Dudaklarımdan; “işte dünya bu" kelimeleri dökülüverdi...

A -
A +

Daha genç sayılırdım. Henüz yirmi altı yaşlarında var yok. Şaşkın ördek derler ya işte o neviden yerini bulamamış, pimi çekilmiş el bombası...

 

 

 

Hafızamdaki kötü, karamsar dünyaları, görünmez bir elle iteleyip daha aydınlık, huzur, saadet dolu, yüzüme gülücükler dağıtan âlemlere yöneldim. Farkında olmadan rahatladım. Dudaklarımdan; “işte dünya bu" kelimeleri dökülüverdi.

 

 

 

O candan bakışları, unutulmaz sözleri,

 

Keyiflendirir bizi, gülümseyen gözleri,

 

Bize dışı değil de elbet lazım özleri,

 

Su olur akar gider, birikir umman olur.

 

Bunlarla avunuruz, hayli bir zaman olur.

 

 

 

Geziyoruz habersiz, sağımız solumuzdan,

 

Hedefteki mâniler, kalkmalı yolumuzdan,

 

Biri bizi, kaldırsa tutarak kolumuzdan,

 

İnsan yardım edeni pek sever hayran olur.

 

Sıkıntılar içinde, günümüz hicran olur.

 

 

 

Ayıplasalar HOCA, hiç kimseyi takmayız,

 

Gönlümüzde yaşatır, yabancıya bakmayız,

 

En yüce yâr olarak, dilden hiç bırakmayız,

 

Hak hukuk bilmeyenler, dövüşür korsan olur!

 

Onu anlayan herkes, hakiki insan olur.

 

          ***

MÜHİM BİR TELEFON VE "ÇOBANVEZİR!.."

Kıymetli okuyucularım,

 

Uzun zamandır yazdığımız hatıralarımızı okuyan abilerimizden, ablalarımızdan telefonla, maille, bizzat karşılaştığımızda yüz yüze çok tebrik, takdir, teşekkür aldık. Göstermiş olduğunuz yakın alâkaya ayrı ayrı teşekkür ederim.

 

Bu arada çok talep de geldi. Yazacak şey çok olmasına çok da... müsaadenizle, biraz da bu taleplere yer vermek istiyorum.

 

İşte ilk talep: Yönetim Kurulu Başkanımızla olan unutamayacağınız, iz bırakan mühim bir hatıranızı yazar mısınız?

 

Hiç unutmadığım hatıralar o kadar çok ki... Şimdi en mühimlerden birini anlatayım:

 

Daha genç sayılırdım. Henüz yirmi altı yaşlarında var yok. Şaşkın ördek derler ya işte o neviden yerini bulamamış, pimi çekilmiş el bombası... Ebeveynim aklıma gelince hep ah çeker, evimi, kardeşlerimi ve bilhassa yeni mesleğimi pek özlerdim. Ama iş Mübarek efendimiz ve hizmet olunca... Onun fevkinde başka bir sevgiyi kendime yakıştıramazdım.

 

"O benim hem babam, hem hocam ve de en büyük velinimetimdir" diyor, başka bir şey demiyordum.

 

Erzurum'dan ve Narman'dan çıkıp zor şartlarda okuyup hayata atıldıktan sonra mesleğimin en mühim noktasına ulaşmışken elimin tersiyle silip atmam babamı, annemi fevkalâde tedirgin etmiş, üzmüştü. Bana bir şey demeseler de içten içe âdeta yanıyorlardı.

 

Babam;

 

"O kadar okudu, sıkıntı çekti. Hepsini bırakmış gelmiş gazeteci, filmci olmuş. Ben bunu akıllı sanırdım. Başka meslek mi yoktu? Yeni işini soranlara utandığımdan 'gazeteci, filmci' demiyorum. ‘Ne bileyim bir şeyler yapıyor’ deyip geçiştiriyorum…" diyor, bağrına taşlar basıyormuş.

 

 

 

Engeller aşılmaz mı?

 

Ona ulaşılmaz mı?

 

Darılıp hep sussa da,

 

Bir gün konuşulmaz mı?

 

 

 

Bir gün Cağaloğlu'na götürmüştüm babamı. Gazeteye de uğradık. Nasıl olduysa Enver abimizle karşılaştık.

 

DEVAMI YARIN

 

 

 

Ragıp Karadayı'nın önceki yazıları...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.