On parmağında on marifet Leonardo Da Vinci

A -
A +

Leonardo, Floransa yakınlarındaki "Vinci" kasabasında dünyaya (1452) gelir. Babası anlı şanlı bir noter, annesi köylü kızının tekidir. Bu ikisinin arasında nikah olmadığı için Leonardo sahipsiz kalır, ne özel bir eğitim alır, ne okula gidebilir. Lâkin o müthiş bir gözlemcidir, kendini yetiştirmesini bilir. Hani "on parmağında on marifet" derler ya Leonardo öyle biridir. Pergel kullanmadan kusursuz çemberler çizebilir, dahası sağ eliyle resim yaparken sol eliyle yazı yazabilir. Leonardo usta ne hikmetse yazıları soldan sağa doğru yazar belki de bu küçük hileyle cahil papazların baskısını hafifletir. Ancak defterleri bir ayna karşısında açıkça okunabilir. Diyeceksiniz ki onun defterlerinde neler vardır? Neler yoktur ki, 5 bin sayfayı bulan notlarında matematikten girer, fizikten çıkar. Astronomi, anatomi, botanik, zooloji üzerine duyulmadık şeyler yazar, akla hayale gelmedik tasarımlar karalar. Portre kolay, bakış imkansız Leonardo'nun planları lafta kalmaz, toplar döker, mermiler yapar, kanallar açar, bataklıklar kurutur hatta Floransa'ya gemileri yanaştırmak için Arno nehrinin yatağını değiştirmeye kalkar. Asla boş duramaz çalışma odasına "Nulla dies sine linea" (tek gününü boş geçirme) yazar. Leonardo iyi bir binici, iyi bir yüzücü ve mükemmel bir avcıdır. Müzikle arası yoktur ama Milano Valisi Sfortza onu ite kaka saray sanatçısı yapar. Leonardo merakı ve birikimi olmadığı halde şaşılacak şiirler söyler, besteler yapar. Bunları bizzat kendi buluşu olan bir müzik aleti ile (ut gibi bir şeydir) seslendirir, opera sanatçılarına fark atar. Ressam Leonardo renklere fena takar, kendi imal ettiği boyalarla değişik tonlar arar. Resim sanatına "perspektif" ve "altın oranlar" kuralını kazandırır, renkleri ufka doğru donuklaştırıp matlaştırarak uzaklık duygusunu yakalar. Ona göre insan çizmek kolay ama bakış çizmek imkansızdır. Zira bir insan aynı anda endişeli, erdemli, korkulu, ümitli olabilir. Elbette onun en ünlü tablosu "Mona Lisa"dır. Bu kızcağız otuzunda gibi görünse de henüz 16 yaşında filandır. Kaşları neden yok, onu bilmiyoruz (belki saçı da yok, peruk kullanıyor) ancak ifadesiz gülüşüne bakılırsa yüz felci geçirmiş gibi bir hali vardır. Bazı kalbi karalar "aslında o kadın filan değil Leonardo'nun erkek arkadaşı" diye mide bulandırsalar da onun Floransalı Marchese Francesco di Bartolomeo di Zanobi del Gioconda'nın (isme bak saat ayarla) karısı Madonna Liza olduğunu herkes bilir. Eğer usta gördüğünü çizdiyse ya kadının eli kemiksizdir, ya da bileğine iyi huylu bir tümör yerleşmiştir. Tanıyanlar resimdeki kadını Ekaterina'ya da (Leonardo'nun annesi) benzetirler. Zira gariban Ekaterina çok eziyet çeker ve ağlanacak haline güler. Leonardo, hayatının son yıllarında serserice dolaşmaya başlar. Ülke ülke, şehir şehir gezerken Paris'e gelir ve Kral François'ın hediye ettiği kuleli bir köşke yerleşir. Mona Lisa'yı da burada bitirir ve işte tablo bu yüzden L'ouvre Müzesi'nde sergilenmektedir. Leonardo eserleri üzerinde yıllarca ve sabırla çalışır. Bunlardan, Duka Sfortza'ya ait "Atlı Heykel" Milano'ya giren Fransızlar tarafından parçalanır. Talebeleri perişan olurlar ama o hiçbir şey yokmuş gibi yoklama yapar, dersine bakar. İyi bir gözlemcidir... Leonardo suyun borularla iletilmesi üzerine çok çalışır ve şato koruma sistemleri üzerine çok kafa yorar. Gidonuyla, zinciriyle kusursuz bir koşma arabası (bisiklet) tasarlar. Optik üzerinde derinleşir ve kontakt lens fikrini ortaya atar. İyi bir gözlemci olduğunu söylemiştik kuşların kanat ve kaslarını inceledikten sonra uçmaktan ümidini keser. Ancak Helikopter ve paraşüt üzerine çalışmalar yapar. Onun yaptığı paraşüt "tahliye deliği olmadığı için" yan yatar, canını sıkar. Leonardo kabzalı oklar, havai fişekler ve makas yapar, çarklı vapurlar, denizaltılar, dalgıç takımları, yaylı motorlar, atsız arabalar, zırhlı araçlar tasarlar. Medicilerin (yörede hüküm süren bir aile) sarayından çaldığı idam mahkumlarının cesedleri üzerinde kadavra çalışmalarında bulunur. Ceninin şeklini ve pozisyonunun resimlerle anlatır. Ay'ın yüzündeki engebeleri görür, Jüpiter'in uydularını ve samanyolunu bulur. Eş zamanlı salınım ve ilk hız üzerine kurallar koyar, ışığın gözden yayılmadığını cisimlerin ışığı olduğunu ispatlar. Fiziki kaideleri formulüze eder, fen ilimlerine matematiği sokar. "Bilginin anası deneydir. Deneyden doğmayan fen, yanılmalarla doludur. Hiçbir araştırma, matematik ispattan geçmedikten sonra, ilim adını alamaz" diyen Leonardo, Bacon'dan aşağı yukarı yüzyıl önce, ilmi metodun kurallarını koyar. Devrin padişahı 2. Bayezid, Leonardo'yu dikkatle izlemekte ve takdir etmektedir. Ona her türlü imkanı açarak Haliç üzerinde bir köprü yapmasını arzular. Leonardo'nun Pera-Cibali arasında tasarladığı köprü 600 arşın boyunda olacaktır. Ünlü mimar çok heyecanlanır çizimleri çabucak hazırlar, gece gündüz çalışıp hesaplarını yapar, ancak Papa'dan baskı görünce geri adım atar. Zira o devirde bir Hıristiyan, İslâm beldesine çivi bile çakamaz. Dar kafalılar dünyamızı bir pırlantadan mahrum bırakırlar...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.