Suudi Arabistan’da Kral Abdullah’ın hayatını kaybetmesinin ardından Kral Selman bin Abdülaziz, 2015 yılında tahta geçti. Kral Selman’ın taç giydiği dönemde kayda değer deneyimden yoksun oğlu Muhammed bin Selman bir anda ülkenin siyaset sahnesine çıktı.
ABD’deki lobi şirketlerinin Suudi Arabistan finansmanıyla çizdiği ‘muhafazakâr ve kapalı Suud toplumunu dünyaya açacak ve dönüştürecek genç lider’ imajıyla pazarlanan Muhammed bin Selman, yıllar içinde karıştığı skandallarla kendisini alkışlayanları bile şaşkına çevirmişti.
Yemen’de klasik bir savaşla başlayan Veliaht Prens’in sicili, saray darbeleri, iş adamı prenslere gözaltı, dinî veya siyasi her türlü muhalif ismi tutuklatmak ve daha pek çok hukuksuz hamleleri ile aylarca gündemden düşmemişti...
13 Mayıs günü Trump bu ülkeyi ikinci kez ziyaret etti. Önceden harika bir insan diye tavsif ettiği Muhammed bin Selman’ı bu defa seni daha çok seviyorum diye selamladı!
Bu sevgi ne anlama geliyordu acaba?
Yaşananları ve gelişmeleri gördüğümüzde bu sevginin bedelinin ne kadar ağır olduğu ortaya çıkıyor.
Sevginin birinci bedeli olarak Suudlar ABD’ye daha çok para akıtacak.
Nitekim Trump Suudi Arabistan’dan tam 600 milyar dolarlık yatırım taahhüdü aldı. 142 milyar dolar silah ticareti anlaşması imzaladı.
Bu para ABD’ye nice faaliyetlerinde can simidi olurken Suudi Arabistan’ı fakirleştirmeye devam edecek, yani Suudi petrolü boşa akacak.
İkinci önemli bedel olarak Gazze’deki kan durmayacak.
Siz onu görmeyeceksiniz. Sadece dansınıza devam edeceksiniz. Siz harika insanlarsınız!
Evet İsrail’in Hamas saldırısı bahanesiyle Gazze'yi dümdüz etme, çocuk, kadın demeden katliamlarını sürdürme ve bölgeyi işgal etme tehditleri savurduğu bir ortamda bunların ciddi bir şekilde gündeme dahi getirilmemesi ve konuşulmaması iç acıtıyor. Trump sadece gezisi boyunca saldırıların durmasını talep etti. Bu da harika insanların incinmemesi içindi galiba!
Trump’ın son zamanda Netanyahu’ya karşı tavrına pek de aldanmamak gerekiyor! Bir ara Gazze’yi cehenneme çevirmekten bahseden Trump neden çark etti ve Netanyahu’yu suçlamaya başladı? Filistinlilere vatan arayan Trump neden bunu birden unuttu!
ABD'li bir düşünce kuruluşu olan Atlantik Konseyi'nin kıdemli direktörlerinden William Wechsler, "Orta Doğu gezisinden çıkan ana mesaj, en azından seyahat programının bugünkü hâliyle, Körfez hükûmetlerinin, Trump için şu anda İsrail'in mevcut hükûmetinden daha güçlü dostlar olduğudur" diye yazmıştır.
Aslında bu cümle her şeyi icmalen idrak ehline açıklamaktadır. Kölelerin de sevinme hakkı vardır. En azından sömürüldükleri süre zarfında sırtlarının sıvazlanması gerekmektedir.
Trump da bunu ince işçilikle başarmaktadır. Evet yıpranmış Netanyahu gitse bile İsrail’in, ABD’nin Filistin hakkındaki düşünceleri değişmeyecektir. Anlaşmalar yapıldıktan sonra efendinin kölelere acımasız tavrı aynen devam edecektir.
Çünkü Suudiler Osmanlıya ihanet ederken bu yolu yani "köleliği" seçtiler!..
Geçen hafta da belirttiğimiz üzere İslam’ın en büyük ve sinsi düşmanı olan İngilizler, uzun vadeli bir plan yapmıştı. Arabistan'ı ve dolayısıyla Arapları Osmanlıdan daimî olarak koparmak emelindeydiler. Bunu ancak DNA değişikliğiyle başarabilirdi. Hücrelere yeni bir "kod" yazılacaktı: İtikat bozukluğu!..
Bölge Türklerden farklı bir itikada kavuşturulursa dönüp tekrar Sultan Fatih’in, Sultan Selim’in evlatlarıyla birleşme ihtimali kalmazdı. Yani anlık savrulmalar değil, kalıcı ayrılıklar hedefleniyordu.
Böylece İngilizler Arabistan’da, İbni Teymiye’nin fikirleri ile besledikleri bir kısım bedevilerin önce zihinlerini ve fikirlerini bozdular. Onları Osmanlıya düşman hâle getirdiler. Sonra büyük isyanlara sebep oldular. III. Selim Han ve II. Mahmud Han dönemlerinde Müslümanlara kan kusturdular.
Neticede iki yüz senelik faaliyet Osmanlının son yıllarında en olgun meyvelerini vermiş, Eshâb-ı kiramdan sonra İslâmiyet’e en büyük hizmeti yapmış Osmanlı Türkleri, acı bir Bedevi-Vehhabi ihanetiyle karşılaşmıştı...
Elbette ihanet edenler temiz Arab halkı değildi. Onlar tıpkı Anadolu’nun Oğuzları gibi koca çınarın devrilmesini gözyaşları içerisinde takip etmişlerdi. Osmanlı düşerken nasıl ki İstanbul, Bursa, Edirne bir şey yapamadıysa, Mekke-i mükerreme, Medine-i münevvere ve Taif de bir şey yapamadı...
Gerçek şu ki, “Arablar bizi arkadan vurdu” masalı, bir yalan ve ihanetin devamlılığını sağlamaktan öteye gitmiyor. Sadece Türklerle Araplar arasındaki bin yıllık dostluk ve muhabbeti düşmanlığa çeviren İngilizlere hizmet ediyor.
Kandırılmış bir kısım insan müstesna bizi arkadan vuran Arablar değil Vehhabilerdir... Vehhabiler de Arab'dır demek bir şey ifade etmez. Zira onlar kavm-i necîb-i Arab’a da ihanet etmiştir. Evet soylu Türk milleti, Sevgili Peygamberimiz “sallallahü aleyhi ve sellem” sebebiyle başka bir millete necîb yani asîl demekten çekinmemiş, onların dertlerini kendi derdi, neşelerini kendi neşesi görmekten geri durmamıştır.
Cihan Harbinde Osmanlıların yıkılması ile birlikte bu bedeviler, İngiliz eliyle saraylara taşındı. Aslında saraylara taşınan onlar değil, İngilizlerin bizatihi kendileriydi! Zira mavi gözlü efendiler, kölelerinin bedenleriyle birlikte ruhlarını da teslim almıştı!..
İngilizler bu imkânı İkinci Cihan Harbi’nin sonuna kadar tepe tepe kullandı. O tarihten itibaren mevkiini ABD ile paylaşmaya başladı. Ne var ki ABD toydu. Onlar kadar derin planlar yapamıyordu. Onca gücüne rağmen tıkandığı noktada adalılardan yardım alıyordu.
Mübarek beldeleri de içine alacak şekilde tesis edilen Vehhabi krallığı korkunç bir ihanet şebekesiydi! Sıradan insanlara “siz kralsınız” dediler.
Vehhabi dönemi, Arabistan için kıyım devri oldu. Dışa kapalı rejim, Ehl-i sünnet adına ne varsa kazıdı. Hatta tarihî yapılar bile bu hışımdan kurtulamadı. Osmanlı eserlerini tek tek ortadan kaldırdı. Mezar taşlarına dahi tahammül edemediler.
Sahabe-i kiram efendilerimizin medfun bulundukları kabirler âdeta yok edildi. Onların bozuk itikadında kabir ziyaretinin yeri yoktu. Hatta bunu şirk olarak görüyorlar, Peygamber efendimizin huzurunda el açıp dua etmeyi, Kur’ân-ı kerim okumayı küfür addediyorlardı! Bu itibarla kendi ölülerini de gömüp belirsiz kılıyorlardı. Nerede kaldı ki Ehl-i sünnetin kabirlerine saygı göstersinler... Yine şefaati reddediyorlar, şefaat talebinde bulunanın şirke düştüğüne inanıyorlardı.
"Radikal İslamcı" olup Ehl-i sünnet Müslümanları gece gündüz tekfir eden zihniyet, şimdi ABD başkanını açık kızların dans gösterileri ile karşılıyor. Bilhassa son dönemlerde her türlü ahlaksızlığa imza atıyor. Vehhabilik de artık umurunda değil. Bu ideolojinin de sonunun geldiği görülüyor. İdeoloji diyoruz çünkü İngiliz’in ateşiyle bozuk temeller üzerinde saman alevi gibi parlamıştı, hiç şüpheniz olmasın aynı şekilde de sönecektir...
Selman, Batı'ya benzemenin kurtuluşları olacağını düşünse de bu mümkün değil. Zira bu durum, bir köksüzlükten başka bir köksüzlüğe geçiş olacak. Vehhabi ideolojisiyle toplumun bir kesimini heyecanlandırıp ayakta tutan yönetim, modernlik adımıyla o grubu da kaybedecek.
Yaslanabileceği zemin tamamen ayağının altından kayacak! Esad’dan daha acı bir sonla karşılaşacaklarını tahmin ediyoruz. Din-i mübin-i İslam’a çocukları dâhil her şeylerini feda eden Osmanlı’nın iki tuğlasına tahammül edemeyenler, bir anda berhava olup gidecekler...
Kâbe-i muazzamayı gökdelenlerle muhasara edenlerin nasıl yerin dibine batacaklarını hep beraber göreceğiz... Gazze’de çocuklar ateşler içerisinde yanarken onların müsebbiplerine para yağdıranların akıbeti bin beter olacaktır...
Trump’ın ziyareti, içinde bulundukları zilleti bütün açıklığıyla ortaya koydu. Suudlar başta olmak üzere her bir kukla ipini tutanların ipi bırakmaması için kesenin ağzını açtı. Trilyon doları aşan meblağlar dudak uçuklatıyor.
Aman CIA halk hareketi başlatmasın, aman ABD dış tehditlere karşı bizi korumaktan vazgeçmesin. Taşıma suyla değirmenin dönmeyeceği açık. Bakalım bu al verle daha ne kadar gidebilecekler?..
Ne kadar kaçsan önünden tutacaktır bir gün
Pençe-i saht-ı ecel gûşe-i dâmânından
Ferid Kam
(Ne kadar kaçsan önünden, tutacaktır bir gün,
Ecelin güçlü pençesi, eteğinin bir ucundan.)
Ahmet Şimşirgil'in önceki yazıları...
Kalemine yüreğine sağlık.
Allahü Teala razı olsun efendim. Çok güzel bir yazı. Okullarda ders kitaplarında okutulacak kadar herşey bu kadar kısa net ve güzel özetlenemezdi. Son 200 yıllık islam Türk tarihini çok güzel özetlemişsiniz.
Ellerinize sağlık hocam.