Ceza dâvasında bir veya daha fazla fail vardır. Bunlar suçu işleyen kişilerdir. Ayrıca bu fail ve veya faillerin suç ortakları olabilir. Bunlar, yardım ve yataklık yapan, suç âleti temin eden, suçun işlenmesini kolaylaştıranlardır.
Bir de aslî mânevî failler vardır. Bu kimse veya kimseler, doğrudan suçun içinde yer almaz ama konuşma, yazı ve telkinleriyle fail veya failleri suça teşvik eder, cesaretlendirirler.
Cinayetten yol kesmeye kadar ceza hukukunun, suç saydığı hangi fiil varsa onların hepsi bu çerçeveye girer. Bir misal vermek gerekirse vâdesi dolduğu hâlde ödenmeyen borca dair ihtilaf, bir hukuk dâvasıdır. Dünyada oldum olası ceza dâvaları, hukuk dâvaları ve birçok çeşidiyle dâvalar vardır. Dâvalar, şahıslar arası, şahısla devlet, şahısla şirket, devletle devlet, trafik, kaza, arazi, miras… şeklinde uzayıp gider. Bir siyâsî ve içtimâî teşkilatlanmayı "Devlet" yapan 5 temel şart varsa bunların birincisi hukuktur, adalettir. Devlet mekanizmasını işleten Hükûmetlerde, zaman zaman bâzı bakanlıklar lağvedilip yeniden ihdas edilebilmektedir. Adalet Bakanlığının cemiyet ve devlet hayatında bir gün dahi olmadığı yaşanmamıştır:
Devlet, adalet tesis etmekle mükelleftir. Devlet, ilgili mahkemeleri kurar, hâkim, savcı ve adli çalışanları tayin eder, onların eliyle de adalet tesis edilir. Devlet, yalnızca vatandaşlarıyla vatandaşları, vatandaşlarıyla kendisi arasındaki ihtilafları halletmek için yargılama denen muhakeme yapıp haklıyla haksızı, suçluyla suçsuzu ayırma sistemini işletmez. Devlet, vatandaşlarıyla üçüncü devlet vatandaşları ve vatandaşlarıyla üçüncü devletler ve kendisiyle üçüncü devletler arasındaki niza, ihtilaf için de devrededir. Bâzı hallerde daha büyük adım atılarak üçüncü kişilerle devlet, üçüncü devlet veya devletler arasındaki ihtilaflarda kendisi veya mevzu ile alakalı vatandaşları namına üçüncü fâil veya aslî fâil yahut aslî mânevî fâiller aleyhine mahkemeye müdahil olur. Bunun en son misali, Güney Afrika’nın İsrail aleyhine İnsan Hakları Mahkemesi’nde açtığı soykırım davasıdır. Diğer birçok devlet gibi Türkiye Cumhuriyeti Devleti de burada üçüncü kişi lehine müdahildir. Zira hukukta kendi nam ve hesabına meşru müdafaa olduğu gibi üçüncü kişi lehine de meşru müdafaa hakkı vardır.
Gerçi, Lahey Adalet Divanı’nın vereceği kararın, BMGK-Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi adlı soğuk savaş özürlüsü bir sakat oluşumun keyfîliği karşısında hiçbir varlık gösteremeyeceği acı ve vahim bir ayıptır ama o ayıp, dâvacı, müdahil ve mağdur olanların değil hukuk tanımaz buyurgan yapınındır…
Şuraya kadar kaleme aldıklarımız, serdedeceğimiz, fikrin esbab-ı mucibesi yâni gerekçesidir. Gerekçe şu demektir: Mahkeme, iddianâmeyi kabul eder, iddia ve müdafaa makamını, şahitleri dinler, bilirkişi raporunu alır, dosyayı okur, dosyadaki vesika ve delilleri tetkik eder ve nihayet kararını verir. Bu karar kısadır. Kim, kimlerin beraat ettiği, kim ve kimlerin ne kadar ceza aldığı taraflara duyurulur ve kısaca zapta geçilir. Mahkeme hey’eti, indî karar veremez. Kanunun tayin ettiği süre zarfında yazacağı gerekçeli kararla mantık, delil, şahit beyanlarından istifade ederek hükmünü verir. Bu hükmü kabul etmeyenler, istinaf Mahkemesi ile Yargıtay’a gidebilirler…
Satır başlarıyla temas ettiğimiz bu hukukî malumata şunun için emek verdik:
Hemen her devlet yetkilisi, her haber bülteni, eline kalem alan her birimiz "katil İsrail!" diyoruz. Doğru mu? Yerden göğe kadar doğru. İsrail, Filistin’de işgalcidir. Ayrıca korkak, katil ve korsandır. Bebek katili terörist bir örgüttür. Meşru sayılması için 14 Mayıs 1948’de BM’nin tanıdığı hudutlara çekilmesi, savaş tazminatı ödemesi, Filistin Devletini tanıması şarttır. Hâlbuki bu Siyonist zorbalık, sırtını paraya ve Evanjelistlere dayamış, hukuk ve vicdan tanımadan bebek, çocuk kadın, masum… insanları öldürmekte, bir milletin nesillerini yok etmekte. 7 Ekim 2023’ten bu yana Gazze’ye attığı bombalar, II. Cihan Harbi’nde Japonya’ya atılan atom bombasının birkaç katını buldu. Bu azgın canavarın durdurulması şart. Adalet, hukuk, mahkeme… bunlar, hukuk ve adalete riayet edenler içindir. Madleen Gemisine, bu gemideki 12 aktiviste yapılan deniz haydutluğu bardağı taşıran son damladır.
Ziyâ Paşa’nın beyti bir kere daha hatırlanmalıdır:
Nush ile uslanmayanı etmeli tekdir,
Tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir!..
İnsanlığın vicdan mahkemesi, bir buçuk yıla yakındır Gazze’de korkunç şekilde suç işleyen Siyonist İsrail’le onun ortaklarını çoktan mahkûm etti. Ne var ki mahkûmiyet kararı infaz edilmezse, o hüküm sadece arşiv evrakı olur. Suçlunun yaptığı, yanına kâr kalmamalı. Netanyahu ve katil Siyonistlerle katillere yardım eden ve teşvik edenler ağır suçludur. Ankara, hem Gazzeli mazlum ve mağdur kahramanlar ve hem de Türk vatandaşı olan ve olmayan Madleen Fedakârları için meşru müdafaa hakkından istifadeyle haykırmalı:
-Ey zalim Netanyahu! Yeter artıkl! Kim suçlu, kim değil biliyoruz. Eğer, haddini bilmezsen mendil büyüklüğündeki İsrail’de taş üstünde taş, omuz üstünde baş kalmayacaktır!..
İnanınız şu ihtarın yarısını yapsak bu zalim Siyonistler, saklanacak in ararlar...
Rahim Er'in önceki yazıları...