Avrupa Futbol Şampiyonası görkemli bir açılışla başladı. Konu futboldu ama ev sahibi İsviçre, açılıştaki koreografisinde dağlarının, kış turizminin reklâmını yaptı. Çünkü günümüz dünyası stratejik bir satranç oyunu gibi oldu. Her ülke birkaç hamle ötesinin hesabını önceden yapıyor. Futbol yazmaktan imtina ederim ama konu milli maç olunca iş değişir. Portekiz yenilgisi ile başladığımız EURO2008'de ev sahibi İsviçre karşısında aldığımız 2-1'lik galibiyetle yüzler gülmeye başladı. Futbol bu, " Saha düz, top yuvarlak, her şey olabilir." Bu tip üst düzey organizasyonlarda her zaman ilk ve vazgeçilmez hedef fair play ruhunu ortaya koyabilmek olmalı. Dünya üçüncüsü olduğumuz sırada Fransa'da bulunuyordum. Her yer Zidane'ın resimleriyle süslenmişti ve gencinden yaşlısına herkes futbola kilitlenmişti. Maçları Fransız TV5 kanalından izlemiştim. Fransızlar ilk turda elenince yıkıldılar. TV5'te Brezilya-Türkiye maçını anlatan, "R" harfini kendi aksanıyla "Ğ" olarak söyleyen Fransız yorumcunun sözleri hâlâ kulaklarımda. "Ğüştü, Emğe, Hasan Sas goooool, supeğ ekip". Acaba TV5'in maç yorumcusu Portekiz maçında ne diyordu? Gerçekten merak ediyorum. Fatih Terim'in Portekiz maçındaki savunmaya dayalı savunmasız sistemi, kale direklerinin yardımına rağmen sınıfta kalmıştı. Bu maçta Kazım ve Servet görevlerini yapmak için çok mücadele verdiler. Ancak fiziki güç ve koordinasyonu eksik olan Tuncay ayakta durmakta güçlük çekiyordu. Portekiz maçından ders çıkaran takımımız, ev sahibi İsviçre karşısında hatalarını telafi etti ve yüzümüzü güldürdü. Dileğimiz o ki, Fatih Terim iyi hesap yapar, bugünkü önemli Çek maçını kazanır ve tur biletini alırız.