Maden kazaları ve tedbir meselesi…

A -
A +

Son seksen yılda, maden ocaklarında meydana gelen iş kazaları ile ilgili istatistikler ne kadar teferruatlı ve düzgündür acaba? İnternet ortamında dolaşan bilgiler kopuk ve bölük-pörçük vaziyette! Lakin medya organları da her zamanki gibi buralardan aktararak haber ve yorum yapıyor… Bu meselenin akademik çalışmalarda ele alınış durumu, keza yeterli midir? Sadece nicel malumat vermek bakımından değil elbet. Dünyanın başka ülkeleriyle mukayeseli ilmî çalışmalar yaparak, bizim memleketimizdeki durumu bütün yönleriyle irdelemek, şüphesiz çok önem arz ediyor. Ama saha ile ilgili çalışmaları olan sınırlı sayıdaki uzmanın yine sınırlı sayıdaki makale ve kitapları, Türkiye gibi başta kömür olmak üzere; madencilikle ilgili büyük faaliyetleri olan bir ülke için, kesinlikle yeterli değildir. Böyle bir değerlendirmeyi, şunun için yapıyoruz. Meydana gelen olaylardan doğru dersler çıkarmak. Yani böylesine elim kazaların tekrar vukua gelmemesi için zamanında ve yeterli, etkili tedbirler almak… Bu tedbirlerin gerçekçi olabilmesi, iş kolu ile ilgili bütün temel verilerin doğru ve yeterli biçimde değerlendirilmesine bağlıdır. Aksi hâlde her iş kazasından sonra, hayatını kaybeden insanlar için toplumun bütününe yayılan üzüntüyü yaşamak, kederdîde ailelere teselli vermeye çalışmak, birkaç gün süreyle faciaya dair konuşup yazmak ve sonunda da konuyu unutulmaya terk etmek! Her seferinde cereyan eden davranış biçimi üç aşağı beş yukarı böyle…

İnsanlar hayatını kaybettikten sonra, ocaklardaki hata ve kusurları görüp işletmeyi kapatmak yeterli bir çözüm müdür? Kaldı ki her kazadan sonra olayın vuku bulduğu madenlerin hepsi kapatılmış değildir. Zaten böyle bir yola gidilse bu defa madencilik yapılacak saha kalmaz!.. Velakin, 1941 yılından bu tarafa olan istatistiklere bakıldığı zaman, beş defa, altı defa, yedi defa kazaya maruz kalmış maden ocaklarını görürsünüz. Herhangi bir hukuki probleme yol açmamak için, bu işletmelerin ismini burada vermekten imtina ediyoruz. Gelgelelim gerçekler de kaskatı biçimde orta yerde duruyor… Yukarıda mukayeseli çalışmalara işaret ettik. Mesela Çin gibi, Amerika gibi çok büyük ölçekte madenciliğin yapıldığı yerlerde, iş kazalarının sıklık oranı nedir? Bu kazalarda yaşanan ölüm oranları nasıldır? Milyon ton üretim başına, yaşanan can kayıpları nedir? Google’da dolaşan bilgileri buraya aktarmayı uygun görmüyorum. Zira pek çoğu teyide muhtaç, eksik gedik ve bir kısmı da dezenformasyona yönelik bilgiler. Ama ilgili mercilerin bu konuda mutlaka gerekli izahatı vermesi gerekir. Böylece hem kendi durumumuzu doğru biçimde öğrenme imkânı buluruz hem de bu verilerden yola çıkarak, iş güvenliği konusunda gerekli tedbirleri daha fazla gecikmeden almayı başarırız. Son kazanın meydana geldiği Amasra’daki maden ocağı için, ortalıkta doğru-yanlış bilgiler dolaşmaya devam ediyor. Kazadan sadece üç hafta evvel Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı sendika temsilcileriyle bir ziyarette bulunmuş. Bakan bey bunu anlatırken sözleri boğazında düğümlendi.

Ne hazindir ki, facia geldi 41 tane canımızı alıp götürdü… Şimdi doğru-yanlış bilgi tartışması, iddia konusu yapılan Sayıştay Raporu ve diğer belgeler, bilgiler vs. vs. hepsi esasen kadük oldu. Çünkü bunların hiçbiri yitirilen canlarımızı geri getirmeyecek. Dolayısıyla, bu kazayı soruşturan savcıların sayısının kalabalık olması da bu bakımdan sadra şifa olamaz. Ama burada yapılacak hukuki tespitler ilerisi için önemli. Şayet olması gereken bütün tedbirler daha fazla gecikmeden hayata geçirilebilirse, bundan sonrası için can kayıplarının asgariye indirilmesi mümkündür. Beklenen ve istenen de budur! Evet, henüz daha şehit madencilerimizin yürek yakıcı hikâyeleri taze iken, meselenin üstüne üstüne gidelim! Gelecekte böyle hazin tabloların yaşanmaması için, başta madencilik olmak üzere, bütün iş kollarında güvenlik meselesini gelişmiş ülkelerin başardığı ölçüde biz de halledelim. Ne yazık ki, memleketimizde iş güvenliği konusu hâlâ daha çok sıkıntılı… İnşaatlardaki asansör kazalarından tutunuz da, yolda yürüyenlerin kafasına düşen kalaslar bir felaket! İnşaat sahalarındaki göletlere düşüp boğulan çocukların, belediyelerin yollarda açık bıraktığı rögarlara düşüp ölen vatandaşlarımızın sayısı çok çok yüksek maalesef... Bu konuda toplum olarak kendimizle ciddi biçimde yüzleşebilmeliyiz.

Medeni gelişmenin en önemli unsuru, öncelikle insan hayatını koruma altına almaktır… Ondan sonra da o insanların müreffeh bir hayata kavuşturulmasıdır. Şu hâlde hangi alan olursa olsun, her şeyden önce güvenlik, güvenlik, güvenlik. Gerisi teferruattır efendim!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.