Sorgu safhasında olan dört eski sayın bakanın partilerine yardımcı olmaları gerektiği kanaatindeyiz. Erdoğan Bayraktar, Zafer Çağlayan, Egemen Bağış ve Muammer Güler, yolsuzlukları araştırma komisyonuna bir dilekçeyle müracaat ederek veya bizzat giderek kendilerinin yüce divana sevk edilmelerini istemeleri hem partilerini rahatlatacak ve hem de mevcut şüpheleri azaltacaktır.
Hâdise öyle bir noktaya geldi ki bu isimler, bu iddiada yüce divan; divan-ı âli sıfatıyla vazife yapacak olan Anayasa Mahkemesi'ne sevk edilirse paralel yapı, buradan kendine haklılık payı çıkartma arayışına girecektir. İktidar, bunun denmesini arzulamaz... ama; diğer yandan sevk yapılmazsa bu defa da kamuoyu, "suçlular korundu!" hükmüne varacaktır. Bu hükmün ağırlığı, diğer ihtimalle kıyas kabul etmez.
Haklarında yolsuzluk ithamı bulunan mezkûr isimler, hukukun temel ve vazgeçilmez hükmü "beraat-i zimmet asıldır" yani 'aksi sabit oluncaya kadar herkes suçsuzdur' kaidesi gereği bugün için masumdurlar. Kendileri de böyle dediklerine göre mahkemeye güvenerek divanın huzuruna çıkıp adalet talep etmeleri kaçınılmaz bir mecburiyet hâlini almıştır.
Aksi olur; iktidar mensubu komisyon üyeleri, onları korumak adına mahkemeye sevki engellerlerse bundan himaye edilen şahıslar yara alır. Her ne kadar yine hukukta suçun şahsiliği de bir prensip olsa bile aileleri, rahatsız olacakları söz ve yakıştırmalara muhatap olurlar. Orada da kalmayacaktır. Muhalefet de "iktidar suçluları korudu!" diye seçimlerde meydan meydan konuşacaktır.
Buna fırsat vermemek aklı selim gereğidir.
Bu eski bakanlar kendilerinin, ailelerinin ve partilerinin itibarı ve memleketin huzuru için gönüllü olarak mahkemeye gitmeliler. Hatta komisyon 5 Ocak 2015'te bu yolu kapsa bile onlar, derhal TBMM Başkanlığına müracaatla dokunulmazlıklarının kaldırılmasını isteyebilmeliler. Siyasiler, bakanlar, devlet adamları, ilk defa divan-ı âli'ye gitmiyor. Daha dün denecek kadar yakın bir zamanda eski başbakanlardan Mesut Yılmaz, üstelik çok ağır töhmetler altındayken orada yargılandı ve beraat etti. Bir mahkemeye düşmek veya verilmek yahut gitmek peşinen suçluluk değildir. Öyle olsaydı insanlar, mahkemeye değil, hapishaneye sevk edilirlerdi.
Bu dört devlet umuru görmüş siyasetçinin bu basireti göstermelerini beklemek hakkımızdır. Aksi durum, lafı bitmez çok ithama yol açacaktır.
Netice itibariyle AK Parti'nin bu mensuplarına dönerek "gidin adalet huzurunda müdafaanızı yapın, alnınızın akıyla gelin!" demesi isabetli olacaktır.
Mahkeme, kimseyi peşinen mahkûm etmez. Muhakemeler bittiğinde sanıklar, beraat ederlerse bu sonuç, memnuniyet verici olur. Mahkûm olurlarsa o zaman da şeriatin kestiği parmak acımaz.