‘Sakın kızma delikanlım'

A -
A +

Peşin hükümlü olmak mı dersiniz, önyargılı olmak mı? Adına ne derseniz deyin, ama sakın öyle olmayın. Her olay, illa ki sizin tahmin ettiğiniz gibi değildir. Nice olayda hiç de tahmin etmediğiniz bir sonuçla karşılaşırsınız. Gelin bugün, İstanbul trafiğinde on seneden beri direksiyon çeviren, şimdiye kadar da kimseye gözünün üstünde kaşın var dememiş bir şoförün anısını paylaşalım... "Geçmiş gün. Mesai bitiminde, altı yaşındaki yerli otomobilime binmiş, evime gidiyorum. Altımdaki zavallı araba, "Beni bakıma götürmen lazım. Dökülüyorum artık" der gibi horul horul ötüyor ama, ne zamanım var, ne de bakım yaptıracak param. Biliyorum ki, bir tamirciye gitsem dünyanın masrafını çıkartır. Canım nasıl olsa, yağına suyuna bakıyorum. Uzun yola çıktığım da yok. Öyleyse şu yok günlerde bir de arabaya masraf yapamam. "Hele bugün hele yarın giderim" diye diye yolda ilerliyorum. Aksaray'da bir kavşaktaydım. Baktım, benim yolumun üzerinde bir otomobil, kavşağa girmiş. Ya manevra yapacak ya da orayı kestirme buldu dönüverecek. Aslında yaptığı hareket kurallara göre değerlendirilirse, hatalı bir davranış. Ama hangi birimiz öyle hatalar işlemiyoruz ki. Hele İstanbul trafiğinde karşıdaki şoförün böylesi hareketlerine göz yummamak ayıp bile sayılıyor. Ne var sanki bir dakika beklesen. Bir manevra yapacak ve gidecek. İşte önüme çıkan araçtaki genç de aynı hareketin içindeydi. Ben de tam o anda burnunun dibinde bitivermiştim. Olacak ya, gencin morali bozulmuştu. "Kıl biri" çıkarsam diye olsa gerek, daha bir telaşlandı. Ben ise, onu bekleyebilirdim. Hiç acele etmeyen biriyim zaten. Şöyle kornaya hafifçe dokunup, işaret vereceğim: "Acele etme delikanlı. Bekliyorum. Manevranı rahat yap." Bunun için elimi kornaya dokundum. Vay sen misin kornaya dokunan. Azizim korna bir ötmeye başladı ki sormayın. Tutukluk yapmıştı. Buyurun burdan yakın. Şimdi siz karşıdaki arabada olsanız, benim arabamda kornanın tutukluk yaptığını tahmin edebilir misiniz? Edemezsiniz. Ya ne sanırsınız? "Benim yaptığım hareketi protesto eden kıl bir şoför" İşte o genç şoför de öyle sandı. Döndü el kol hareketleriyle bana, "Ne var be! Öldün mü sabret!" dercesine hareketler yapmaya başladı. Ben bir yandan elimle, "Önemli değil arkadaşım. Sen işine bak, haydi git. Benim kornam tutuldu" diye işaret ediyor, bir yandan da, aracın kornasının orasını burasını kurcalıyorum ki kornayı durdurayım. Yok kardeşim, yok. Ses durmuyor işte: -Daaat!.. Yüz sene düşünsen aklına gelmez. Arkamızda önümüzde araçlar çoğaldı mı? Herkes birşeyler söylüyor? Genç telaşlandı hareket edemiyor? Benim aracın kornası durmak bilmiyor? İşte iplerin koptuğu an. Genç "Yeter be!" dercesine, el frenini çekti ve öfkeyle araçtan indi. Üzerime geliyor. Hemen o anda ben de indim. Onun hışımla üzerime gelmesine karşı, ben onu bir babanın şefkatle çocuğunu kucaklamak istediği gibi kollarımı açarak ve gülümseyerek karşıladım. -Ne istiyorsun sen be! Gülümseyerek cevap verdim: -Sakın kızma delikanlım. Ben seni hiç sıkıştırır mıyım? Bak arabada değilim ama kornam hâlâ çalıyor. Korna tutukluk yaptı, güzelim. Yoksa sana yol vermemek ne demek, helal olsun koçum... O genç bir bana baktı, bir kendi kendine ötüp duran arabama. Bir anda öfkesi mahcubiyete dönüştü. Ve onca kalabalığın etrafında gençle, baba-oğul gibi bir kenetlenişimiz vardı ki sormayın gitsin. Resmen gözlerimiz dolu dolu birbirimize sarıldık. Çünkü ikimiz de iyi niyetliydik. Kahretsin benim külüstür arabanın kornası idi aramızı bozan. Sonra "Amca özür dilerim. Peşin hükümlü olduğum için affet" diyerek arabasına bindi. Artık korna sesi arı vızıltısı gibiydi. Duymuyordu. Manevrasını yapıp, kendisi bir korna tıklatarak yoluna devam etti. Benim arabanın kornası hâlâ çalıyordu. O sırada bir taksi şoförü gelip müdahale etmese akü bitene kadar da çalacaktı...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.