Sultan IV. Murad Hân, kızını Melek Ahmed Paşa'yla evlendirir. Sultan Hanım ve eşi Melek Ahmed Paşa; Boğaziçi'nde Kuzguncuk'ta otururlar. Bu iki hayırsever insanın her yıl tekrarladıkları bir âdetleri vardı: Konaklarındaki fazla eşyâyı, her ramazan kendi kapı halkına haraç-mezad satmak!.. "Haydi yok mu artıran?" Bu garip mezadın iştirakçileri de pek sevinirlerdi. Aldıkları eşyaya karşı vereceklerini, seve seve edâyâ çalışırlardı. Belli günde, münâdi mezadçı bağırır: -Bir altın sahan!.. Haydi bir kapaklı, altın sahan... Yok mu tâlibi? -Kaça?.. Kaça?.. -Bir yetim okutmaya. Hadi bir yetim okutmak isteyen yok mu? İki yetim... Üç yetim... Garipler gözetilirdi... Arttırma böyle başlar, en fazla tâlibine "Altın sahan" verilirdi. Münâdi, "Murassa" (kıymetli mücevherlerle süslenmiş) bir kılıç gösterir. Gözler kamaşır. Böyle böyle yetimler okutulur, dullar korunur, garipler gözetilir; Yasîn-i şerîfler okunur, hatimler indirilir... Dünya ve âhıret saadeti için yarışılırdı...