İran’da rejim çöktü!..

A -
A +

Doğudaki komşumuzda yaşananlar karşısında belki de "İran çöktü!" denebilir ama Katil İsrail’i sevindirmemek için bunu demeye gönlümüz râzı olmuyor…

 

İran ile ABD, İran’ın nükleer silah sahibi olma-olmama konusunda bir süredir Umman’ın başşehri Maskat ve İtalya’nın merkezi Roma’da aynı masa etrafında müzakereler yapmaktaydılar. Kararlaştırılan son müzakere tarihi de 15 Haziran 2025 olarak ilân edilmişti. İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi, uranyum zenginleştirmesinin denetimi ve yaptırımların kaldırılmasına dair bu toplantıdan ümitli olduklarını dile getirmişti.

 

ABD Başkanı Trump ise yine yadırganacak cinsten konuşmalar yapıyordu. İran, aklını başına devşirmezse başına büyük sıkıntılar gelecekti. Bu meyanda sanki bu sözleri teyit edercesine Amerikan Dışişlerinden Irak’taki diplomatlarına dair bir karar açıklandı. Sefaret ile konsolosluklarda muhakkak bulunması gereken çalışanlar dışındaki personelin Amerika’ya dönmeleri için talimat verilmişti. Bu esnada BM’nin ilgili kuruluşu, İran’ın nükleer üretimde üst çizgiyi aştığı yolunda oy çokluğuyla bir karar aldı.

 

Bunlar, yaşanırken İsrail askerleri, uluslararası sularda seyretmekte olan Madleen’i bastı. Pervasız bir deniz haydutluğuyla gemi, kaçırılıp İsrail’e getirildi. Aktivistler, pis nezarethanelerde tahtakurusu işkencesine maruz bırakıldı.

 

Dünyanın gözü, bu olaydaydı. Madleen, insanlığın ortak vicdanı olmuştu. Aktivistler, sözde mahkemede sorgulanıyor, bazıları gönderiliyor, bazıları tutuluyordu. Bu esnada Mısır’ın Refah Kapısı yoluyla Gazze’ye acil yardım götürmek için 41 ülkeden on binlerce aktivist Tunus’tan yola çıkarak Libya üzerinden Mısır’a yürümeye başladı.

 

Bölgedeki manzara bu vaziyetteyken katil İsrail, cuma gecesi 02.30’da onlarca savaş uçağıyla İran’a saldırdı. Başkent Tahran, Tebriz ve Isfahan’daki nükleer tesisleri vurdu. Ayrıca Loristan ve Kirmanşah’a ateş açtı.

 

Vaki hava saldırılarda Genelkurmay Başkanı Tümgeneral Muhammed Bakırî, Devrim Muhafızları Genel Komutanı Tümgeneral Hüseyin Selâmî ile üst seviyede askerî yetkililer ve 6 nükleer bilim adamı hayatını kaybetti.

 

Katil İsrail, sadece nükleer tesisleri, askerî binaları değil, meskûn mahalleri de vurarak çocuk, kadın ve sivilleri de katletti. Yüze yakın ölü var. Bazı illerdeki tesisleri birden fazla vurdu. Bunlar olurken Washington, olayın içinde olmadığını fakat İsrail’i yalnız bırakmayacağını açıkladı.

 

Gazze’deki soykırım vahşetine dünyadan yükselen öfke sebebiyle İsrail köşeye sıkışmıştı. İç kamuoyu hayli sıkıntıdaydı. Zalim Netanyahu hükûmeti, düşme korkusu yaşıyordu. Bu fiilî ve psikolojik havada İran’a saldırıldı. Hukuk tanımayan İsrail, İran şehirlerini bombalamasının, yıkımlara yol açmasının hemen ardından Suriye’ye girdi. Buradan da adam kaçırdı. Bu arada Tahran, İsrail’e drone sürüleri göndereceğini açıkladı. İran, 20 Mayıs 2024’te şüpheli bir helikopter kazasıyla CB İbrahim Reisi ve Dışişleri Bakanıyla bazı resmî görevlileri kaybetmiş, kayıp helikopteri Türkiye bulmuştu. Aynı yıl 31 Temmuz’da ise Hamas lideri İsmail Haniye, Tahran’da misafir iken MOSSAD, O’nu kaldığı evde şehid etmişti. Tahran, bunun üzerine İsrail’e drone sürüleri göndermiş fakat onların çoğu hedefi bulamayarak havai fişek gibi sönüp düşmüştü.

 

Bu İran, hâline bakmadan Basra Körfezi-İskenderun Körfezi-Aden Körfezi üçgeninde bir “Şii hilali” yahut sahası oluşturma gayretinde. Bu sebeple Irak’ta Haşdi Şabiler, Lübnan’da Hizbullah ve Yemen’de Husiler’i vekâlet savaşçıları olarak tesis etti. İlkleri Suriye’de de mevcuttu. Türkiye’nin desteğiyle Suriye kurtuldu. Hizbullah, Lübnan’da İsrail karşısında tükendi. Zaman zaman Yemen’den bir ses yükselmekte.

 

Bölgenin zorbası İsrail’in Filistin ve Gazze’de yaptıkları vahşet ötesi vahşettir. Katil İsrail, Lübnan’ı sindirmiş, Ürdün’ü susturmuş Golan Tepeleri ve bazı bölgeleriyle Suriye’den toprak gaspı yapmıştır. Suriye’deki durum, 8 Aralık Devriminden sonra da devam etmekte. Bu İsrail, sırtını dayadığı sermaye, Siyonist ve Evanjelist dünya ve sömürgeci başkentlerin gizli açık desteğiyle şimdi de İran’ı vurdu. İran, en az bir asırdır böyle ağır bir darbe yememişti. Bu darbeyle İran rejiminin ayakta kalması zordur. İsrail, uzak vadeli çizimlerle Nil’den Fırat’a Büyük İsrail Krallığı’nı batıl dininin bir emri olarak hayata geçirme peşinde. İsrail’e en büyük karşı duruş Türkiye’den, Ankara’dan gelirken O, tuttu üstelik müzakere masasındaki İran’ı vurdu.

 

Eğer haddini bildirmezsek bir gece de saldırmaya teşebbüs edeceği diğer merkez Ankara’dır.
Katil, işte o zaman gününü görür.

 

Ankara, pürdikkat teyakkuzda!..

 

İran’da rejim çöktü.

 

İsrail’de de çökecek.

 

Zulüm payidâr olamaz!

 

 

 

Rahim Er'in önceki yazıları...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.