Namazdan sonraki vakti duasız geçirmemeli...

A -
A +

Namazlardan sonra dua edenler nice muratlarına kavuşmuşlardır. Dualarımızın kabul olması için farzları yapıp haramlardan sakınmalıdır...

 

 

 

Dua, Allahü tealaya yalvararak muradını istemektir. Dua müminin çaresi, ibadetin özüdür. Namazlardan sonraki bilhassa farz namazlardan sonraki zamanlar duaların kabul olduğu vakitlerdendir. Bu vakitlerde dua etmeyi fırsat bilmelidir. Duayı uyanık ve halis bir kalp ile yapmalıdır. Namazlardan sonraki vakitleri duasız geçirmemelidir. Dualarımızın kabul olması için farzları yapıp haramlardan sakınmalıdır. Namazlardan sonra dua edenler nice muratlarına kavuşmuşlardır.

 

     ***

 

Horasan Valisi Abdullah bin Tâhir, çok âdil idi. Jandarmaları birkaç hırsız yakalamış, valiye bildirmişlerdi. Hırsızlardan biri kaçtı. Hiratlı bir demirci, Nişâpûr’a gitmişti. Bir zaman sonra, evine dönüp gece giderken, bunu yakaladılar. Hırsızlarla beraber, valiye çıkardılar. Hapsedin! dedi.

 

Demirci, hapishanede abdest alıp namaz kıldı. Ellerini uzatıp, "Yâ Rabbî! Günâhımın olmadığını, ancak sen biliyorsun. Beni bu zindandan, ancak sen kurtarırsın. Yâ Rabbî! Beni kurtar!" diye dua etti. Vali o gece, rüyada, dört kuvvetli kimse gelip, tahtını, tersine çevirecekleri vakit uyandı. Hemen abdest alıp, iki rekât namaz kıldı. Tekrar uyudu. Tekrar, o dört kimsenin, tahtını yıkmak üzere olduğunu gördü ve uyandı. Kendisinde, bir mazlumun âhı bulunduğunu anladı. Nitekim şiir:

 

Binlerce top ve tüfek, yapamaz asla,

 

Gözyaşının seher vakti yapdığını,

 

Düşman kaçıran süngüleri, çok defa,

 

Toz gibi yapar, bir müminin duâsı.

 

Yâ Rabbî! Büyük yalnız sensin! Sen öyle bir büyüksün ki, büyükler ve küçükler, sıkışınca, ancak sana yalvarır. Sana yalvaran, ancak murâdına kavuşur.

 

Hemen, o gece, hapishane müdürünü çağırıp, bir mazlum kalmış mı, dedi. Müdür, bunu bilemem. Yalnız, biri namaz kılıp, çok dua ediyor. Gözyaşları döküyor deyince, onu getirtti. Hâlini sorup anladı. Özür dileyip, hakkını helâl et ve bin gümüş hediyemi kabul et ve herhangi bir arzun olunca bana gel! diye rica etti...

 

Demirci, hakkımı helâl ettim ve hediyeni kabûl ettim. Fakat işimi, dileğimi senden istemeye gelemem, dedi. Niçin, deyince: Çünkü, benim gibi bir fakir için, senin gibi bir sultanın tahtını birkaç defa tersine çeviren sâhibimi bırakıp da, dileklerimi başkasına götürmekliğim kulluğa yakışır mı? Namazlardan sonra ettiğim duâlarla, beni nice sıkıntıdan kurtardı. Nice murâdıma kavuşturdu. Nasıl olur da, başkasına sığınırım? Rabbim, nihâyeti olmayan rahmet hazinesinin kapısını açmış, sonsuz ihsân sofrasını, herkese yaymış iken, başkasına nasıl giderim? Kim istedi de, vermedi? İstemesini bilmezsen alamazsın. Huzuruna edeple çıkmazsan, rahmetine kavuşamazsın.

 

İbâdet eşiğine, kim ki, bir gece baş kodu,

 

Dostun lütfu, açar ona, elbette binbir kapu.

 

 

 

Salim Köklü'nün önceki yazıları...