar. Derken Stanford Rektöründen "dekanlık" teklifi alır ki bu üniversitenin 1.5 milyar dolarlık bütçesi vardır ve uhdesinde 1400 akademisyen vazife yapar. Condi dekanlığı döneminde bazı kadınları kayırır, bazı kadınlara da manasız baskılar yapar. Bu icraatını "müspet ayrımcılık" gibi garip bir başlık altında açıklar. Yurt problemini çözemese de topladığı bağışlar artar. Antrenmanlarını hiç aksatmaz, ciddi ağırlıklar kaldırır, genç atletlerle kafa kafaya koşar. Orkestrada da bizzat yer alır, resitaller sunar. Eski ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice KUDRET SARHOŞU

Condi, gittiği her yerde protesto edilir. N'olmuş, öperiz geçer Fransızlar Condoleezza Rice'a "bayan bounty" derler. Bounty... Yani içinden 'bembeyaz' Hindistan cevizi çıkan 'çikolata'... Condi, 2001'de Başkanın Ulusal Güvenlik Danışmanı olur. İlk Bush kabinesinde Cheney, Powell ve Rumsfeld gibi şahinler vardır. İkiz kule saldırısını kimin planladığını bilmiyoruz ama ardından pis kokular sızar. Bush saldırıları bahane edip Irak ve Afganistan'ın üzerine kırmızı bir çarpı atar. O günden sonra Condi ortalıkta daha sık görünmeye başlar, Beyaz Saray sözcüsü olur, infiali patronunun dilediği şekilde kanalize etmeye bakar. Condi düz bir akademisyendir, bir Türk'ün, Arab'ın, Rus'un, Japon'un tavrını tarzını anlayamaz, hadiselerin perde arkasını okuyamaz. Evet çalışmaları ona profesörlük kazandırabilir ama bunlar hayatın gerçeklerine oturmaz. Sakallı Celal'in dediği gibi "cehaletin böylesi tahsille olabilir ancak!" Peki Bush, Condi'den iyisini bulabilir mi? Elbette bulabilir ama ona işi bilen değil, söz dinleyen lazımdır. Kaldı ki bir taşla iki kuş vurur, tek sandalye ile zencilerin de gönlünü yapar kadınların da... Condi eziktir, kendini ispat kaygısı duyar, delicesine bir başarı açlığı yaşar. Nitekim ABD Dışişleri Bakanı olur ki, onların 40 cadı gücünde oldukları söylenir ormanda... Kel ya da ak saçlı erkeklerin hakimiyetindeki dış politika Condi gibi bir zenci kıza alışık değildir. Condi alışılmadık şeyler de söyler ayrıca. Ona göre pentagon dünyanın "polis imdat" servisi değildir. Ordu vazgeçilmez bir güçtür, kenarda tutulmamalı, kullanılmalıdır icabında... Efendim "Afganistan'da düğün konvoyu vurulmuş. Şu kadar kadın, şu kadar çocuk... Ölüler, yaralılar..." Bizim kız buz gibi bir edayla "n'olmuş yani" der "hem büyütecek ne var bunda?" Gazze katliamından sonra Olmert ile yanyana ve "sırıtarak" sahneye çıkar. 1400 küsur insanın hesabını soran gazetecilere "bunlar çok doğal" diyebilir, utanmadan. Bu nasıl hastalıklı bir mantıktır ki Tsunami felaketinden bile "fırsatlar" çıkarmaya bakar. Irak işgalinin de "hürriyet götürüyoruz"un ötesinde bir sebebi olmalıdır. Akla İsrail'i korumak ve kollamak geliyor. Bilmem ne olabilir ki başka? İşte burada ABD'de hızla yayılan ve Bush'u da peşine takan evanjelizm akımını tanımakta yarar var. Bunlar ABD'yi kuran ve yobazlıkları ile tanınan Protestan Puritenler'in devamıdırlar. Evanjelizmin temelleri siyonizmin şekillendiği yıllarda (18. asır) atılır. İngiliz George Whitefield, John Wesley ve Amerikalı teolog Jonathan Edwards oturup "yeni bir din" yazarlar. Yahudiler'in "seçilmiş halk" olduğuna inanır, ısrarla Filistin'i peşkeşe çalışırlar. Kehanetlerine göre Siyonistlerle Evanjelikler birleşecek, Müslümanlarla Katoliklere karşı müthiş bir savaş (armageddon) açacaktırlar... Güya, dünya Yahudilerin olacak, cennet nimetleri de evanjeliklere kalacak(!) Zavallılar kıyamet tarihini belirleyebileceklerini sanır, kandan kasvetten medet umarlar. İşte bu dogmalar, İsrail'in gücüne güç katar. Evanjelik teorisyenlerin arkasında Yahudilerin durduğunu anlamak için çok zeki olmaya gerek yok, İbni Sebe'yi tanıyan herkes hadiseyi okuyabilir kolayca Jimmy Carter, Ronald Reagan ve Baba Bush'un dönemlerinde devlet eliyle yayılan Evanjelizm, 11 Eylül'den sonra Global Emperyalizmi yönetmeye başlar. Bu girdap Condi'yi de yutar... Yuvayı dişi kuş yaparmış, Bush dünyanın yuvasını yaptırır ona. Sadece Irak'ta bir milyon ceset var, perişan olan kadınlar, çileli çocuklar... Eğer sana biçilen "Vampirella" rolü uykularını kaçırdıysa yazık. Yok, kaçırmadıysa daha yazık! Eski ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice KUDRET SARHOŞU

5 yaşında annesi Angelena ile birlikte... Eski ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice KUDRET SARHOŞU

15 yaşında üniversitede Eski ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice KUDRET SARHOŞU

25 yaşında öğretim görevlisi Eski ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice KUDRET SARHOŞU

50 yaşında "güç bende artık"
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.