Ateş hattında garip bir topluluk: Dürziler

A -
A +

Dürzilik, Müslümanlıktan en fazla ayrılmış mezheptir. Şiilik ve Hristiyanlığa benzer tarafları çoktur. Ayrı bir din kabul edilir.

 

 

 

Şimdilerde unutuldu, ama eskiden bilhassa ihtiyarlar, kızdıkları zaman "dürzü" diye söverlerdi. Sonraları radyo haberlerinde, Orta Doğu’nun siyasi figürlerinden Dürzi liderlerin ismi geçince insan hayrete düşerdi. “O başka dürzü” derlerdi… Kim bilir, Havran’daki Dürzi ayaklanmasında asker olarak bulunmuş veya bulunanları tanımış idiler.

 

Dürziler, Orta Doğu’nun en renkli topluluklarından biridir. Arapça konuşurlar. Ekseriya Lübnan’da Şuf, Suriye’de Havran, İsrail’de Celile ile Cebel Karmel ve Ürdün’de Zerka’da yaşarlar. Dürziler ekseriya gariban çiftçilerdir.

 

Şimdi sayıları 600-800 bin arasında tahmin edilir. %40-50’si Suriye’de, %30-40 kadarı Lübnan’da, %6-7 kadarı İsrail’de, %1-2 kadarı Ürdün’de ve 50 bin kadar da Amerika’da, bilhassa Venezuela’da yaşar.

 

 

Dürzi şeyhleri
Dürzi şeyhleri

 

Bu terzi başka terzi!

 

 

Bugün bazı Dürziler kendilerini kültürel olarak Müslüman saysa da Sünni ve Şii Müslümanlar için Dürzilik Müslümanlıktan en fazla ayrılmış bir mezheptir. Şiilik ve Hristiyanlığa benzer tarafları çoktur. Bahailik gibi ayrı bir din kabul edilir. Kendilerine muvahhidler (tevhid ehli) derler. Bu, Müslümanlıktaki gibi değil, Hâkim Biemrillah ile uluhiyet vasıflarının tevhidi, yani birleşmesidir.

 

İmam Cafer’in azatlısı Yahudi veya Mecusi asıllı Meymun el-Kaddah’ın soyundan oldukları hâlde, Hazret-i Fatıma soyundan geldiklerini iddia eden ve Kuzey Afrika’da hükûmeti ele geçiren Fatımiler, Kur’ân’ın görünmeyen manası da olduğuna inanan Batıni Şia’nın İsmailî mezhebinden idiler.

 

Bunun Mısır’daki 6. hükümdarı (muhtemelen şizofren) Hâkim Biemrillah, felsefeye çok meraklı idi. Zahidane yaşardı. Sertliği kadar cömertliği de meşhurdu. Dürzi kaynaklarına göre, nihayet uluhiyet iddiasında bulundu. Uyanık veziri Hamza bin Ali de buna göre bir din uydurdu. Roma İmparatoru Caligula’ya benzetilen Hâkim’i çılgınca hareketleri sebebiyle kız kardeşi 1021’de öldürtüp kuyuya attırmış; ama cesedin bulunamaması, bağlılarınca ölmeyip semaya yükseldiği şeklinde tefsir edilmiştir. Bazılarına göre Dürziler öldürüp, kayboldu demişlerdir.

 

Mezhebin ismini aldığı Hamza’nın dâîsi (propagandacısı) Anuştekin Derezî, muhtemelen Harezm’de Selçuklu valisinin kölesi idi. Hamza ile sen-ben kavgasına girişince, 1019’da öldürüldü. Bugün Dürziler onu mürted kabul ederler. Ama Dürzi ismi de ondan gelir.

 

Haçlılar zamanında buraya yerleşmiş Kont Dreux ve maiyetinin soyundan geldikleri bir efsanedir. "Derzî" kelimesi Farsça’dan Arapça’ya girmiştir, "terzi" demektir. Derz, Arapça’da nesebi belirsiz kişiler için de kullanılır.

 

Hâkim’in yerine geçen oğlu Zâhir adil bir hükümdardı. Dürzileri takip edip cezalandırmaya başlayınca, Lübnan’a hicret ettiler. Burada Nusayri ve Mütevali fırkasından Şiilerle birleşip yerli Hıristiyanlarla ve Sünni Araplarla mücadele ettiler. Gaddarlıkları ile korku saçtılar.

 

1097’de başlayan Haçlı seferlerinde Frenklere arka çıktılar. Memlükler 1293’te Dürzilerin üzerine asker gönderdi. Çoğu öldü, beldeleri yakılıp yıkıldı. Memlûklerin Dürzilere karşı hareketleri, bunların çoğunun Suriye’ye hicretine ve Lübnan’da Hıristiyan unsurun artmasına sebep oldu.

 

 

 

 

Osmanlı ile bir dargın bir barışık

 

 

Osmanlılar Suriye’yi fethedince, Dürzilere siyaset icabı Müslüman muamelesi yaptı ve mahkemelerde Hanefi mezhebini tatbik etti. Maan, Şihab, Atraş gibi aileler, Dürziler’in başına geçip, küçük emirlikler (prenslikler) kurdular. Kaymakamlık derecesinde olan bu prensliklerin iç idarelerine karışılmadı. Şimdi Suriye ile Ürdün arasındaki Havran bu prensliklerin en güçlüsüydü. Dağlık, ancak hayvancılığa ve yağış sebebiyle bir miktar da ziraata elverişliydi.

 

Avrupa desteği uğruna XVIII. asırdan itibaren bazısı Hıristiyanlaştı. Havran’a göçenler oldu. Dürziler'in amansız düşmanı Lübnan’ın Katolik Arapları olan Maruniler’dir. Bu ikisinin 1845’teki kanlı kavgası, Avrupalıların müdahalesine ve Lübnan’ın muhtariyet kazanmasına yol açmıştır. Lübnan bir Maruni ve bir Dürzi kaymakamlığına bölünmüştür.

 

Merkeziyetçiliğin artması üzerine, eski nüfuzlarını kaybetmeye başlayan Dürziler en problemli topluluklardan biri hâline geldiler. Vergi ve mecburi askerlik yüzünden 1837, 1879, 1895 ve 1909’da Havran’da Dürzi isyanları çıktı. İkincisinde Yüzbaşı M. Kemal’in de bulunduğu askerî birlikler isyanı zorlukla bastırdı. Halkın onda biri öldü. Malları yağma edildi. Silahları toplandı. Erkekleri askere alındı. Ama artık Türklerle yolları ayrılmıştı.

 

1918’de Suriye’yi Fransızlar işgal etti. 1921’de Fransa, Dürzilere geniş otonomi verdi. Salim el-Atraş, Cebel Düruz (Dürziler Dağı) Emîri ilan edildi. Bu ölünce Dürziler arasında iç harb çıktı. Fransa müdahale edince, Dürziler bu sefer Fransızlara ayaklandı. İsyan zar zor bastırıldı. 1936’da Cebel Düruz Emîrliği kaldırıldı.

 

 

Dürzi Beyi - Tablo - Jozsef Borsos
Dürzi Beyi - Tablo - Jozsef Borsos

 

Bir garip din!..

 

 

Esrar, kapalılık, sadakat ve kendine has olmak bu inancın hususiyetleridir. Bu garip mezhebin esasları herkes için bir muamma iken, Şam Beylerbeyi Hürrem Paşa’nın 1523’te Lübnan’daki Vadiyütteym’e (Şûf) yaptığı seferde mezhebin orijinal kaynağı Resâilü’l-Hikme ve sair kitaplar bulununca, sır olmaktan çıktı. Şam ulemasından İbn Tolun ve Nablusi hazretleri bu mezhebi tanıtan ve tenkit eden eserler yazdı.

 

Mezhebin aslı, Hâkim’i ilah, Hamza’yı imam ve hudud denilen vezir tanıyıp, yedi esasa inanmanın kâfi geldiği, ibadetlere lüzum olmadığı şeklindedir. Allah birdir, Hâkim’de zuhur etmiştir. Allah, Musa’ya ağaçtan seslenmemiş midir? Hâkim ağaçtan üstün değil midir? Tenasuh (reenkarnasyon) vardır. Mesela Selman Farisi’nin ruhu Hamza’ya girmiştir.

 

Dürziler, peygamberlere mesafelidir. Ancak şimdikiler, Hazret-i Muhammed’e daha mülâyim bakar görünürler.

 

Hudûd, evlenmekten, çocuk sahibi olmaktan, her türlü günahtan münezzeh ve masumdurlar. Yedi esas şunlardır: 1. Doğru sözlülük (namaz). 2. Din kardeşlerini korumak (zekât). 3. Var olmayana ibadetten vazgeçmek (oruç).  4. İblîs ve azgınlardan uzaklaşmak (hac). 5. Hâkim’i ilâh olarak tanımak (kelime-i şehâdet). 6. Hâkim’in her işine rıza (cihad). 7. Hâkim’in hükmüne itaat (velâyet).

 

Halk ukkâl (akıllılar) ve cühhâl (cahiller) diye ikiye ayrılır. Mavi cübbe giyen ve beyaz sarık saran, sakalını kesmeyen ukkâl, kendilerince düzgün ve zahid yaşar, sigara ve içki içmez, kadınlarla görüşmez. Halkın %15’ini teşkil eden ukkâla mensup kadınlar tek gözünü açıkta bırakacak şekilde giyinir. Ukkâl olmak için kırk yaşını geçmiş, cemaat lideri şeyhülakldan icazet almış olmak icap eder. Ukkâl Cuma geceleri toplanıp dini kitap okurlar. Günah işlerse, tövbe edene kadar ukkâl meclisine giremez. Ukkâlin en yüksek kısmı ise hep halvette kalır, dinî metinlerle meşgul olur, halka karışmaz.

 

Cühhâl ise dinden haberi olmayan, ibadetlere iştirak etmeyip sadece iki dini bayramda dini toplantılara katılabilen avamdır. Aslî metinleri değil, sadece ukkâlin yazdığı şerh mahiyetindeki el kitaplarını okuyabilir. Ukkâlden farklı olarak, bunların meşru dairede dünyevi zevkleri tatmaları ve müreffeh yaşamaları caizdir. Ürdün’de doktora yaparken Edhem adında bir mimarlık talebesi Dürzi ile tanışmıştım. Kavmi hakkında konuşurken, “Bu sorduklarını ancak ukkâl bilir, onlar da söylemez” derdi.

 

Dürzîler, 1860’a kadar takiye icabı kendilerini Müslüman göstermiş, hatta camiler yapmış; Sünni hükûmetler de bunları Müslüman saymayı siyaseten münasip görmüştür. Camiye benzeyen mabedlerine "halvet" denir. Ekserisi sarp tepelerdedir. Kurban ve Fıtır Bayramına muadil "büyük" ve "küçük" isminde iki bayramları vardır.

 

Misapirperverlik, iffet gibi bazı ahlaki prensiplere dikkat eden Dürziler kapalı bir cemiyettir, bu dine girmek mümkün değildir. Kendi aralarından evlenirler. Tek kadınla evlenme esastır. Kapalı ve ezoterik (gizli, saklı) Dürzi inancı, Frank Herbert’in filme alınan Dune serisinde ilham kaynağı olmuştur.

 

 

Lübnan’da Dürzi beyinin sarayı - Beytüddin
Lübnan’da Dürzi beyinin sarayı - Beytüddin

 

Aile her şeydir

 

 

Dürziler beş büyük aileye ayrılır: Tenuhiler, Şihablar, Maanlar, Canbolatlar ve Atraşlar. Tenuhiler, Sultan Selim’in tarafına geçen Maanlara kadar hüküm sürdüler. Bu aileden Emîr Fahreddin, Maruniler, ayrıca Toskana ve Napoli ile ittifak yapıp isyan etti. Yenilince İstanbul’a getirilerek Yedikule’ye kapatıldı ve sonra idam olundu (1635).

 

Sonra yerlerini Şihablar aldı. Emîr Beşir, politik bir figürdü. Osmanlılara Sünnî, Dürzîler’e Dürzî, Hıristiyanlara Hıristiyan gibi gözükürdü. İstanbul’da sürgünde öldü (1850). Osmanlı sarayı ile irtibatı bulunan Canbolatlar, Haleb valiliği yaptı. Kıbrıs fethinde bulundular. Bunlardan Ali Bey’in isyanını Kuyucu Murad Paşa bastırdı, Beyi de idam etti (1611). Torunları şimdi Lübnan’da meşhur politikacılardır.

 

Atraşlar, son asır Dürzi siyasetinin ve istiklal mücadelesinin en mühim figürleriydi. Türklere ve Fransızlara defalarca ayaklanmışlardır. İttihatçı ve İslamcı Emîr Şekib Arlan Lübnanlı meşhur bir Dürzi ailesindendir.

 

Dürziler güçlü bir cemaat hayatı yaşarlar. Köy hayatı hâlâ büyük ehemmiyet taşır. Aile bağları kuvvetlidir; ferdden ziyade topluluk öne çıkar. Gençler, ananevi olarak yaşlılara büyük hürmet gösterir. Hâlâ birçok Dürzî köyünde, mühim kararlar cemaat meclisi veya dinî rehberlerce alınır.

 

 

Dürzi mıntıkaları
Dürzi mıntıkaları

 

Hayatta kalma becerisi

 

 

Dürziler, tarih boyunca küçük ama kararlı adımlarla hayatta kalmayı; ananelerini muhafaza ederek modern hayata entegre olmayı becerdiler. Sayıca az ve hâlâ esrarlı birçok yönleri olsa da Dürziler bir sessiz güç olarak Orta Doğu’nun kültürel mozaiğinde kendine has yerini muhafaza etmektedir.

 

Şimdi yaşadıkları ülkelerde umumiyetle/mecburen otorite ile ahenk içindedirler. İsrail’deki Dürziler, askere gitmeyi kabul eden tek Arap topluluğudur. Ama işgal mıntıkasındakiler İsrail vatandaşlığını da kabul etmemiştir.

 

Lübnan’da siyasi temsil cihetiyle mühim rolleri vardır. Dürzi lider Kemal Canbolat ve o öldürülünce yerine geçen oğlu Velid Canbolat, ülke siyasetinde uzun seneler tesirli olmuştur. Suriye’de Esad’a boyun eğdikleri için rahat yaşamışlardır. Her ülkedeki Dürzilerin siyasi tavrı başka başkadır ve kendi içlerinde de bölünmüş vaziyettedirler.

 

Dürziler, tarih boyunca hem ezilen hem de bazı devirlerde mahallî otorite kurarak diğer topluluklara baskı tatbik etmiş bir topluluktur. Kapalı ve gizli bir azınlık oluşları sebebiyle dışlanmış ve ayrımcılığa maruz kalmış; bilhassa Lübnan ve Suriye iç harbinde tecavüzlere uğramış, köyleri yok edilmiştir. İsrail hükûmetine boyun eğmeleri, bazı Araplar tarafından “İsrail’in iş birlikçileri” olarak görülmelerine yol açmıştır.

 

Buna mukabil bilhassa Lübnan’da yarı otonom hayat sahaları kurarak, kendi cemiyetlerini korumuş; zaman zaman çevresindekilere sert tavır göstermişlerdir. Lübnan’da iç harbde, Dürzi lider Velid Canbolat, kendi milis gücüyle bazı yerlerde Hristiyanlara karşı sert taarruzlar tertiplemişti. Bu sebeple onları ne sadece mazlum ne de sadece zalim diye vasıflandırmak doğru olur. Bulundukları coğrafyanın ve zamanın şartlarına göre pozisyon alarak hayatta kalmaya çalışan bir topluluktur.

 

Süveyde’nin (Havran, Cebel Düruz)) %90’ı Dürzidir. Suriye’de Haşimi tesirini kırmak isteyen ve Irak’la birleşmeye karşı çıkan Albay Edip Çiçekli 1949’da darbe ile iktidara geldi. Sosyalist bir diktatörlük kurdu. 1953’te bir Atraş emîrini tevkifi üzerine isyan çıktı. 10 bin kişilik Suriye ordusu Süveyde’yi yerden ve gökten bombardıman etti. Binlerce kişi öldü, ama isyan sönmedi. Çiçekli bir askerî darbeyle devrildi, Brezilya’ya kaçtı. Orada bir Dürzi genci kendisini sokak ortasında vurdu.

 

2012’den sonra DEAŞ'ın tazyikine uğrayan Dürziler milis kurdular. Yeni rejim zamanında bedevilerle aralarında çatışma çıktı. Hükûmet kuvvetleri bedevilerden taraf olunca, bunu fırsat bilen İsrail, kendi ülkesindeki Dürzilere verdiği sözü tutmak adına, Suriye’deki Dürzileri koruma gerekçesiyle Suriye’yi vurdu. Hükûmet kuvvetleri gerilimi arttırmamak için hemen geri çekildi. Ancak hadise, yüzlerce kişinin ölmesine ve kendi emniyeti için güçlü bir Suriye istemeyen İsrail’in mıntıkada oyun kurucu pozu takınmasına yol açtı.

 

 

 

Prof. Dr. Ekrem Buğra Ekinci'nin önceki yazıları...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
murathexegete21 Temmuz 2025 11:04

Merak ettiğim bir topluluktu. Teşekkür ederim.