Karadağ’a ismini Osmanlılar verdi

A -
A +

* Binlerce yıllık tarihe sahip, ama dünyanın en genç devletlerinden biri Karadağ’da, 5 asırlık Osmanlı hâkimiyetinin izleri hâlâ yaşıyor.

 

 

 

* Karadağ kelimesi, İşkodra Gölü'nün kuzeyindeki dağlık mıntıkaya Osmanlıların taktığı isimdir. Pek dağlık bir memlekettir.

Karadağ’a ismini Osmanlılar verdi
Kotor

 

 

Türkiye’ye vize tatbik etmeyen nadir Avrupa ülkelerinden Karadağ, turistler için kolay, ucuz ve emniyetli bir seyahat rotası idi. Burada Osmanlı’ya ait izler bolca bulunur. Tarih ve tabiat bir arada emsalsiz güzelliklere sahiptir. Tabiat bâkirdir. Tarihî eserler iyi muhafaza edilmiştir.

 

Ama bir zamandır Türkiye’den giden karanlık niyetliler, kara para aklayıcılar ve suçlular için de bir iltica yeri hâlini almıştı. Adım başı Türk esnafın ve küçük çaplı iş adamının bulunduğu memleket, nihayet bunların hasıl ettiği zabıta vakalarından ürktü ve Türkiye’ye vize tatbik olunacağını ilan etti ki utanç verici bir hâldir.

 

 

Karadağ’a ismini Osmanlılar verdi
Ülgün

 

Dağın tepesinde bir İtalyan beldesi

 

 

Karadağ, Türkçe ismi olan ülkelerdendir. Avrupalılar Montenegro derken, ülkenin resmî ismi Çerno Gora’dır ki hepsi aynı manaya gelir. Karadağ kelimesi, İşkodra Gölü'nün kuzeyindeki dağlık mıntıkaya Osmanlıların taktığı isimdir.

 

 

Karadağ’a ismini Osmanlılar verdi
Ülgün 2

 

 

Karadağ, pek dağlık bir memlekettir. İşkodra Gölü'nü Arnavutluk ile Karadağ paylaşır. Yağış ve akarsu boldur, ama ziraate elverişli arazisi pek yoktur. Bu sebeple tarihte ticaret şimdi de turizmden geçinir. Memlekette Slav, İtalyan, Avusturya ve Osmanlı tesiri göze çarpar. İntizamlı ve temiz bir beldedir.

 

Halkın ekseriyeti Sırp ve Hırvattır. Bunların da ekseriyeti kuzeyde yaşar. Sonra güneyde Müslüman Arnavut ve şarkta Boşnaklar vardır. Nüfusun onda birinden çoğu Müslüman Arnavut ve Boşnaktır. Karadağ halkı kozmopolittir. Malum, aynı dili konuşan halkın, Ortodokslarına Sırp, Katoliklerine Hırvat, Müslümanlarına Boşnak deniyor. Karadağ'da üçünden de vardır.

 

Memleketteki Müslümanlara “Altın Azınlık” derler. İki muhalif parti vardır. Birisi Karadağ, diğeri Sırbistan kilisesine bağlıdır. İkisi de seçimlerde %50’yi geçemediği için, Müslümanların desteğini kim alırsa, mecliste o hâkim olur. iki parti de Müslümanları hoş tuttuğu için, rahattırlar.

 

Karadağ vaktiyle İşkodra merkezli Zeta Prensliği’nin bir parçasıydı. Baştaki Arnavut asıllı Balsiç hanedanı, Ortodoks iken 1378’de Katolik oldu. Venedik ve Napoli Krallığı’na tâbi idi. Zamanla sahil şeridini Venedik’e kaptırdı.

 

Mıntıkada Osmanlı hâkimiyeti başlayınca, buraya tâbi olarak Zabliyak ve sonra Rijeka’da duka ünvanıyla varlığını devam ettirdi. Zeta Prensliği, dolayısıyla Karadağ, 1478’de Sultan Fatih devrinde fethedildi. Ama Osmanlı âdeti üzere, mahallî beylerin hâkimiyetine dokunulmadı.

 

 

Karadağ’a ismini Osmanlılar verdi
Karadağ prensinin Emirgan'daki yalısı, 1884 

 

Kaza’dan Devlete...

 

 

Hanedanın son prenslerinden Stanişa, 1512’de ihtida edip İskender Paşa ünvanıyla Osmanlı hizmetine girdi. 1528’de Karadağ (Montenegro) Knezliği (dükalığı), mevkiinin sarp ve gelirinin de ehemmiyetsiz oluşu sebebiyle maktu bir vergi karşılığında İşkodra Sancağı’na bağlanarak iç işlerinde muhtar bırakıldı.

 

1614’te Karadağ, merkezî dağların üstündeki Çetine kasabası olan, 5 nahiye ve 9 köyden müteşekkil 17 bin nüfuslu küçücük bir kaza idi. Böylece bir Arnavut devleti olan Karadağ Prensliği tarihe karıştı.

 

Osmanlı hükûmeti, 1697 senesinde, küçük bir kasaba olan merkez Çetine’nin idaresini, Petroviç ailesinden Danilo adında Ortodoks Sırp rahibine bıraktı. Bu rahip tabiatiyle İstanbul Patriği’ne bağlıydı. Piskoposlara, 1499’dan beri vladika deniyordu ki, belediye reisi gibi bir manaya gelir.

 

Böylece aslında bir Arnavut prensliği olan Karadağ tarihe karışarak, Çetine’de Osmanlı Devleti’ne bağlı otonom ve teokratik Karadağ Vladikalığı kurulmuş oldu. Memleketi aynı aileden gelen vladikalar idare etti. Vladika, üst rütbeli bir ruhban olduğu için evlenemiyor; yerine yeğeni geçiyordu. Modern Karadağ’ın çekirdeği böylece teşekkül etmiştir.

Karadağ’a ismini Osmanlılar verdi
Perast

 

Atsan atılmaz satsan satılmaz!

 

 

1851’de amcasının yerine tahta çıkan Danilo Herakoviç Nyegoş, vladika sıfatını bırakarak yalnızca prens (knyaz) olarak anıldı. Etraftaki Arnavut, Türk ve Boşnaklarla sık sık harb ederek arazisini büyüten Karadağ, fiilen Rusya’nın himayesine girdi.

 

Halkı çok vuruşkan, gaddar, tabiat şartlarından istifadeyi bilen, Türklere karşı da kinleri olan Karadağlılar, XIX. asırda birkaç defa baş kaldırdılar. Bu isyanlar, Osmanlılar için Avusturya veya Rusya gibi büyük devletlerle yapılanlar kadar çetin olmuştur. Çünkü muntazam Osmanlı orduları, dağlara hiçbir zaman tam manasıyla hâkim olamamıştır.

 

Ordu, küçük Karadağ köylerini enterne edebiliyor, ama dağların meçhul yerlerine sığınan, kadınlarına kadar silahlı Karadağlılar bundan bir zarar görmüyorlardı. Ordu çekilir çekilmez yerlerinden çıkıp, Müslüman köylerini basıyorlardı. Böylece Karadağ, Girit gibi imparatorluğun en belalı yerlerinden birisi olmuştur. Becerikli Karadağ prensi, Avusturya ve Rusya’dan, hatta İtalya’dan yardım görüyordu.

 

1877 Osmanlı-Rus Harbi'nin sebebi, Karadağ’ın istediği, halkı Hristiyanlarla meskûn küçük bir kasabanın verilmemesiydi. Sultan Aziz’i tahttan indiren darbeci kadronun bu affedilmez diplomatik hatası, Rumeli’nin büyük kısmının kaybına sebep oldu.

 

1878’de Berlin Antlaşması ile Karadağ’ın 4366 km2 arazisi, 9080 km2’ye çıkarılarak istiklâlini kazandı. Halkı Müslüman Arnavut olan Ülgün ile Bar iskelesini elde ederek Adriyatik’e çıkma imkânı buldu. Böylece Karadağ Prensliği ismiyle suni bir devlet kuruldu.

 

 

Karadağ’a ismini Osmanlılar verdi
Karadağ Kralı Nikita

 

Bir garip kral

 

 

Halkın ekserisi Sırplarla aynı asıldan olduğu hâlde, Sırbistan’dan ayrı müstakil bir devlet olması, Sırbistan’ın hamisi olan Rusya’nın Akdeniz’e inmesini engellemekti. Bu, bilhassa Avusturya’nın işine geliyordu.

 

Rusya, Avusturya ve İtalya’nın iştahlı gözlerini diktiği Karadağ, yine de İstanbul ile irtibatını koparmamaya dikkat etti. Avrupa’nın bu en küçük ve en fakir krallığının eksantrik hükümdarı Nikita, fırsat buldukça İstanbul’a gelip Sultan Hamid’i etekler; yüklü bahşişini alarak merasimlerde boy gösterirdi. Babıali’ye istihbarat aktardığı söylenirdi.

 

Balkanlarda muvazeneye çok dikkat eden Sultan Hamid’in düşüşünden sonra, Karadağ, Balkan Harbi’nde Osmanlıların karşısına dikildi. Hatta Babıali’ye ilk harb ilan eden ülke oldu. Böylece sınırlarını genişleterek 15 bin km2’ye ulaştı. İşkodra’yı alamadı ama, prensini kral ilan ederek Karadağ Krallığı’na dönüştü.

 

Kral Nikita’nın iri yarı güzel kızları sosyetede meşhurdu. Biri Sırp, biri İtalya kralı ile, diğerleri ise Rus ve Alman prensleriyle evlenmişti. Bu, muazzam bir ittifak demekti. Ama değişen konjonktürde, işe yaramadı.

 

Sırbistan ile Karadağ arasında halkı Müslüman Yenipazar sancağı vardı. Balkan Harbi ile burası da elden çıkınca iki ülkenin birleşmesine mâni kalmadı. Karadağ, 1919’da Sırbistan Krallığı ile birleştirilerek istiklâlini kaybetti. Kral Nikita sürgüne çıktı. Sultan Vahideddin’in de son günlerini geçirdiği San Remo’da yaşayıp öldü. Son İran Şahı da burada sürgündü. San Remo aynı anda üç sakıt hükümdara ev sahipliği yaptı.

 

1990’da Yugoslavya dağılınca, Karadağ evvela Sırbistan’la beraber kaldı. Sırbistan Rusya’nın kontrolünde olduğu için, Rusya’nın Akdeniz’e inişini kesmek adına Batı devletleri Karadağ’ın istiklalini destekledi. 2006’da %55,5 evet reyi çıkan referandumla Karadağ müstakil oldu.

 

 

Karadağ’a ismini Osmanlılar verdi
Stari Bar

Adım adım Karadağ

 

 

İstiklalden sonra başşehir Podgoriça oldu. Cihan harbi esnasında neredeyse yerle bir olan Podgoriça’da Osmanlılardan kalma Hacı Mehmed Paşa Camii ile saat kulesi asırlara meydan okurcasına ayaktadır.

 

Sultan Fatih devrinde fethedilen ve Karadağ’ın Osmanlı izlerini en çok taşıyan şehri Ülgün’dür. Kale içinde harab camiler, yıkık minareler, susuz çeşmeler ve eski sokaklarda taş evleriyle bir Osmanlı kasabasıdır. Bir liman ve sayfiye merkezidir. Denizciler ve Namazgâh Camii faaldir. Dönmelerin kurucusu Sabatay Sevi’nin kabri buradadır.

Karadağ’a ismini Osmanlılar verdi
Stari Bar

Sahildeki Stari Bar da buram buram Osmanlı kokan bir kasabadır. Ömer Paşa Camii bahçesinde koca selviler altında asırlık Osmanlı mezar taşları ve Kadı Hasan türbesi maziye şahitlik eder. Cuma geceleri dervişlerin hâlâ toplandığı Nakşibendi Tekkesi de faaldir.

 

Budva, Karadağ’ın Rivyerasıdır. Bunu limandaki Avrupa zenginlerinin yatlarından anlamak mümkündür. 15-20 bin nüfuslu şehir, yazın 700 bin kişiyi ağırlar. Bilhassa İtalyanların ve Rusların gözdesidir. Orta Çağ şehirlerinin hepsinde olduğu gibi kalesi ve labirent gibi eski sokakları yanında, denizi alaka çeker. Budva, sadece 1 sene Osmanlı hâkimiyetinde kaldı. Karadağ’ın buradan yukarısı, artık Osmanlı beldelerinden değildir. Asırlarca Venedik toprağı olduğu için, Slav değil, Venedik tesiri fazladır. Budva’nın en güzel yeri de Aziz Stefan adasıdır. Sahile yakın olduğu için toprak bir yolla karaya bağlanmıştır. Adadaki eski manastır şimdi oteldir.

 

Kotor, Balkanların; belki Avrupa’nın en güzel şehirlerindendir. UNESCO dünya mirasına girmiştir. Bir koy kenarında tepeye yaslı eski evlerden müteşekkildir. Deniz, orman ve tarih bir aradadır. Avrupa’nın en büyük fiyorduna sahiptir.

Karadağ’a ismini Osmanlılar verdi
Perast

Kotor’un önünde iki küçük adasıyla Perast köyü görmeye değerdir. Adalar, batık gemilerin taşla doldurulmasından teşekkül etmiş suni adalardır.

 

Hersek Novi, denizden dağa doğru uzanan tarihî ve turistik bir kasabadır. Yılın 200 günü güneşli olduğu için Avrupalı turistlerin gözdesidir. Osmanlı-Venedik harblerinin en kanlı sahnelerinin burada geçtiğine Kanlı Kule şahitlik eder.

 

 

 

Prof. Dr. Ekrem Buğra Ekinci'nin önceki yazıları...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.