Millî Güvenlik Kurulu toplantısı pek güzel geçti. 28 Şubat'ın 10. yıl dönümünden bir şeyler bekleyen şom ağızlıların hevesleri midelerinde kaldı. Zira iki taraf diye bir şey yoktur. Masanın sağında oturanların da, solunda oturanların da başında oturanın da tek endişesi Türkiye'dir. Irak bahsi öne çıktı. Bıçak kemiğe dayanmadıkça askerî harekât bahis konusu değildir. Zira en büyük müttefikimiz Amerika ile burun buruna gelmek ihtimali vardır. Bu, vaktiyle Suriye sınırında yaptığımız tehdidi Irak sınırında gerçekleştirmeyeceğimiz manasına gelmez. Geç ayıldığımız da doğrudur. Ama Türk'ün üzerine fazla gidenin âkıbetinin hayırlı olmadığı da gerçektir. Dışişleri Bakanımız Abdullah Gül'ün Avrupa devletlerindeki -Allah sayılarını arttırsın- 23 Türkiye asıllı milletvekilini Ankara'ya daveti, şahane görüntü verdi. İftihar ettik. Avrupa Birliği Başmüzakerecimiz ekonomi bakanı Babacan, olanca kriterleri 4 yıl içinde tamamlayacağımızı bildirdi. Yalnız hükûmeti değil, Türk Devleti'ni de bu sözle bağlı sayıyoruz. Bu vaad aynı zamanda, AK Parti'nin bir dönem daha iktidara talib olduğunu açıklıyor. Ama güçlü iktidar, güçlü muhalefetle mümkündür. Üçte bir oyla üçte iki Yüce Meclis'e girmek bir defaya mahsustur. CHP, MHP, Doğru Yol, hangi programlarla, neler vaad ederek seçime girecekler? Küçük partileri kucaklayabilecekler mi? Yoksa yüzde 9'la baraja takılmanın keyfine mi devam edecekler? AB ve ABD konularında tutumları nasıl olacak? Bizi almazlar, Amerika'ya haddini bildiririz, özel şartlarımız vardır ancak onurumuzla gireriz gibi kof, kırılgan, kaytarıcı, çekingen, Türk'e yaramaz sloganlarla oy toplamaya çalışmak yerine, olumlu şeyler söylemelerini öğütlüyorum. Avrupa devletiyiz, mutlaka gireceğiz, çağdaş uygarlık düzeyini biz gerçekleştirerek tarihe geçeceğiz şeklinde inandırıcı, olumlu, atılımcı projeler bekliyoruz. Adı geçen 3 partiden hangisi ikinci defa Meclis dışı kalırsa, artık politika dışında da kalır (CHP de daha önce Meclis dışı kalmıştı.) Başbakan Sayın Tayyip Erdoğan, hayret verici bir enerji ve aktivite ile her yere yetişiyor. Türkiye, bir dönem daha bu yetenekten faydalanmalıdır. Bu takdirde şan ve şerefle tarihe geçecektir. Bir de medyayı azarlamak huyundan vazgeçse...