Anne olduktan sonra insanın duyduğu hikâyeler de başkalaşıyormuş. Yaşadıkça, duydukça, dinledikçe insanlığın başka bir yüzüyle karşılaştım. Emzirsen "sütün yetmiyor mama ver", mama versen "kolaya kaçtın. Anne sütü gibisi var mı?" Ek gıdaya geçince "tuzsuz verme tadı olmaz, yemez" ya da "sakın tuz atma, böbrekleri biter!" Kucağa alırsın "alıştırma kucağa" almazsın "yazık değil mi, niye bakmıyorsun?" Birlikte uyursun "kendi yatağına alıştır, sonra ayıramazsın" ayrı yatırırsın "korkar o daha küçücük, anne şefkati lazım."
Bir de “başarı çocuğun, başarısızlık annenin” modu var. Çocuk uslu ve terbiyeliyse "maşallah, huyu ne kadar güzel, doğuştan böyle bu çocuk" hırçınlık yaparsa "annesi hiç disiplin verememiş, hep şımartmış." Çocuk erken yürürse/konuşursa/erken beceriler gösterirse "çok zeki, doğuştan çocuk zehir gibi" geç olsa "annesi hiç egzersiz yaptırmıyor mu? Hiç mi kitap okumuyorsun, oyun oynamıyorsun bu çocukla?" Çocuk oyuncağını paylaşır, "aferin kuzuma, ne kadar cömert" paylaşmaz "annesi paylaşmayı öğretmemiş, ne kadar bencil yetiştirmişsin."
Daha çoğaltabileceğim onlarca ifade. Annelerin hemen hemen %90’ı, belki daha fazlası ömrünün en hassas döneminde bu insafsız saldırılara maruz kalıyor. Lohusalık depresyonunun sebebi ne hormonlar ne de o ufacık bebekler. Müsebbipleri bu ifadelerin sahipleri, bir ihsan gösteremeyip gölge olanlardır. Annenin haricindeki sorumluluklara hiç girmiyorum bile.
İyi niyet kılıfı geçirip bunları söylediğinizde dünyayı kurtarmış olmuyorsunuz. Anne her şeyin sorumlusu ama hiçbir şeyin sahibi... Öyle mi? Siz o görünmeyen pençelerinizi annelerin üzerlerinden çekeceksiniz ki sonra "Aaa çocuk olunca da buna bir haller oldu" demeyeceksiniz!
Ve siz cennet kokulu anneler!
Kim ne derse desin ne görürse görsün veya görmesin. Elbette her şey Allah'ın ol demesi ile olur. Lakin kader de gayrete âşıktır... Emeklerinizle beraber tevekkül edin. Siz, o küçük insanın hayatındaki en etkili öğretmensiniz. Becerilerinin mimarı sizsiniz. Başkaları bu dersin müfredatını bilmese de öğrenciniz (bebeğiniz) her geçen gün sınıfı birincilikle geçiyor.
Bu başarı sizin eseriniz...
Tuğçe Nur Çavdar
ŞİİR
Üç Aylar
Üç güzel çıkmış yola,
Üçü birbirinden güzel,
Nice övsem sığmaz dile,
Okurum hariçten gazel.
Hem Receb'i, hem Şaban'ı,
Hele bir de Ramazan'ı,
İnsan eder cism ü canı,
Lütfeylemiş Şah-ı Ezel.
Yanar kandil ışıkları,
Mest eder hep âşıkları,
Bir bir aşıp eşikleri,
İbadeti ta lemyezel.
Mustafa Özkahraman
DUYGU DAMLASI
DAMLAYA DAMLAYA GÖL OLUR: Azar azar oluşan şeyler birikerek önemli bir çoğunluğa ulaşacağı için küçümsenmemelidir. Ali tutumlu bir çocuktu. Babası fabrikada çalışan bir işçiydi ve ancak aile geçimini sağlayabiliyordu. Ali’nin en büyük hayali mavi bisikletti. Ailesinin onun için verdiği harçlıkları küçük büyük demeden biriktiriyordu. Günler geçti kumbara ağırlaşmaya başlamıştı. Ali anne ve babasını çağırıp kumbarasını açma kararı aldılar. Annesi bozuk paraları görünce hayal kırıklığına uğrayacağını düşündü. Babasıyla birlikte paralarını saydıklarında tam tamına mavi bisiklet parası kadar birikim yapmıştı. Ali bu duruma çok sevindi. Annesine “Anneciğim bana geçtiğimiz yıllarda öğrettiğin ‘damlaya damlaya göl olur’ sözü o mavi bisikleti gördüğüm ilk günden beri aklımda ve hiçbir zaman vazgeçmedim. Emeğimin karşılığını alacağımı biliyordum" dedi. Bir sonraki gün mavi bisikleti almaya gittiler babasıyla. Artık Ali sokaklarda mavi bisikletiyle dolaşıyordu. [TUĞBA KAYNAK]

