Güneydoğumuzda, tam İran sınırımızda ne oluyor? Bazı devlet görevlilerine isnad edilen iddiaların mahiyetini bilmiyoruz. Milletvekillerimiz de -kendileri böyle söylüyorlar- bilmiyorlar. Bakanlarımızın ne bilip ne bilmedikleri belli değil. Bir takım ihtimalleri sıralıyarak zihin karıştırmak için erkendir. Zira yabancı devletlerden tutunuz da uyuşturucu trafiğine kadar pek çok konu ile ilişki kurmak mümkün. Diğer bir konuya atlıyorum. Başbakan yardımcısı dış işleri bakanımız Sayın Abdullah Gül, Condoleezza Rice ile görüşüp mutabık kaldıktan sonra, Şam'a 6 saatlik önemli bir ziyaret yaptı. Başkan Esat (II) ile görüştü. Hariri araştırmasının bir an önce sonuçlandırılmasının sonsuz faziletlerini anlattı. Aksi takdirde Amerika'nın Suriye'ye geleceğini söyledi. Saddam'ın âkıbetinden bile bahs açtığı söyleniyor. Aslında Saddam'ın tıpkısının aynısı, Beşar Esat değil babası Hafız Esat'tır. Dr. Beşar Esat'ın o iğrenç dönemle ilgisi yok. Ama babaların günahlarının oğullara yüklendiği az görülmüş olaylardan sayılmaz. Sayın Gül'ün, çatışma vukuunda Türkiye'nin müdahalesi zorunluluğu gibi bir ihtimali ima edip etmediğini bilmiyoruz. Ancak böyle bir durumun ortaya çıkacağını Şam'ın çoktan hesaplamış bulunması gerekiyor. Zaten bundan dolayı son zamanlarda -kırk yıldan bu yana hiç görmediğimiz üslûpta- yüzümüze güldükleri malûm. Eskiler buna tabasbus derlerdi. Ama ciddi devletler, yakın geçmişi asla değerlendirme harici tutmazlar. Orta Doğu'nun Irak'tan sonra bir Suriye savaşını kaldıramıyacağı iddiası, sadece bir fikir şeklinde doğrudur. Zaten bu husus Türkiye'nin iradesinde değildir. Hiç bir devletin iradesinde de değildir. Washington'ın kararına bağlıdır. Bu kadar basittir. Türkiye'nin Suriye'yi kurtarmak için Amerika ile karşı karşıya gelmesi mantık dışıdır. Selçuklu'dan bu yana 800 yıl yönettiğimiz bu ülkede kan ve ateşle, bütün dünyayı Sovyet Rusya ceberûtu ile tehdit ederek hüküm süren Baas iktidarı, modern tarihin gelmiş geçmiş en zalim yönetimlerinden biridir. Suriye halkına tebessümü unutturmuştur. Bize GAP'ı yaptırmamak için on binlerce teröristi topraklarımıza sokmuş, çok Türk kanı akıtmıştır. Devlet ve hükûmet başkanlarımıza azamet taslamıştır. Suriye'nin bu politikadan şimdi vaz geçtiğini elbette duydum. Ama bizden özür dilediğini ve haritasını düzelttiğini işitmedim. Irak politikamızın sonu bellidir! Kürdistan devleti, Türkiye'de yeniden PKK terörü ve Türkmen varlığının inkârıdır. Türk Devleti ikinci bir Tezkere faciasını kaldırmaz. Suriye çağa ayak uydurabileceğini, artık aklını başına topladığını ancak çok hızlı radikal reformlarla kanıtlıyabilir.