Sol bildiklerimiz

Sesli Dinle
A -
A +
Öyle bir süreçten geçiyoruz ki kavramlar, tanımlar, yaklaşımlar, iddialar ve tutumlar birbirine karışmış durumda.
 
Türkiye’de bugüne kadar kendinin sol düşünceye mensup olduğunu anlatan ve bunun için mücadele içinde olduğunu söyleyenlerin hâli tam ibretlik bir durumu gösteriyor.
 
Soğuk Savaş döneminde, ki darbe dönemlerini saymazsak Türkiye’de bu dönem ağırlıklı olarak sağ iktidarların dominant olduğu sürece işaret eder.
 
Bu dönemde sol, Türkiye’de sağ iktidarlara ve onun temsil ettiği değerlere karşı olurken dışarıda sözüm ona hep ABD karşıtlığı söylemiyle bugünlere kadar geldi.
 
Bugünlere kadar diyorum çünkü artık Türkiye’de solun ABD karşıtlığı kalmadı. Ne Soğuk Savaş döneminde dillerinden düşürmedikleri ABD emperyalizmi ne de ABD müdahaleleri dikkatlerini çekiyor artık.
 
Garip bir bakış açıları var; Türkiye ile iyi ilişkilere sahip olmak, onların düşmanlık yapması için yeterli olurken, Türkiye’ye düşmanlık yapmak, onların destek vermesi ve sempati beslemeleri için yeterli oluyor.

ABD’yi çok sevdiler…

Bakmayın bugüne kadar dillerine doladıkları, bol keseden konuştukları ABD ve emperyalizm karşıtlığı söylemlerine.
 
Onlar artık sizin bildiğiniz solcular değil, çok değiştiler, dönüştüler, hamburgeri ve kolayı çok sevdiler.
 
Onlar artık ABD’nin dünyaya demokrasi getireceğine inanıyorlar. ABD’de yapılan son başkanlık seçimlerinde Demokrat Partili aday Joe Biden’ı godot’u bekler gibi beklediler, heyecanlandılar, duygulandılar.
 
“Biden başkan seçilecek. Türkiye ve dünyaya demokrasi havası hâkim olacak” düşüncesine kapıldılar. Sabah akşam yüzlerini Washington’a döndüler.
 
Bugüne kadar sahip oldukları düşünceleri bir tarafa attılar, müktesebatlarını unuttular. ABD tarihini yeniden okumaya başladılar. Tam bir “Siyasi Alzheimer” havasına girdiler. Ortada ne bir emperyalizm kaldı ne sömürü. ABD’yi yeniden keşfe çıktılar…
 
ABD, Türkiye’ye karşı durdukça mutlu oldular. Özellikle 2013’ten sonra Türkiye ile ABD arasında giderek artan gerilimden medet umdular. Bu tarihten sonra ABD’nin Türkiye’ye karşı hasmane tutum takınmasından hiçbir rahatsızlık duymadılar, aksine mutlu oldular.
 
ABD’nin Türkiye karşıtı tavırlarını ve aldığı yaptırım kararlarını, Türkiye’ye değil de iktidar karşıtı olarak okuyup haz duydular.
 
ABD emperyalizmi Türkiye karşıtı bir havaya büründüğünde emperyalizmi unuttular. PKK terör örgütüne sınırsız destek verilirken en ufak bir ABD karşıtı söylem ortaya koymadılar.
 
ABD, Türkiye ile paralel politikalar takip ettiğinde ABD düşmanı kesildiler. ABD, tarihinde en keskin Türkiye karşıtı politikalarını devreye soktuğunda ABD’nin gözüne baktılar.
 
Terör örgütü PKK/PYD/YPG Ayn el-Arap’ta (Kobani) ABD’nin de desteğiyle Suriye’de bölgeyi de etkileyecek siyasal strateji üretirken, PYD’nin yanında saf tuttular. “Suriye’de devrim oluyor” havasına girdiler. PYD/YPG/PKK’nın peşine takılıp “Rojova’ya ve Kobani’ye özgürlük” sloganlarından heyecan duydular.
 
Aynı dönemde Suriye’nin kuzeyinde, Türkiye’nin güneyinde “seküler devrimciler doğuyor” havasına girenler terör örgütü ve bileşenleriyle aynı safta yer alırken, Türkiye’yi terör örgütü DEAŞ’ı destekliyor gösteren kampanyasının parçası oldular.
 
Hızlarını alamadılar. “PYD bize mi saldıracak”. “Onlar vatanlarını/topraklarını koruyor”, “Türkiye’nin yanı başında seküler PYD’yi tercih ederim” demeye başladılar.
 
Terör örgütü, ABD ve bazı ülkelerin de desteğiyle Suriye’de “Büyük Plan”ı devreye sokarken, Türkiye solu, güvenlik güçleri hendek sürecinde terörle mücadele ederken devleti katliam yapmakla suçladılar, imzalar topladılar.Terör örgütü ve bileşenlerinden gelen ayaklanma, isyan ve başkaldırı çağrılarına ses çıkarmazken, devletin yürüttüğü terörle mücadeleyi kirletme çabasına koyuldular.
 
ABD’nin terör örgütü PKK/PYD/YPG’ye her alanda verdiği/vermeye devam ettiği destek hiç gündemlerini meşgul etmedi.
 
Soğuk Savaş döneminde dillerinden düşürmedikleri “Tam bağımsız Türkiye” söylemlerini unutup, Türkiye’yi parçalayanların ekmeğine yağ sürmeye devam ettiler.
 
Selahattin Demirtaş kadar terörle mücadele edenleri savunmadılar.
 
Çocuklarını terör örgütüne kaptırmış olan Diyarbakır Anneleri, silahlı kuvvetleri nükleer silah kullanmakla suçlayan Şebnem Korur Fincancı kadar ilgilerini çekmedi.
 
Maalesef Türkiye’de sol grup özetle yukarıda bahsettiğim tavrını 6 vatandaşımızın şehit olduğu 81 vatandaşımızın yaralandığı PKK’nın İstiklal Caddesi saldırısından sonra da sürdürdü.
 
Terör eyleminin faili terör örgütü PKK değil de devlet ve hükûmetmiş gibi bir kampanyanın peşine takıldılar.İlgili devlet kurumlarından gelen açıklamalara kulak tıkarken, terör örgütünden gelen açıklamalara doğruymuş muamelesi çektiler.
 
Onlar ABD ve bölgedeki yeni ortaklarını çok sevdiler…
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.