9. yüzyılda Fergana'da gözlerini dünyaya açtığı düşünülen Ferganî (800-870) ilk eğitimini Fergana'da almıştır. Astronomi bilimine küçük yaşlarda ilgi göstermeye başlayan Ferganî, çok erken yaşlarda tanışmış olduğu bu bilim alanında kendini çok iyi yetiştirerek astronomide aranan bir zât hâline geldi. Ayrıca yalnızca astronomi ile de yetinmeyip matematik, coğrafya ve usturlap üzerinde de çalışmalar yaptı. Abbâsî hâlifeleri Me'mun, Mu'tasım, Vasık ve Mütevekkil dönemlerinde astronomi ve mühendis olarak ön plana çıkmıştır.
Öyle ki, Eski Kahire olarak bilinen Fustat'ta Nil Nehri’nin su seviyesini ölçmek adına inşa edilen Mikyas'ül-Cedid'in sorumluluğu da Ferganî'nin uhdesine verilmiştir. Bir rivayete göre ilim heyetine nezaret etmesi için gönderilmiştir.
Yaptığı çalışmalarla bilimde İslâm dünyasının yüz akı olduğu kadar Avrupa bilim dünyasına da örnek teşkil eden isim olmuştur. Yine özellikle astronomi alanındaki bilim insanlarına ışık olan Ferganî, Orta Çağ İslâm astronomisinin Avrupa bilim dünyasına etkisini simgeleyen önemli isimlerden biri olarak bilinmektedir.
Bu bağlamda Ferganî’nin kaleme aldığı ve bu sayede Batı tarafından “Alfraganus” adıyla tanınmasına vesile olan en ünlü eseri Cevâmi'u İlmi-n Nücûm; 12. yüzyıldan itibaren Avrupa'daki astronomi eğitiminin temel kaynağı olarak kullanılmıştır. Bununla birlikte Robert Grosseteske'den Dante'ye kadar pek çok Avrupalı düşünürün de ilham aldığı bir kitap olmuştur. Ayrıca bu eser, Batlamyus'un el-Mecisti adlı eserinin de sadeleştirilmiş ve geliştirilmiş hâliydi.
Yaşadığı devre, böylesine damga vurmuş âlim bir zât olan Ferganî’yi mutlaka yeni nesillere okutulup anlatılmalıyız. Ferganî’nin astronomi ile ilgili eserlerinden altısı günümüze kadar ulaşabilmiştir. Bu eserlerin en önemlisi Cevâmi’u İlm-in Nücûm vel-Hareket-is-Semâviyye’dir. Gök cisimlerinin hareketiyle ilgili bir astronomi kitabı olan bu eserin yazma nüshası Oxfort, Pâris, Kâhire ve Amerika’da Pirinceton Üniversitesi Kütüphanesinde bulunmaktadır.
Uğur Utkan
ŞİİR
Sensizlikte ölüm
Yokların var, varların var
Ümitlerin gerçek olması,
Yansıması,
Gidenlerin dönebilme şansı,
Ölüm sessizliğinde,
Ve boğulması bataklıkta,
Ağır ağır ölüme gitme anları
Yokluğunun acısı ile kıvranışlar
Ve yok olması…
Her şeyin,
Sessizlikte sesinin duyulması
Ölümün ilk dakikaları…
Olmamanı ve bir daha olmayacağını
Bilmek
Ve yokluğunda
Ölmeden,
Ölümün soluğunun ve ruhunun donması
Son nefeslerin sessizliğinde
Ruhun ayrılma sevdasında
Topluyor valizine günah ve sevaplarını
Hesap gününe
Ve son seda
Er kişi niyetine...
Allahü Ekber...
Lütfü Yarar
TARİHTEN BİR YAPRAK
FUZULİ’NİN MAHLASI: Fuzuli, 16. asır Türk şairlerinin en büyüklerindendir. Asıl adı Mehmed olup, Hille Müftüsü Süleyman Efendi’nin oğludur. Şiire başlayınca çeşitli mahlaslar kullanmış, başka şairlerin de bu mahlasları kullandıklarını görünce hepsini bırakarak 'Fuzuli’yi mahlas -takma ad- olarak seçmiştir. Fazl’ın cemi, yani çokluk şekli olan Fuzuli “kişisel üstünlüklerle ilgili” veya “kişisel üstünlüklere ait” anlamında ismi mensup bir kelimedir. Diğer taraftan Fuzuli’nin, “boşu boşuna” anlamı da vardır. Bu mana ile kelime, fânî-yi mutlak tabirine kadar şairi götürmekte ve mutlak fânîlik olarak adının bile unutulmasını istemektedir. Bu da tasavvufî konuları terennüm eden dile getiren şair için uzun bir araştırma ve düşünmeden sonra bu mahlasın seçildiğini, bunun öyle alelâde alınmış ve kullanılmış bir kelime olmadığını göstermektedir. Zaten o, bu mahlası ne ince hesaplar içinde seçtiğini Farsça Divanının mukaddimesinde -ön sözünde- kendisi de anlatır.

