Kaydet
a- | +A

Yarından sonra yeni bir mîlâdî yıl başlayacak; yani yarın (31 Aralık Çarşamba günü), mîlâdî 2025 senesinin son günü olmaktadır.

Perşembe günü [1 Ocak 2026] yeni bir mîlâdî sene başlamış olacaktır. Yunus Emre’nin (rahmetullahi aleyh) dediği gibi:

Bu dünyâya gelen kişi,/Âhir yine gitse gerek./Müsâfirdir, vatanına,/Bir gün sefer etse gerek.

Böylece, bir mîlâdî seneyi daha geride bırakmış olacağız; yanî ölüme, kabre ve âhırete bir sene daha yaklaşmış olacağız. [Son istatistiklere göre, Türkiye’de yaş ortalaması 74-80 arasındadır], gerçekten 1 sene çok mühim bir zamân dilimidir. Bir senenin değil; yerine, zamanına ve şartlarına göre ayın, haftanın ve günün, hattâ sâatin, dakîkanın ve sâniyenin bile ehemmiyeti çok fazladır, önemi çok büyüktür. Çünkü bir “Gün”: 24 sâat, 1.440 dakîka, 86.400 sâniye’dir.

Görüldüğü gibi, bir mîlâdî yılı tamâmlamakla, -eğer boşa geçirilmişse- ömrümüzden uzun bir zaman dilimini kaybetmiş olmaktayız, ölüme ve kabre biraz daha yaklaşmış olmaktayız.

Allahü teâlânın bizlere önemli lütuflarından birisi de zamân ni’metidir. Şüphesiz ki, akıp giden zamân içerisinde, bize emânet edilen ömrümüzü tamâmlamaktayız.

Yalnız azamet ve ikrâm sâhibi Rabbi’nin zâtı bâkî kalacak” [Rahmân, 27] meâlindeki âyet-i kerîmede de ifâde edildiği gibi, Allahü teâlânın zâtı dışında bütün varlıklar fânîdir, geçicidir.

Sevgili Peygamberimiz “Ameller, sonlarına göre değerlendirilir” buyurmuştur. Büyük devlet ve ilim adamı, târihçi Ahmed Cevdet Paşa’nın başkanlığındaki bir hey’etin hâzırladığı, bir hukûk âbidesi olan “Mecelle”de de “Hüküm sona göre verilir” denilmektedir. Zamânın önemini belirtmek için atalarımız ise “Vakit nakittir” demişlerdir.

Dünkü makâlemizde de ifâde ettiğimiz gibi, bizler yeni bir yıla girerken, geçmiş bir yılımızın muhâsebe ve murâkabesini yapmalıyız. Geçen bir sene boyunca, kendimiz ve âilemiz adına; milletimiz, memleketimiz ve devletimiz için; Müslümânlık ve insanlık uğruna ne gibi hizmetler, iyilikler, güzellikler, hayırlar, fedakârlıklar yaptığımıza bakmamız lâzım.

Yüce Allah, Kur'ân-ı kerîminde (Mülk sûresinin 2. âyetinde) “Amelce hanginiz daha güzeldir diye [yanî hanginizin daha güzel amelde bulunacağını] imtihân edip ortaya çıkarmak için ölümü de, hayâtı da yaratan O'dur. O, azîzdir (her şeye gâliptir), gafûrdur (çok bağışlayandır)" buyurmuştur. Demek ki hayât ve ölümün yaratılmasında, imtihân maksadı vardır.

İnsan, yaratılışı îcâbı hayâtı sever, ömrünün uzamasını ister. Ancak, uzun ömür, Hak yolunda tüketilmiş ise hayırlıdır. Nitekim bir sahâbî, Sevgili Peygamberimize “Yâ Resûlallah! İnsanların hayırlısı [en iyisi] kimdir?” diye sordu. Peygamber Efendimiz şöyle cevap verdi: “İnsanların hayırlısı [en iyisi], ömrü uzun olup ameli güzel olandır.

O sahâbî, “Hangi insanlar şerlidir [daha kötüdür]?” diye sorunca da, Resûlullah Efendimiz, “Ömrü uzun olup da, ameli kötü olan” [Tirmizî] buyurmuştur.

Tekrâren ifâde edelim ki, Allahü teâlânın bizlere ihsân buyurduğu sonsuz ni’metlerine şükretmeli, bunları yerli-yerinde kullanmalı, O’nun dînine hizmet ve kullarına yardım etmeliyiz. İlmi olan ilminden, makâmı olan makâmından, malı olan da malından diğer insanları faydalandırmalıdır. Her gün, en iyi işleri yapmaya çalışmalıdır.

Prof. Dr. Ramazan Ayvallı'nın önceki yazıları...

ÖNE ÇIKANLAR