Dünyada huzurlu yaşamak, ahirette kurtuluşa ermek, dinimizin emirlerine uyup helale ve harama çok dikkat etmekle olur.
Helâl lokma ve helal olan işler, kulun dünyasının ve âhiretinin iyi olmasına, kazancının ve hayatının bereketli ve duasının kabul olmasına sebep olur, kalbe ferahlık verir. Helal kazançla büyüyen çocuk, hayırlı evlat olur. Helal kazançla kurulan evde ve işte bereket olur. Haram yemek, haramla ev ve iş kurmak, buz üzerine bina yapmak gibidir. Her iki dünyada zarara sebep olur. Haram lokma, kalbi karartır, hasta eder. Haram işler, insanın kendinden, malından ve evladından bir şekilde çıkar. Nitekim toplumda bunun çok örnekleri görülmüştür. Haramla meşgul olmanın sonu hep hüsran olmuştur. Başa gelen bela ve musibetlerde, işlenen haramların tesiri büyüktür. Ahirette helal malın hesabı, haram malın azabı vardır. Haram yiyen, gördüklerinden ibret, ibadetlerden tat almaz.
Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” buyurdu ki: (Helâl kazanmak her Müslümana farzdır.) [İhya]
Sa’d bin Ebî Vakkâs “radıyallahü anh” dedi ki: (Yâ Resûlallah “sallallahü aleyhi ve sellem”! Duâ buyur da, Allahü teâlâ, benim her duâmı kabûl etsin!). Cevabında buyurdular ki, (Duânın kabûl olması için, helâl lokma ye!) [Taberani]
Yine hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(İbâdet on kısımdır, dokuz kısmı helâl kazanmaktır.) [Deylemi]
(Helâl kazanmak için yorulup evine dönen kimse, günahsız olarak yatar. Allahü teâlânın sevdiği kimse olarak kalkar.) [Taberani]
(Çoluk çocuğunun geçimini helalinden temin için çalışan Allah yolunda cihad eden gibidir.) [Taberani]
Evliyanın büyüklerinden Sehl bin Abdullah Tüsteri (rahmetullahi aleyh) buyurdu ki:
(Hakiki imana kavuşmak için, dört şey lazımdır: Bütün farzları edeple yapmak, helâl yemek, görünen ve görünmeyen bütün haramlardan sakınmak ve bu üçüne, ölünceye kadar devam etmeye sabretmek. Haram yiyenlerin yedi azâsı, istese de istemese de günah işler. Helâl yiyenlerin azâsı ibâdet eder. Hayır işlemesi kolay ve tatlı gelir.)
Ecdadımız zamanında aile, esnaf, sanatkâr ve her meslek sahibi, harama helale çok dikkat ederdi. Mısır seferinde uzun bir yolculuğa çıkan Osmanlı ordusunun, gelip geçtiği yol üzerindeki bağ ve bahçelerde bulunan meyvelere asla dokunmadığı, meşhur tarihî bir hadisedir. Nitekim ordunun başında bulunan Yavuz Sultan Selim Han; “Haram yiyen bir ordu ile zafer elde edilmez. Eğer askerlerimden bir tanesi sahibinden izinsiz bir meyve alsaydı, Mısır seferinden vazgeçerdim” demiştir. İşte bu orduya Sina Çölü'nü geçmek nasip olmuş ve Mısır'ı fethetmiştir.
Herkes helale ve harama dikkat ederse ailede ve toplumda huzur, mutluluk, güven, bereket ve muvaffakiyet hâsıl olur.
Salim Köklü'nün önceki yazıları...