İsrail'in kurucusu BEN GURİON

A -
A +
Orada (Avrupa'da) Yahudi düşmanlığı vardı, Naziler, Hitler, Auschwitz... Ama bu onların hatası mıydı? Araplar ancak bir şeyi görür: Biz geldik ve ülkelerini çaldık. Bunu niçin kabul etsinler ki? (Ben Gurion)İsrail'in kurucusu BEN GURİON Avigdor Gruen, Varşova varoşlarında yaşayan 11 çocuklu bir Yahudi'dir. Kendi halinde bir hukuk müşaviri gibi görünse de Hovevei Zion (Siyonun aşıkları) adlı gizli teşkilatın azasıdır aslında... Oğlu 1886 doğumlu David Gruen de babasının izinde gider, siyasete bulaşır genç yaşta. Aksi de düşünülemez zaten Haskalahçı Siyonistler evlerinde buluşmakta, geç saatlere kadar fısıldaşmaktadırlar. Mevzu bellidir, artık pis gettolarda sığıntı gibi yaşamaktan kurtulmalı, yer yurt sahibi olmalıdırlar. Bir yurt... Orta Afrika, Kıbrıs gibi yerler terennüm edilse de gönüllerinde Filistin yatar. Abdülhamid Han başta iken koca bir hayaldir bu, ne yapıp yapmalı sultanı yıpratmalıdırlar. İsrail'in kurucusu BEN GURİONDavid ben Gurion (ortada) İstanbul yıllarında... GÖÇMEN VAPURLARI Ulu Hakan'ın hal edildiği ittihatçıların ferman okuttuğu yılllarda kargaşayı değerlendirir, gruplar halinde Filistin'e sızarlar. Ki göçmelerden biri de Odessa üzerinden Yafa'ya gelen David Gruen'dir. Liderliğe o yıllardan niyetli olmalıdır, kendine Ben Gurion (Arslanın oğlu) gibi iddialı bir ad takar (1906). Filistin'e yerleşen Yahudiler güvendedirler. Çerkez bekçiler can emniyetini sağlar, hırsıza uğursuza fırsat tanımazlar. Ancak bununla yetinmez Avrupalı zenginlerin parasıyla silahlanır ve 'Şomrim' (Bekçiler) adlı bir örgüt kurarlar. David Ben Gurion da teşkilatın üyesidir, 'Şomrim'in askeri eylemler için de kullanılması fikrini ortaya atar. Aslanın Oğlu başlangıçta şarap mahzenlerinde çalışır, portakal toplar. Ancak bir süre sonra canı sıkılır, bilmiyoruz belki de Marksist damarı tutar. Bir yandan ırgatları ayaklandırır, bir yandan sabotajlara başlar. Ben Gurion, Sosyalist Parti Kongrelerinde en kızılından nutuklar atsa da sınıf savaşına katılmaz aksine "sınıf atlamaya" bakar. Eğer iyi bir gazeteci ya da avukat olursa... Gereğini de yapar, gider İstanbul Dâr ül-Fünun'da hukuk okumaya başlar. Ancak ibraz ettiği belgelerin sahte olduğu ortaya çıkınca okuldan atılır. Bir başka rivayete göre ihtilalcilikten takibata uğrar, ikazlara rağmen bildiğini okuyunca kapı önüne koyarlar (1915). İNGİLİZ DESTEĞİ İLE... O da Amerika'ya gider, Rus Yahudisi Pauline ile evlenip yuvasını kurar. Çoluk çocuğa karışsa da siyasetten bigane kalamaz. İngiliz komutasındaki Yahudi tugayına katılır, Londra ile teması sıcak tutar. Filistin İngiltere'nin eline geçince Yahudiler adeta bayram yaparlar. Artık arkalarında iki itici güç vardır, bir Kraliyetin desteği ve iki Rotschild'in paraları... 1919 Balfour Beyannamesindeki "Majestelerinin hükümeti Filistin'in Yahudi halkına milli yurt olmasını müspet telakki ediyor. Bunun tesisi için elindeki imkanları kullanmaya hazırdır" cümlesi cümlesini heveslendirir, gemilerle Filistin'e akarlar. Osmanlının çekildiği günlerde Beyrut, Sur, Sayda Fransızlardan sorulmaktadır, Yafa, Hayfa ve Telaviv ise Britanyalılardan... Yahudiler İngiliz ve Fransız himayesini iyi kullanır, hem sayıca artar, hem de ev arazi alırlar. Belli bir güce erişince tavır değiştirir, koydukları kanlı eylemlerle Arapları göçe zorlarlar. Ben Gurion dünyanın neresinde bir Yahudi cemaati varsa arar, sorar Filistin'e göçmeleri husunda iknaya çabalar. Irkçılığına rağmen bir yanı Marksist'tir hâlâ, Yahudi İşçi Sendikaları Federasyonunu (Histadrut) derler toparlar. 1920 yılında Dünya Siyonist teşkilatının yönetim kuruluna çağrılır, 1930'da Siyonist İşçi Partisini kurar. 1940'lı yıllarda Filistin'de Yahudiler nüfus olarak yüzde 11'e toprak olarak yüzde 7'ye çıkar. Araplar birbirleri ile uğraşmaktan tehlikenin farkına varamazlar İsrail'in kurucusu BEN GURİONVURUN SİVİLE! Ben Gurion'un kurduğu Haganah, kan dökücü bir örgüttür, nitekim Semiramis Otelini kundaklar ve 26 insanı diri diri yakar. Buna rağmen Ze'ev Jabotinsky ve Menachem Begin önderliğindeki Siyonist Revizyonistler (Irgun) onu ılımlı bulurlar. Zaman zaman ortak eylemlere de imza atar, mesela King David Oteli'ni birlikte bombalar yüze yakın sivilin canına kıyarlar. Avrupa'da yükselen antisemitizm işlerine yarar, göçmene şiddetle ihtiyaçları vardır zira. Ben Gurion "Almanya'da ki çocuklarımızın tamamının hayatını İngiltere'ye kaçırarak kurtarmaktansa, sadece yarısını İsrail'e taşımayı tercih ederim" demekten kaçınmaz. Hatta sağa sola yalancı vaizler yollar "Mesih yeryüzüne indi, Filistine koşun!" çağrısında bulunurlar. İngiliz, Fransız ordusu da onları arkalar Müslümanları gerekli gereksiz içeri alır, bunaltırlar. Sözde ülke halkı geleceğini tayin hakkına sahiptir... Ama BM Genel Kurulu İsrail'in kurulması arafesinde yörede çoğunluk olan Filistinlilerin fikrini almaz. Kaldı ki taksim ile nüfusun üçte birini bile oluşturmayan Yahudilere toprakların yarıdan fazlasını sunar ( 29 Kasım 1947). Ve beklenen olur. Ben Gurion 14 Mayıs 1948'de İsrail'in bağımsızlık bildirisini okur, "bütün vatandaşların ırk, din, cins ayrımı yapılmadan eşit sosyal ve siyasi haklara sahip olacağını" beyan eder ama... Amasını biliyorsunuz... Filistinliler insandan bile sayılmaz. İLK BAŞBAKAN Bağımsızlık ilanı Yahudi gençlerini pek neşelendirir, sokaklara çıkıp oynarlar. Halbuki Ben Gurion endişelidir, bu işi ancak savaş paklar. Büyük bir hızla silahlı Yahudi örgütlerini tasfiye eder ve eğitimli militanları düzenli orduya kazandırmaya bakar. İtiraz edenler olur ama geri adım atmaz. Nitekim Begin'in çetesi Irgun'a silah taşıyan bir gemiyi (Altalena) batırmaktan kaçınmaz. Araplar bölgede kalabalık iseler de devir kılıç kalkan devri değildir, Yahudiler ateş gücü bakımından hayli önde dururlar. Ben Gurion İsrail'in sınırlarının belirlenmesine bizzat karşı çıkar, gözünü komşularının toprağından ayıramaz... Nitekim devlet terörüyle yayılır, Araplara verilmiş olan Yafa, Hayfa, Akka, Taberiyye ve Safed'e de el koyar. Deir Yasin katliamından ürken halkı (800 bin kişi) mülteci durumuna düşürür, kamplara tıkarlar. Bu arada İsrail ajanları Mısır'daki Amerikan ve İngiliz kültür merkezlerine saldırır. İlk bakışta hadiseden Müslümanlar mesul tutulur ama bunun pis bir tertip olduğu anlaşılır, hücreler ortaya çıkar (Lavon hadisesi). Çok yazılıp çizildiği için oralara girmiyoruz, İsrail ordusu Mısır, Ürdün ve Suriye birliklerine karşı kolay zaferler kazanır. Ele geçirdikleri topraklara kendileri de inanamazlar. Ben Gurion hem imar faaliyetleri başlatır, hem de civar ülkelerdeki Yahudileri helikopterlerle (Operation Magic Carpet) İsrail'e taşıtır. 1953 yılında hükümetten çekilir ve bir nevi SSCB kolhozlarına benzeyen komün çiftliğine (Sdeh Bokker Kibbutzu'na) kapanır. 1955 yılında hükümete geri dönüp Savunma Bakanlığı yapar. Hatta onu bir defa daha Başbakanlık koltuğuna oturturlar. ULUSUNUN ATASI! İkinci Başbakanlık döneminde İngiliz ve Fransızlarla birlikte Kahire'ye kumpas kurarlar. Plana göre Mısır'la takışıp kriz çıkarmalıdırlar. İngiltere ve Fransa da müdahele etme bahanesi ile Süveyş'e çöreklenmeli, yeryüzün en stratejik noktasını ellerinde tutmalıdırlar. İsrail plan gereği Sina'yı bombalamaya başlar, İngiliz ve Fransızlar yöreye koşarlar. Ancak bu defa hesapları tutmaz, Birleşmiş Milletler bu kirli oyunu bozar. Ben Gurion yaşlansa da politikadan kopmaz. Bir zamanlar eliyle oturttuğu Levi Eshkol'u indirebilmek için sil baştan mücadeleye girişir ve yeni bir parti kurar. Gelgelelim sadece 4 milletvekili çıkarır, bıkkındır, yorgundur, siyasi mevta olur. Hayatının son günlerinde yine Kibbutz'a çekilir (1970), hatıra anlatır, misafir ağırlar. 1973 yılında ölen Ben Gurion Yahudiler arasında efsane bir isimdir, "Ulusun Atası" diye anılır hâlâ... Hani kedi köpek olsa Düşünüyorum da bir milyon kedi köpek, bir duvarın ardına tıkılsa, üzerlerine gemilerden uçaklardan bombalar atılsa bütün dünya ayağa kalkar. Yeşilciler, hayvanseverler adeta zemini sallar. Demek ki Müslüman'ın hayvan kadar değeri yok. Kadın ya da çocuk olması da farketmiyor. Geçtiğimiz günlerde Gazze'lilere reva görülen zulüm ilk değil, İsrail bunu hep yapıyor. Bu ülkede kandan kargaşadan yana olanların oyu yükseliyor zira... Ama Efendim Hamas da roket (maytap da diyebilirsiniz) atmasaymış onlara... Atmasa başka bir bahane bulacak, bu kıyımı yine yapacaklar. Sabra ve Şatila'daki garipler roket atıkları için mi kurşuna dizilmişlerdi acaba? Kibya Köyünü, Kefer Kasım'ı roket attıkları için mi basmış yüzlerce Müslüman'ı şehit etmişlerdi sormalı onlara? Ve diğer katliamlar... Saliha, Lod, al-Dawayima, Ebû Şuşa, Tantura, Jaffa, Arab al Muwassi, Safsaf, Deir al Asad, Majdal, Cenim, Nusayrat... Halkı çoğu defa duvar diplerinde kurşunlar, kuyulara doldururlar. Halil İbrahim Camisinde ise cemaatin rükuya eğilmesini bekler mermi yağdırırlar. İsrailli liderler saklana saklana değil göstere göstere Müslüman kanı döker ve bunu duyurmaya bakarlar. Filistinlilerin yüreğine can korkusu düşürmeli, halkı bıktırıp yöreden uzaklaştırmalıdırlar... Dağdan gelen bağdakini... O hesap. YARGILANMADIKÇA... Siyonistler kendi dışındakileri insan olarak görmedikleri için büyük bir vecd ile tetiğe basabiliyor, vicdanlarının sesini dinlemiyorlar. Menahem Begin de çocuk ve kadın katili idi, İzak Rabin de öyle, Ariel Şaron da... Olmert de bunlardan cesaret alıyor olmalı, nasıl olsa yargılanmayacağım, yaptığım yanıma kâr kalacak havasında. Tersinden okuyalım, eğer Ariel Şaron savaş suçundan yargılansa idi, sivillerin üzerine fosfor bombası atmaya cesaret edebilir miydi? Moşe Dayan'a yıktırdığı 120 tarihi caminin hesabı sorulmuş olsaydı, fütursuzca cami vurabilir miydi? Ne yalan söyliyeyim İsraillilerin en az yarısının katliamlara karşı olduğunu sanırdık. Aldanmışız. Operasyona verilen destek yüzde 95'i aşınca pek şaştık. Komşuları kavrulurken, kurşunlanırken piknik yapabiliyor, ıslık çalabiliyor, helikopterlere tezahüratta bulunup keyiflenebiliyorlar. Düşünün el kadar bebek cayır cayır yanacak, üzerine beton parçaları yağacak, sen nasıl vurduk ama deyip "çak" yapacaksın. Bu hastalık değilse ne? Bence acilen bir Pskiyatri Bakanlığı kurmalı ve topyekün tedavi olmalılar. LİDERDEN AL CEVABI Her şey inceldiği yerden, zulüm ise kalınlaştığı yerden kopar. Mazlum mazlumdur, bizim yüreğimiz kana bulanmış bir Yahudi çocuğu görmeye de dayanamaz. Aslında bütün bu açmazların cevabını Ben Gurion veriyor "siyonizm meselesine ahlaki açıdan yaklaşan her kimse, o Siyonist olamaz!... İstediğimiz Yahudi devleti, nihai hedef, son istasyon değil. Siyonist amaçlara ulaşmamızı sağlayacak bir araçtır... Terörü kullanmalıyız. Suikast yapmalı, gözdağı vermeliyiz. Celile bölgesindeki Arap nüfusunun bütün sosyal hizmetlerini zaptetmeli ve kesmeliyiz..." "Yahudi köyleri, Arap köylerinin yerine inşa edildi. Bu Arap köylerinin isimleri bile bilinmiyor... Nahlal yerine Mahlûl; Cibta yerine Kibbutz Gvad, Tal el - Şuman yerine Kefar Yehushua... Bu ülkede inşa edilen bir yer yoktur ki, öncesinde bir Arap nüfusu ve eseri olmasın... Biz Filistinlilerin geri dönmemesi için her şeyi yapmak zorundayız. Siyonistler sanıyorlar ki Müslümanlar Kudüs'ten vazgeçecekler. Yaşlılar ölecek, gençler unutacaklar! Aynı Ben Gurion dost meclislerinde samimi konuşmaktan kaçınmaz. "Eğer ben Arap lider olsaydım" der, "İsrail ile asla bir anlaşma yapmazdım... Orada (Avrupa'da) Yahudi düşmanlığı vardı, Naziler, Hitler, Auschwitz... Ama bu onların hatası mıydı? Araplar ancak bir şeyi görür: Biz geldik ve ülkelerini çaldık. Bunu niçin kabul etsinler ki?" İsrail'in kurucusu BEN GURİONSALKIM SAÇAK FİLİSTİN'E... Avrupa'da yükselen Yahudi düşmanlığı siyonistlerin işine yarar, gemiler salkım saçak göçmen yüklenir, Filistin'e akar.İsrail'in kurucusu BEN GURİONBİLEREK, İSTEYEREK, PLANLAYARAK... Filistinlilerin vatanını işgal eden siyonistler şuurlu olarak kan döker, baskı ve yıldırma politikasından medet umarlar. İsrail'in kurucusu BEN GURİONGAZZE SON SIĞINAK Denizin üstü bir defa daha teknelerle dolar, bu kez Araplar kırık dökük sandallara doluşur, Gazze'ye sığınırlar.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.