Tarihin akışı olanca heyecanıyla sürüyor... Dünya, yeniden şekilleniyor... Bu şekillenmede tarihin akışını doğru okuyamayan ülkeler büyük sıkıntı yaşıyor... Bu mesajı veriyordu Türkiye Cumhuriyeti'nin Dışişleri Bakanı Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu... Kendine güvenen... Karşısındakine güven veren... İnanan ve inandıran duruş ve ifadeleriyle... Nerede? İstanbul Fatih'te Ali Emiri Kültür Merkezi'nde... Türk Ocakları İstanbul Şubesi'nin, kuruluşunun 100. yılı münasebetiyle, "Büyük Türkiye'ye Doğru" adıyla düzenlediği sempozyum'da: "Mademki Türk Ocakları, Osmanlı'yı ayrıştırmak isteyenlere karşı kurulmuştu. Biz de 100 yıl sonra bütün bu coğrafyaları bir arada yaşayabilme ve yaşatabilme stratejisine sahip olmalıyız. Büyük Türkiye ancak bu bilinçle kurulur. Biz buna tarihin hakkını vermek diyoruz..." "Dünyanın neresinde olursa olsun, hangi dilden, hangi dinden, hangi ırktan olursa olsun, kendini Türk olarak kabul eden herkese ulaşmak zorundayız." Üç kıtada... Coğrafya'da artık her yere ulaşan... Her yerde "var" olan "varım" diyen bir Türkiye... Ve Dışişleri Bakanından bu anlamda veciz hatıralar: İki yıl kadar önce. Bir AB'li yetkili, resmî bir görüşmede kendisine Bosna ile ilgili bir öneri notu uzatır. Bakan Davutoğlu kâğıdı alır. Okumadan ters çevirip muhatabına şu cevabı verir: "Bir Türk Bakan'a Bosna ile ilgili kâğıt verilmez! Bir Türk Bakan, Bosna ile ilgili kâğıdı ya kendi yazar, ya da birlikte yazar." "Çünkü" diyor sayın Bakan, "Bosna'daki insanlar bir sıkıntıya düştüklerinde yönünü başka tarafa çevirmez İstanbul'a çevirir." Bu sadece Bosna'da mı böyledir? Suriye'de de, Libya'da da Afganistan'da da böyledir... İki sene önce Afganistan'a gider... Belh şehrindedir... O Belh ki, Bakan Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu'nun doğmuş olduğu şehir olarak iftihar ettiği Konya'nın manevi büyüğü Mevlana Celaleddin-i Rumi'nin doğduğu şehir. Resmî temasta kendisini karşılayan Belh Valisi Ata Muhammed Nur: -Hoş geldiniz Sayın Bakanım, dedikten sonra Dışişleri Bakanı Davutoğlu'na bir liste halinde isteklerini sunar: "Bize şuraya bir okul lazım. Şuraya bir hastane. Şuraya bir çocuk parkı vb..." Dışişleri Bakanı Davutoğlu Belh'te de hemen bir "il imar timi" kurulması ve bu isteklerin en kısa sürede yerine getirilmesi talimatını verir. (O istekler bugün yerine getirilmiştir.) Vali Bey ile görüşme bitip ayrıldıklarında yanındaki gazeteciler der ki: -Sayın Bakanım, Belh Valisi sizden o kadar rahatlıkla böyle bir istekte bulundu ki... Gören de zanneder ki o vali, Belh Valisi değil de Konya valisi. Aynı duyguyu dünyanın birçok yerinde yaşayan Bakan şu tespiti yapıyordu: "Mutlu oldum... Evet, Belh Valisi de bir Türk Bakan'dan Konya valisi kadar rahat bir şekilde bunu ister... İster, çünkü o Belh Valisi biliyor ki Türkler Anadolu'da İstiklal Harbini yaparken 1921'de, Atatürk, o dönem Mareşal Fevzi Çakmak'a talimat veriyor. Daha bir tek subaya dahi ihtiyacımız olduğu dönemde. 'En iyi subaylarınızdan seçin ve Afganistan'daki kardeşlerimizin ordularını tanzim etmek için Afganistan'a gönderin...' Çünkü biliyor ki, Anadolu'nun müdafaası Afganistan dağlarından başlar. O dönem için..." Bakan'ın, coşku içinde, alkışlarla sık sık kesilen açış konuşması bitip de ayrılışından sonra Oturum Başkanı Dr. Cezmi Bayram'dan ilk söz alan milliyetçilerin ağabeyi Nevzat Kösoğlu şu tespiti yapıyordu: "Sayın Bakanımızı dinlerken yıllar sonra bir kez daha Türk milliyetçiliği adına heyecanlandım." Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza 29 Ekim Caddesi, 34197 Yenibosna/İstanbul Faks: (0212) 454 31 00