Unutma ki; İslâmiyet’e hizmet insanlığa hizmet demektir...

A -
A +

“Siz de şahid olmuşsunuzdur, herkes, insanlığa hizmet etmenin en şerefli vazife olduğunu ve bunun için çalıştığını söyler..."

 

 

 

Elimde olsaydı bir an evvel ölüp bu dünyadan ve içindekilerden kurtulmak isterdim. Sevgili Peygamberimizin bir hadis-i şerifleri aklıma geldi. Peygamber Efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyuruyorlardı: "Ani ölüm, mümine rahmet, fâcire nedamettir.” Bilahare bu hadis-i şerifin konuşulduğu o ilim meclisini hatırladım. Çorap söküğü gibi daha neler aklıma gelmiyordu ki... hepsi de birbirine bağlıydı.

 

Süfyan-ı Sevri hazretleri, "Ani ölümü istemezdim. Ama fitnelerden korktuğum için ani ölümü istiyorum..." buyurdu.

 

Orada bulunan Yusüf bin Esbat hazretleri de "Hayır ben ani ölümü istemiyorum, Hatta daha fazla yaşamayı istiyorum. Bu sayede belki günahlarıma tövbe eder, salih ameller işlerim…” buyurdu.

 

Ben de o mecliste bir köşede bulunanlardan biriydim. “Sen de bir şey söylesene Vüheyb!” der gibi gözler yüzüme çevrilince onları mahcup etmemek için utana sıkıla: “Kardeşlerimin söyledikleri yanlış değil ama ben her ikisini de istemem! Çünkü hangisinin hakkımda hayırlı olduğunu bilemem. Allahü teâlâ hakkımda neyi takdir etti ise, onu sever, onu kabul ederim… Ondan gelene razıyım!” dedim.

 

Can kardeşim Süfyan-ı Sevri bu sözümü duyunca yerinden kalktı "Kâbe’nin Rabbine yemin ederim ki bu kardeşim, Allah adamlarındandır. Doğrusunu Vüheyb söyledi…” diyerek geldi alnımdan öptü.

 

Biliyorsunuz benim asıl adım Vüheyb’di. Sonra Behlül DÂNÂ lakabını taktılar. Bu ikinci ismim, yani sonradan ahalinin taktığı ismim öyle üzerime yapıştı ki hançerle kazısaydım da çıkaramazdım. Ben de zaten itiraz etmedim, çoktan kabullenmiştim.

 

     ***

 

Bu meclisten sonra böyle parmakla gösterilecek şekilde insanların fazla rağbet ettikleri yerlerden uzak durmaya çalıştım. İçimde yeteri kadar düşman vardı zaten, bir de arkadaş çevresinden olsun istemezdim. Onlarla mücadele için o kadar kuvvet ve kudretim olmayabilirdi.

 

Siz de şahid olmuşsunuzdur, laf açıldığında herkes, insanlığa hizmet etmenin en şerefli vazife olduğunu ve bunun için çalıştığını söyler. Mangalda kül bırakmazlar bu hususta. Kendi keyfi, zevki için ve para kazanmak için olan çalışmalarını, didinmelerini de bu hizmet maskesi ile örtenler ise pek çoktu. Oysa bana göre insanlara hizmet, onları dünyada ve ahirette, ebedî huzura ve saadete kavuşturmak olmalıdır. Bunun da tek yolu, insanları yaratan, yetiştiren, merhameti, ihsanı sonsuz ve bol olan Allahü teâlânın gösterdiği saadet yolunu, yani İSLÂMİYETİ öğretmekti. Başka bir ifadeyle eğer insanlığa hizmet etmek istiyorsa bir insan; önce İslâmiyet’i tam ve doğru kaynaklardan öğrenmeli, sonra da öğretmeliydi. O zaman İslâm’a hizmet etmiş olunurdu. Bu işin başka yolu yordamı da yoktu.

 

Şunu unutmayalım; İslâmiyet’e hizmet, İNSANLIĞA HİZMET demektir. DEVAMI YARIN

 

 

 

Ragıp Karadayı'nın önceki yazıları...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.