Bazen değişiklik iyidir, bazen de çocuklaşmak güzeldir...

A -
A +

Birçok insanın ağzında pelesenk olmuştu “Zaman ne de hızlı akıp gidiyor. Durdurmak mümkün değil” sözleri.

 

 

 

Çocukluğumuzda kendi oyuncağımızı kendimiz yapar uydurduğumuz oyunları da yine kendimiz oynardık. Yani hem senarist, hem oyunculuk yapmışız farkında olmadan. Vatan, millet, kısacası kahramanlık, yiğitlik hayâllerimi; onbeş onaltı yaşıma geldiğimde önce nineciğim fark etmiş olmalı ki “Saçmalama oğul!" deyip ikaz etmişti kendi lisan-i hâliyle, "Artık çocuk da değilsin, kahraman falan da… o, bu da değilsin. Neysen o! Şahsiyetin, maddi ve mânevî imkânların neye elveriyorsa onunla hayat bulmaya çalış oğul! Başkası olma, kendin ol!”

 

Elimde olmadan okuduklarım, yeni yeni öğrendiklerim, benden farklı beklentilere giren çevrem yavaş yavaş daraltıveriyordu hayallerimi de hayat sahamı da. O geçiş döneminde doğru karar vermem; sıkıntılarımı rahat aşıp geçmeme ve daha muvaffak olmama sebep oldu bu çeşitten sanat işlerimde. İçimizdeki safiyet, çocukluk duyguları, yiğit ve kahraman olma hevesleri bu sefer eser üretme şeklinde önümüzde yükseliverdi.

 

     ***

 

Birçok insanın ağzında pelesenk olmuştu “Zaman ne de hızlı akıp gidiyor. Durdurmak mümkün değil” sözleri. Bu devir insanı bunu tam mânâsıyla anlayıp içine sindirmiş olsaydı bu kadar hata yapmazdı. Hakikati bilenlerin yanlış yapmasına şaşmamak da elimde değildi.

 

Yaşanan her şeyin kendi içinde bir hızı olduğunu unutup; kendimize, hayâta, mevsimlere bahaneler bulma yarışına girmemiz bence acziyet işaretiydi. Yaratıcı’nın bize biçtiği ömür çizgisiydi asıl olan. Onun müsaadesi ölçüsünde yazarız, çizeriz, birçok işler yaparız, kısacası yaşarız.

 

Evveliyatını bildiğimiz nihayetini kestiremediğimiz sayılı günlerimizi, yani takdir edilen ömrümüzü tüketmeye devâm ediyoruz. Mühim olan istesek de istemesek de bu geçip giden vaktin idrâkinde olmak ve onu en iyi şekilde kıymetlendirebilmektir.

 

 

 

Bazen değişiklik iyidir.

 

Bazen çocuklaşmak güzeldir.

 

 

 

Çocukluk, gökyüzündeki bir uçurtma gibi salınıp duruyor kalbimizin en mühim köşesinde. Büyük şehirlerin beton yığınları arasında kendimizi bulmaya çalışıyoruz. “Birimiz hepimiz için! Sen ben yok, biz varız!” diyerek el ele tutuşup kaybettiklerimizi arıyoruz. Dostluk, kardeşlik, komşuluk gibi içimizde büyüttüğümüz ne kadar güzellik varsa çocukların kalbinde yer bulsun istiyoruz. Bir ailenin sıcaklığını, tarihin ihtişamında büyümenin huzur ve saadetini… İşte bunların çoğunu çocukların çakmak çakmak ışıldayan gözlerine yansıtabilmek için durmadan yazıyoruz, çiziyoruz. Bu masumlar, ipi kalbimize takılan en renkli uçurtmalardır bence. Çocukluk denen saf, tertemiz dünyayı yaşamak için çocukların sesine kulak verip onların karanlık yollarını doğru hatıralarla aydınlatalım yeter.

 

 

 

Varı saklamaya lüzum yok,

 

Derin sessizlik var her yerde.

 

Çiçek verecek kimseler yok,

 

Omuz verecek hiç kimse de...

 

          ***

 

Önce şunu söyleyeyim; Herkes bilmeli ki hiçbir art niyetim olmadan yazıyorum bunları. DEVAMI YARIN

 

 

 

Ragıp Karadayı'nın önceki yazıları...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.