Kaydet
a- | +A

Kehribardan söz etmek ne güzel... Devam edelim öyleyse... Kehribar reçinesi donduğu anda zaman onun için biter. Zaman dışarıda akmaya devam eder: İnsanlar büyür, yaşlanır, taşınır, ayrılır, barışır, unutacağını sandığı şeyleri bir daha hatırlar. Şehirler değişir. Bir sokağın taşları yerinden sökülür, yeni asfalt dökülür. Bir evin rengi boyanır. Bir pencere kapanır. Bir çocuğun sesi kalınlaşır... ama kehribarın içinde kalan, olduğu yerde kalır.

Kehribarı ilk gördüğümde çocukça bir hayranlık hissetmiştim. Işığa tutup bakınca içindeki şeyin âdeta “zamanın içinde kaybolmamış” gibi durması tuhaf bir huzur verir insana.

“Ne kadar güzel korunmuş” dersin. Sanki hayatta hiçbir şeyin tam olarak korunamadığı bir dünyada bu küçük parça bir hikmet gibidir. Sonra şunu fark ettim ki, korunmakla sıkışıp kalmak arasındaki fark, bazen sadece bakış açısıdır. Çünkü bir şeyi korumak, onu yaşatmak gibi gelir kulağa... Fakat bazen korumak, onu hareketten mahrum bırakmaktır. Bazen korumak, onu bir şeffaflığın içine hapseder; görünür yapar ama erişilmez. Bazen korumak, “değişmesin” diye “yaşamasın” demektir. İşte bu yüzden kehribar bana yalnızca bir doğa olayı gibi gelmiyor. Bir tür iç hâl gibi geliyor. Hepimizin içinde bir kehribar var. Kimsenin bilmediği, kimsenin görmediği. Belki bir cümle… Birinin ağzından çıkan ve sende bir yerin kapanmasına sebep olan bir cümle. Belki bir bakış… Birinin seni ilk kez gerçekten görmediğini hissettiğin o bakış. Belki bir kapının kapanış sesi… Belki bir telefonun hiç çalmayışı… Belki de bir şeyin ilk kez kırıldığı an; o sırada “kırıldı” diyemediğin için, kırığı içeride taşıdığın an.

O anlar yaşanırken çok güçlüdür. İnsan zihni her şeyi hemen sindiremez. Kalp her şeyi aynı gün taşımaya razı olmaz. Bu nedenle bazı anları kendi içimizde bir reçineye yatırırız. Üzerine şeffaf bir örtü çekeriz. Onu “orada” tutar, “burada” yaşamaya devam ederiz. Zaman geçer, hayat değişir ama o an hâlâ oradadır. Biz devam ediyoruz ama içimizde bir şey hareket etmeyi bırakıyor ve çoğu zaman bunu dramatik bir şekilde fark etmiyoruz...

Bu konuya devam edeceğiz...

Ebrar Dumlu

ŞİİR

ÜÇ AYLAR

Üç Aylara kavuştuk

Şükür sana Yaratan

Sizle yine buluştuk

Recep-Şaban-Ramazan...

Recep ayı ilk önce

Regaib'le gelince

Herkes sevinsin bence

Recep-Şaban-Ramazan...

Sırada Şaban gelir

Değerin bilen bilir

Salevât’la geçilir

Recep-Şaban-Ramazan...

Özlemişiz hurmayı

Gece sahur kurmayı

Ramazan oruç ayı

Recep-Şaban-Ramazan...

Kadir-kıymet bilmeli

Meftun yola gelmeli

Bu aylarda ölmeli

Recep-Şaban-Ramazan...

Kadir Çetin

BİTKİLERİN DİLİ

ARMUDUN FAYDALARI: Aralık ayında armut mevsim meyvelerindendir. Yüksek lif kaynağına sahip armut elma ile birlikte söylenen ikinci meyvedir. “Elma armut” diye sayılmaya başlanır meyveler. Armut bağırsak hareketlerini düzenler, kabızlığı önlemeye yardımcı olur. Tok tutar, doyurucu özelliği vardır. Prebiyotik etki gösterir faydalı bakterileri besler. İyi bir diyet meyvesidir. Kalp damlar sağlığına iyi gelir. Kan şekerini dengelemeye yardımcı olur. Vücudu gençleştirir. Kalsiyum açısından da hayli zengindir. Kemik sağlığını da destekler. En fazla lif ve antioksidan kabuğunda vardır. C vitamini K vitamini bulunur. İyi bir antioksidan özelliği vardır. Böbreklere faydalıdır... Sağlığınız için doktorunuza danışınız.

Yetenekli Kalemler'de önceki yazılar...

ÖNE ÇIKANLAR