Tahran neyin peşinde?

A -
A +
Tahran'da cami ararsanız zor. Öyle İstanbul'daki gibi sokaklar mescitlere çıkmıyor. Tuhaftır ama ezan sesi de işitilmiyor. İş merkezlerinde, benzin istasyonlarında "namazhane"ler varsa da yerlisi biliyor. Bizde Cuma hususi bir gündür. Yıkanır, paklanır, güzel kokular sürünür camilere koşarız.
İran'da Cuma namazları mitingi andırıyor. Filan kışladan şu kadar asker getirilsin, feşmekan mektepten şu kadar talebe... Hatip uzun uzun nutuk irad ediyor. Mevzu politika, slogan ezberletiyor haziruna. Azeri'nin biri "İstanbul'da çok şaştım" diyor, "Her mahallede bir cami, hepsinde de cuma kılınıyor. Tanzim tertip eden yok, insanlar kendiliğinden geliyor. Hutbede sadece vaaz-ı nasihat, dünya kelâmı edilmiyor."

SASANİ'DEN BU YANA
Asya'da üç köklü devlet vardır. Gelenekleri oturmuş, müesseseleri olan, ayakları yere basan.
Çin, İran, Turan... Bin yıl evveline giderseniz Korelinin, Japon'un esamisi okunmaz. Hindistan dağınık yaşar, orada da nizamı Türkler kurar. Ruslar itibarsızdır, 1700'lere kadar kaale alınmazlar.   Sasaniler devrin iki imparatorluğundan biridir (diğeri Roma). Zerdüşt'türler, ateşgedelerde tapınırlar. İran şahları nazırları ile toplanmaz birebir görüşür fikirlerini alırlar. Bunun iki faydasını görürler. Bir söz odada kalır, dışarı çıkmaz. İki... Hasetler ikbal endişesi ile itiraz edip mevzuyu dağıtmaz. Güçlü orduları, şöhretli cengaverleri vardır, filler yürüdü mü adeta zemini sarsar.  Kisra Hüsrev kibre kapılır zahir. Efendimizin (Sallallahü aleyhi ve sellem) zarif mektubunu yırtar. Aradan yıllar geçer, güzel dinimiz Arabistan'dan taşar. Zamanın Şahı Yezd-i Cürd, Müslümanları bitirmek için meydana çıkar. Sa'd bin Ebi Vakkas'ın (Radıyallahu anh) komutasında bir avuç mücahid vardır ama zafere inanırlar. Kadisiye'de efsane komutan Rüstem'i öldürür, kurmayları dağıtırlar. İran saflarında panik başlar, en yapılmayacak şeyi yapar, ağır zırhlarla nehre koşarlar.
BİZANS YENSE NEYSE DE...
İslâm ordusu başkent Medayin'e girdiğinde Kisrâ, tacını, tahtını, hatta kızlarını bırakıp kaçmıştır. Hadise Acemlerin ağırına gider. Hani bir Bizans'a yenilmiş olsalar bu kadar koymaz.
Devir Hazret-i Ömer devridir, adil halifeye mesafeli durmalarının sebebi budur aslında.
İranlıların normalde ümmetle kaynaşmaları gerekir ama Persçilikten arınamazlar. Değişik bir şeye inanmaları lazımdır ki kendileri gibi kalsınlar. Nitekim ağıt matem kültürünü çalıştırır, Kerbela sahnelerini (hangimizi hüzünlenmez ki) işleyip içlerine kapanırlar. Hilafet gibi gelmiş geçmiş bir mevzuya takılır, başına "Hazret" sonuna "radıyallahu anh" eklemeden anmadığımız İslam büyüklerine kara çalarlar. İran, Hulefa-i Raşidin devrinden sonra Emevilerin eline geçer bunun için Emevi halifelerine de kin tutarlar. Abbasiler döneminde bir çok vali, komutan Fars menşelidir ama bağımsızlık hayalleri kurarlar. Tahiriler, Samaniler, Gazneliler, Harzemşahlar devrinde de fırsat kollarlar. Timur Han karşı gelinemeyecek kadar güçlüdür, isyana kalkışmazlar. Nitekim 1501 yılında Şah İsmail Safevi devletini kurar. Yayılmacıdırlar, Şii dailer bilhassa Anadolu'ya sızar, kardeşi kardeşe kırdırırlar, biliyorsunuz işte  isyanlar,  baskınlar...



TÜRKİYE'DEN EKMEK, İRAN'DAN BOMBA
Suriye'de akıl almaz bir zulüm yaşanıyor, devlet kadın çocuk ayırmadan kendi halkını katlediyor. Batı dünyasının vurdumduymazlığını anlayabiliriz ama İran'ın tavrı izah edilemiyor. Sasani kültüründe insan üstü figürler çoktur, Persopolise giderseniz sizi aslan vücudlu muhafızlar
karşılar. Şehir meydanlarında sloganlar "İtaat ez imamest!"

Evet Halep orada!..
Afşar asıllı Nadir Şah hakikaten nadir bir şahtır. Bağdat'tan getirttiği Ehl-i Sünnet âlimiyle, Şii ulemasını buluşturur, ayrılıkları bitirmeye çabalar.
Avrupalılar Amerika'ya seferler düzenleyip koca kıtayı Hıristiyanlaştırırken Osmanlı İran tacizleriyle uğraşmaktan okyanusa açılamaz. Acemlerin uzak ülkelerde İslam'ı yayma, Müslümanları kollama gibi bir gayretleri olmaz, Açeli'nin derdi sadece İstanbul'dakileri yakar. Bir ara Nadir Şah (Ki o da bir Afşar Türkü'dür) "nedir bu ayrılık" der, ulemayı toplar. Bağdat'tan çağırılan Abdullah Süveydi Hazretleri, Şii alimlerini ikna eder, birlikte tevbe istiğfar eder, kucaklaşırlar. (Zikrolunan münazara "Hucec-i katiyye" adıyla kitaplaştırılacaktır daha sonra. Bkz. Hak Sözün Vesikaları kitabı)
O dönemde Osmanlıyla dostane temaslar kurulur, iki devlet de rahatlar, önünü görmeye başlar. Nadir Şah Türkçe'yi devlet lisanı yapar. Hindistan'ı da Türkçe konuşan bir melike bırakır ki Türkçe bilen bir seyyah boydan boya Asya'yı aşar. Belki Osmanlı- İran münasebetleri daha da öteye gidecektir ama Nadir Şah'ı ortadan kaldırırlar. İran Afşarlardan sonra Zend ve Kaçar hanedanı tarafından yönetilir ki bunlar da Türk asıllıdırlar. Nitekim İngilizlerle dirsek temasına giren bir darbeci (Şah Rıza) ipleri eline geçirir, resmi dil Farsça olur, tedrisat, matbuat farsça... Perslilikleri su yüzüne çıkar neden sonra.
DEVRİMDEN SONRA 
İran İslam devrimi bir Şii Devrimidir. Humeyni geçer başa, onlara göre imamlar masumdurlar, yanılmazlar, eleştirilemezler asla.
Meydanlarda apartman büyüklüğünde afişler: "İmama sadakat!" "İmama itaat!"
Halbuki bizim inancımıza göre herkes hata yapabilir, peygamberler müstesna. (Allahü teâlâ Cebrail Aleyhisselam vasıtasıyla doğruyu bildirir zira)
Acemlerin liderlerini insanüstü tanıtmak gibi bir çabaları vardır. Biliyorsunuz Kisralar, Nemrudlar da bu coğrafyadan çıkar. Şah Rıza Pehlevi'yi de Sayeh-i Huda (Allah'ın Yeryüzündeki Gölgesi) diye överler zamanında. Camilerin içinde resimlerle karşılaşınca şaşırıyorum. Kerbela tasvirleri, Ayetullah posterleri... Ve musavver (resimli) Kur'anlar...
Halbuki İslam dünyasında mescitlere suret giremez asla. Devrimin ardından propaganda atağına kalkarlar. Lakin muta nikahı, takiyye gibi uygulamaları ve Sahabe-i kiram hakkındaki edep dışı konuşmaları yüzünden taraftar bulamaz, aksine yalnızlaşırlar.  Türkiye'de neredeyse 1.5 milyon Suriyeli var, devletimiz Kürt, Arap, Şii, Ezidi ayırımı yapmadan herkese kucak açıyor. Derneklerimiz hayır peşinde, mini mini çocuklar harçlıklarını bağışlıyor.
Peki ya İran? Daha fazla insan öldürsün diye Katil Esed'e asker ve silah yolluyor.  BAAS gibi ırkçı bir rejime (teorisyeni Hıristiyan asıllı Mişel Eflak) destek oluyor açıkça. 
Şu acı soğukta eğreti çadırlara sığınan kadınların çocukların üzerine varil bombası atmanın bir izahı olabilir mi? Bu nasıl Müslümanlık Allah aşkına?
Gazze'yi vuran Siyonist'le, Halep'i hırpalayan Nusayri'nin farkı ne? İkisi de Müslümana kıyıyor sonunda. Demek ki Tahran, İsrail aleyhtarlığında da samimi değil, yalan söylüyor gözümüze baka baka. Şu mübarek kandil günü dua etmekten başka ne yapabiliriz ki? Allah-ü teâlâ, Ümmet-i Muhammede basiret vere. Gözlerimiz ve gönüllerimiz açıla!

Yakıştı mı ama?
İran'da bir Sünni'nin amir, memur, subay olması mümkün değil ama Ermeniler el üstünde tutuluyor. Tahran yönetimi bu konuda kararlı, hem de Azerileri incitmeyi göze alacak kadar.
Zaten tarihte bir İran - Haçlı savaşı vaki değil, Selahaddin Eyyubi Akka'da kan terlerken, Fatımiler Hıristiyanlarla iş birliği yapıyor.
Selçuklular bir yandan haçlı akınlarına göğüs geriyor, bir yandan da Haşhaşilerle uğraşıyor.
1655 yılında Şah Abbas, Aras kıyılarında (Culfa'da) oturan Ermenileri Isfahan'a davet ediyor, tarihi Türk kentinde "Yeni Culfa" adıyla bir mahalle kuruluyor. Bunlar daha ziyade ticaret yapıyor, Avrupa - İran münasebetlerini deruhte ediyorlar. Isfahan'da 13 kiliseleri var. En büyüğü "Vanik" adıyla anılıyor.
SOYKIRIM MASALI
Bahçeye bir "1915 soykırım anıtı" yapmışlar, müzeyi sözde katliam belgeleri ile donatmış, gelene gidene masal anlatıyorlar. Usuluyle erkanıyla da değil, uluorta sövüyorlar ecdadımıza. 
Bizi gezdiren rehbere soruyorum, "Ayıp olmuyor mu ama? Hani biz gardaştık aga?"
- Bu onların kilisesi, bahçenin içi bizi bağlamaz.
- Peki ben de bir Sünni camisi açsam? İçi sizi ilgilendirmeyen bahçe duvarlarımız olsa...
Rehberimiz kıvranıp duruyor. "Beni böyle işlere karıştırma"
Garibi üzmüyorum, "tamam tamam sormadım".
Rahatlıyor fukara.

Bİ PAHADIR
Mahmud Han'ın saray sanatkârlarına yaptırdığı (1741) Topkapı Hançeri parayla pulla alınamaz asla. Osmanlı heyeti hançeri Nadir Şah'a sunmak üzere yola çıkar, ancak Bağdat'a vardıklarında suikast haberini alırlar. Hançeri takdim edemeden dönerler İstanbul'a. 
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.