İtirafçı İngiliz Hempher

A -
A +

1700'lü yıllar... İngiliz Müstemlekeler Nezaretinin adamları köy köy dolanır, zeki ve dikkatli çocukları toplarlar. Onları gölgesi Thames nehrine düşen, kalın duvarlı, sivri çatılı, kasvetli binaya kapatır, yoğun bir eğitime alırlar. Önlerine çeşitli zarflar atar, bin türlü denemeden sonra on tanesini kenara ayırırlar. Bunlar çevreye kolayca uyabilen ve ustalıkla rol yapabilen çocuklardır, öyle kılıklara girerler ki anaları görse tanıyamaz. Okul görünüşte manastırı andırır ama erkekler molla gibi diz kırıp rahle başına otururlar, kızlar oynak birer rakkase olur, fettanlık üzerine ihtisas yaparlar. Mâlum Britanya denilen yer senenin üç yüz günü sisle kaplı ıslak bir adadır ve ne tarafa yürüseniz karşınıza okyanus çıkar. Uzak ülkelerdeki zenginlikleri hortumlayabilmek için titizlikle ajan yetiştirmeli, sağa sola yollamalıdırlar. Önce İstanbul... İngilizler'in Hindistan'dan yana endişeleri yoktur zira burada değişik insanlar ve değişik inançlar vardır. İcabında Hindu mahallesinde sığır keser, kargaşa çıkarmakta zorlanmazlar. Budizm ve Konfüçyüs gibi ölü dinlerin hakim olduğu Çin'den yana da dertleri olmaz, zira bu uyuşuk kalabalıklar güdülmekten pek hoşlanırlar. Gelgelelim Müslümanları bir türlü istedikleri kalıba sokamaz, ne Ortaasya ve Ortadoğu'da, ne de Kuzey Afrika ve Kafkasya'da dikiş tutturamazlar. İslâmiyet'i yıkabilmek için yeni yeni "İbn-i Sebe"ler yetiştirmelidirler ki, Hempher'den çok ümitvardırlar... Hempher, işe İstanbul'dan başlar. Türkler, İngilizler gibi şüpheci değildirler, öküz altında buzağı aramazlar. Bu dost canlısı insanların arasına kolay sızar, Ahmed Efendi isimli bir âlimin derslerine devam etmeye başlar. Efendimiz'in adı geçtikçe gözleri dolan sevimli ihtiyar ona bir kere bile "kimsin, necisin" diye sormaz. Takma adı Muhammed olduğu için onu diğerlerinden ayrı tutar, birlikte abdest alır, beraber namaz kılarlar. Hempher, ilerliyen derslerde yüce kitabımıza hayran olur, insanoğlunun Kelam-ı kadimi yazamayacağını çok iyi anlar... Anlar ama taasubu ağır basar. Hempher iki şeyden; sık sık abdest almaktan ve misvak kullanmaktan hoşlanmaz, lâkin bir süre sonra cildi durulur, diş etleri pekişir, ağız kokusu kalmaz. Hempher, Mervan adlı bir cami hizmetkârının yanında kalır. Garip adam yemez yedirir, içmez içirir, döşek serer, üstünü örter, sobasını yakar, ona oğlu gibi bakar. Hempher'e bir marangozun yanında iş bulur, hatta evermeye kalkarlar. İstanbullular sultanlarına ve ulemaya çok bağlıdırlar ve dünyadan ziyade ahiret saadetini arzularlar. Hempher bir ara "biz bu insanlarla niye savaşıyoruz ki" diye bocalasa da işine bakar. Doğrusu gördüğü muameleden çok etkilenir İstanbul'dan ayrılırken gözyaşlarını tutamaz... Yıllar sonrasına... Hempher, dişe dokunur bir netice alamayınca "yoksa işe yaramıyor muyum" gibi bir hisse kapılır ve istifasını sunar. Amirleri çok kızar, "sen bu çalışmaların çabucak meyve vereceğini mi zannettin" diye çıkışırlar, "ektiğimiz tohumların yeşerdiğini, sen de, biz de göremeyeceğiz. Bir kere halkı cahil bırakmadıkça, dinlerini bozamayız. Dinini bozmadıkça yanlarına yaklaşamayız.. Bu yüzden öncelikle ulemanın aleyhinde konuşacak, hadisler hakkında 'uydurmaydı, değildi' tartışmaları başlatacaksınız. Kuran'ın bir harfini bile değiştiremiyeceğimize göre ayetleri çarpıtarak yorumlayacaksınız. Belki ondan sonra bir netice alırız." Müstemlekeler Nazırı, bir gün Hempher'i, elinden tutup gizli bir toplantıya sokar. Katılanlardan biri Şeyh-ül İslam kıyafeti giymiş, biri İran şahının kılığına girmiştir. Her biri de önüne getirilen mevzuda aslı gibi hüküm verir. Yanisi şu ki İngilizler halifenin, şahın, şeyhülislamın nasıl refleks vereceğini iyi kötü tahmin edebilir. Ancak Müslümanlarda ırk, dil, adet taassubu yoktur, faiz, zina, kumar, alkol, ve fuhşa yaklaşmazlar. Alimlerine toz kondurmaz, "haydin cihada" denildi mi işi gücü bırakır kışlalara koşarlar. Yavaş yavaş... İngilizler önce gıybet ve suizanı yayar, cemaatlerin, cemiyetlerin arasını açarlar. Çatık kaşlı muallim resimleri çizip, falakalı fıkralar anlatarak çocukları mektepten soğuturlar. Köpeklere "arap", böceklere "karafatma" gibi isimler koyar, İslâmi değerleri eğlence malzemesi yaparlar. Milleti partilere, fırkalara, takımlara ayırır, boş işlerle oyalarlar. İdam cezasını kaldırtıp eşkıyanın yol kesmesini sağlar, memuru rüşvete alıştırırlar. Ayetlere keyfi mânâlar verir, hadis-i şerifleri hafife alırlar. Alimleri, mezhepleri, hatta bizzat Peygamber Efendimizi yok sayarlar. Bazı saflar "Hıristiyanlar da aynı Allaha inanmıyor mu? Aramızda ne fark var" demeye başlarlar! Bunu söylemesi zor ama ne yazık ki "Hempherler" başarılı olurlar.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.