Kaktüs eken diken biçer

A -
A +

Başarıyı birdenbire elde edemezsiniz. Emek ister. Sabır ister. Sevgi ister. Son günlerin moda deyimiyle saygı bile isteyebilir. Yolları kaktüsle bezerseniz, bir gün o yollardan sizin de geçmeniz gerekeceği için herkes kadar size de batma ihtimali ortaya çıkar. Başarı keşfedilemez, çalışarak ve emekle elde edilebilir. Eğer, "Biz, bugüne kadar hakemler hakkında hiç konuşmadık. Prensip olarak konuşmuyoruz" diyenler, bir gün gelip kendilerini en önde konuşur bulabiliyorlarsa, bu kaktüse çok yaklaşmış olmakla adlandırılabilir. Çünkü, konuşmadıkları zamanlarda hakemler işlerini kolaylaştırıyor, önlerini açıyordu. Onlara yardım ediyordu. Ne zaman ki yardım yetmez oldu, şimdi "Hücum hakemlere" diyorlar vahşi batıya saldırır gibi... Trabzonspor, Kadıköy'de F.Bahçe ile oynarken ve de 2-1 öndeyken oyundan atılmayan Appiah ve verilmeyen penaltı sonrası hakemler hakkındaki prensip "konuşmamak" idi. Üstelik yine orada Halilhodziç'in yardımcısının kafası yarılıyor ve çıkış tünelinde Fatih Tekke gözlerden ırak bırakılıp neredeyse yok ediliyordu ve birileri tabii ki hakem hakkında konuşmuyordu. Sistem, çıkış tünelininin ayakları üzerine kuruluydu çünkü. Samsun'da kapıları nasıl açtıklarını önemli yöneticiler "susarak" açıklıyordu. İlhan Cavcav'a stat kapısında taş atılıyor ve bunları çekmeyin diyen zihniyet, el alemin kapısının önünde de çekmeyin diyebiliyordu. Erciyes'in kupasındaki penaltı ihtimali sonrasında da zariftiler. Rize'de, Konya'da elle oynamalar hep "prensiplere gömülü" tutuluyordu. Ardından, Demirlek'in bir faul pimi çekiverdi. Oysa daha bir hafta geçmemişti "Hakemler hakkında biz konuşmuyoruz" diyen yöneticilerin Saidou'nun ikinci sarı karttan oyun dışı kalışı sonrasındaki demeçlerinden. Medya ise ortak bir sesle haykırıyordu: "Cüneyt Çakır tek hata dışında mükemmeldi" diye. Ne demekse? Tek hata ama bir takımı 10 kişi bırakan bir hata. Ve susmak... Kıyameti söken ise bir faul. Kuru bir faul... Aylardır bu yollara kaktüs döşeyenler şimdi dikenleri toplayacaklar. Süper Lig'i "orta çağa" çevirenler düşünmeli artık. Çünkü insanlık tarihinin en kötü ve en zararlı iki buluşu da ortaçağda gerçekleşti. Biri romantik aşk, diğeri ise barut. Bunu Andre Maurois söylerken topu tanımamıştı bile. Ama takım ve forma aşkını kullanıp stat yollarına mayın döşeyenler kendine gelecek artık. F.Bahçe şampiyon olacaktır. Ama tadını kapalı devre çıkararak ve aynaya bakamayarak. Kaktüsü gül kabul edebilirler ise!.. Büyüklük nedir? Lafontaine'e göre; büyükler azıtınca nedense hep küçükler yanarmış. Gerçek büyük ve yüce insan ise söylediklerinin yaptıklarını aşmasından utanan insanmış. Ayrıca büyük insanlar da yanlış yapabilirlermiş. Ama gerçek büyük insanlar yanlışlarını algılayıp onlardan ders çıkaranlar olurlarmış. Büyümek cüzdan şişirmekle ve sayısal çoğunlukla olmaz. Shakespeare'e göre ise, "Bazı insanlar büyük doğarmış, bazıları büyüklüğü kazanırlarmış ama bazıları varmış ki, onlara sadece büyük yakıştırması yapılırmış." Çünkü Schweitzer'e göre de "Büyük olmak iyidir ama insan olmak daha iyidir." Son olarak da bir başka büyük... "Büyük olmak için hiç kimseyi övmeyeceksin, hiç kimseyi de aldatmayacaksın. Gerçek amaç ne ise onu görecek ve o hedefe yürüyeceksin. Herkes senin aleyhinde bulunabilir. Direnceksin. Kendini büyük değil; küçük, zayıf, araçsız sayıp kimseden yardım gelmeyeceğine inanarak engelleri aşacaksın. Bundan sonra bile sana büyük derlerse onlara güleceksin... Bu son değerlendirmeyi yapan ise birilerine göre "en büyük F.Bahçeli" olan Mustafa Kemal Atatürk. Ben bir de sağır sultan Ludwig Van Beethoven'den bir şey eklemek isterim. "Bütün mesele, iyi ve büyük görünmek değildir. Gerçekten iyi ve büyük olabilmektir." Tüyüm bitti dostum Dilimin tüyü bitti. Maçın skoru, bulunduğu ortam, ahval şerait, maçın neresinde ve kaçıncı dakikasında bulunduğundan bi haber bir delikanlıdır Necati. Oyundan çıkar ve yerine giren Hasan Kabze onu da kurtarır. O ise daha kimseyi kurtaramamıştır. Necati ile "yenilmeye rızası olan" bir takımı bile yenemezsiniz. Ben olsam, onu yanıma bağlar ve Hasan Kabze'yi seyrettiririm oynarken. Hem bir şeyler kapar, hem de Hakan'ı da bozmasını önlemiş olurum. Mazereti kendinden menkul Sadece bir takım vardır ki, kazanırsa "iyi oynamış ve sahada kazanmıştır", ama kaybettiyse bunu ancak saha dışında kaybetmiştir. Kimdir bulun. Kazandı çünkü; A) Çok iyi oynamıştır B) Transferleri mükemmeldir C) Hocası dahidir D) Stadı çok büyüktür E) Yıldızları çoktur Kaybetti çünkü; A) Saha çok kötüdür B) Federasyon öyle istemiştir C) Hakem art niyetlidir D) Kutsal ittifak vardı E) Maç erkekçe oynanmamıştır. Nâmus belasına gardaş Haftaya bizi ne bekliyor biliyor musunuz? İki adet şaşaalı takımdan birinin "sıfır çekmesi" bekliyor. Ya G.Saray, beş parasız geçirdiği bir sezonu "hiç" kupa ile tamamlayacak ve buna "başarı" diyecek. Ya da F.Bahçe, en paralı, en kalabalık statlı ve en pahalı kadrosu ile sezonu "hiç" kupa ile tamamlayacak ve birileri "suçlanacak." İster topun cilvesi deyin ister kahır belası. Şu berbat sezonun tek kazananı ve en kârlı takımı Beşiktaş olmuştur. Üstelik nâmus kavramına da en büyük hizmeti vermişlerdir. Çarşı'sı Beşiktaş ile ne kadar gurur duysa azdır. POST-İT Galiba bu lig bu hakemlerle bitecek!... (Ümit Aktan) S-ÖZ Büyük insan büyüklüğünü, kendinden küçük insanlara karşı takındığı tavırla gösterir. (Napoleon Bonaparte)

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.