IMF’ye ikna etmeyecek miydiniz?

Sesli Dinle
A -
A +
Fondaşlar, seçim öncesi kısık ayarda tencereyi ısıtmaya başlamıştı…
 
28 Mayıs’ta Cumhurbaşkanlığı seçimini Recep Tayyip Erdoğan değil de rakibi kazansaydı, bugün IMF’den kaç milyar dolarlık kredi(!) alacağımızı konuşuyorduk.
 
Şu işe bakın ki, IMF heyetinin eylülde Ankara’ya rutin bir çalışma için geleceğini duyan muhalif zevat, iktidara gelseler yapacakları ilk adımlardan biri olan borç alma anlaşmasını AK Parti hükûmetinin yapacağı iddiasıyla yoğun propagandaya girişti.
 
IMF sırf bu yüzden “Hükûmetin bizden böyle bir talebi bulunmuyor. Ziyaretimiz 4. Madde konsültasyonuna hazırlık amacı taşımaktadır” açıklaması yapmak zorunda kaldı.
 
Bahse konu ‘4. madde’ nedir diye baktım…
 
IMF’nin kuruluş anlaşmasına göre, üye her ülke bu madde çerçevesinde düzenli denetleniyormuş.
 
Açılımı Uluslararası Para Fonu olan bu kuruluş, üye ülkelerin ekonomi yönetimlerine yol gösterici olmak ve uluslararası finans sistemi üzerindeki gözetim görevini yerine getirmek amacıyla yılda en az bir defa bu denetimi yapıyormuş.
 
Türkiye de IMF üyesi olduğuna göre, bu rutin denetim zaten her yıl düzenli yapılıyormuş.
     ***
Bazılarının anlamadığı bir şey var…
 
Türkiye, IMF’ye borcunu kapatalı tam 10 yıl oldu.
 
Borç kapatmak ayrı şey, üye olmak başka...
 
Evet, biz IMF ile borç defterini kapattık ama üyelikten çıkmadık; çıkarsak zaten küresel sistemin dışında kalırdık.
 
Küresel ekonominin bu denli büyük rol oynadığı günümüz dünyasında, kendi ekosistemini oluşturmadıysan -ki bunu yeryüzünde yapabilen ülke yok- böyle bir adım zaten ne gerçekçi olur ne de böyle bir adım Türkiye’nin hayrına sonuçlar doğurur.
 
Dımdızlak ortada kaldığında kiminle neye göre ticaret yapacaksın, yatırımlar için nereden, nasıl kredi bulacaksın, yabancı yatırımcı neye göre sana gelecek…
 
Bunun gibi onlarca madde çıkarmak mümkün.
 
Askerî güç olarak bugün niye bir taraftan NATO üyeliğimizi devam ettiriyor, öbür taraftan Rusya ile dengeleri korumaya çalışıyorsak…
 
Bir taraftan Avrupa ile sürekli siyasi gerilimler yaşarken, bir yandan da AB’ye tam üyelik için bastırmaya devam ediyorsak…
 
Ekonomide de kendimizi sistemin tamamen dışına atmak gibi bir lüksümüz yok.
 
En azından şimdilik durum böyle.
     ***
Madem mevzu açıldı; IMF’nin kuruluş hikâyesine de girelim.
Sözde küresel finansal istikrarı sağlamak, uluslararası ticareti kolaylaştırmak, istihdam ve büyümeyi artırmak, dünyada yoksulluğu azaltmak için çalışıyorlar!
 
Oysa gerçek ne?
 
Birinci ve İkinci Dünya Savaşları sonrası, başta Avrupa olmak üzere, bütün dünyada ekonomiler çökmüş, bunların aksine altın stokunu artıran ve diğer ülkelere yardım yapabilecek güçte olan sadece Amerika Birleşik Devletleri kalmıştı.
 
ABD’deki kurnaz zekâ, Avrupa ülkelerine doğrudan yardım yapmak yerine 1944’te bugünkü adıyla IMF ve Dünya Bankası’nı kurdu.
 
O tarihte 45 devletin imzasıyla kurulan bu yapılar, daha sonra üye sayısını artırdı. Bugün IMF’nin 189 üyesi var.
 
Borç veren ne yapar?
 
Hükmeder.
 
Ya borç alan?
 
Tıpış tıpış emir dinler, boyunduruk altına girer.
 
Nitekim Rusya gibi bir ülke bile 1992 yılında IMF’den kredi almak zorunda kaldı, daha beter oldu ama başka çaresi yoktu.
 
Aynı şekilde Güney Kore gibi bir sanayi ülkesi bile 1997’de IMF’ye boyun eğdi, ülkede intiharlar patladı, devasa bankaları, sanayi kuruluşları yabancıların eline geçti.
 
Tıpkı 1999’larda bizim Demirbank gibi bankalarımızın batıp, çok ucuza yabancılara satılması gibi.
 
Güney Kore’ye IMF’nin ‘iş birlikçi’ siyasetçiler vasıtasıyla nasıl çöktüğünü, sonrasında olanları Default (National Bankruptcy Day) filminde izleyebilirsiniz.
     ***
Yaşımız itibarıyla çok iyi hatırladığımız 1990’larda Türkiye’de olanlar da farklı değildi.
 
Onlar tak diye emreder, bizim hükûmetler şak diye gereğini yapardı.
Bu yüzden Batı’nın paralı adamları, ülkenin başbakanlarını eli cebinde karşılar, kabineler bunların onayından sonra kamuoyuna açıklanırdı!
Kezâ millete karşı çok kudretli paşalar da Batı’nın emrinden çıkmaz, bir işaretle sivil iktidara gerekeni yapardı.
 
Tâ ki Recep Tayyip Erdoğan ve AK Parti iktidarına kadar.
 
Darbe girişimleri ve kapatma davaları dâhil, her türlü baskıya karşı duran Erdoğan, nihayetinde 2013 yılında IMF’ye borcu sıfırladı, hatta üzerine “İsterseniz 5 milyar dolar borç verebiliriz” dedi.
 
İşte tam bu dönemde ağaç bahanesiyle Gezi darbe girişimi patlatıldı ve başta ekonomimiz olmak üzere, Türkiye’ye yönelik saldırıların ardı arkası kesilmedi.
     ***
Defteri kapatmanın üzerinden 10 sene geçmiş, hâlen “Hükûmet IMF ile anlaşacak” yalanı üzerinden propaganda yapanlar, önce Gezi, ardından işgal girişimine varan ihanetlere tam kadro destek vererek, sahipleri adına Türkiye’ye diz çöktürmeyi isteyenlerdir.
 
Biz sizi bilmiyor muyuz zannediyorsunuz?
 
Hem de bir asırdır…
 
250 bin şehit verip kazandığımız Çanakkale Harbi’nden iki yıl sonra İngiliz gemilerini İstanbul’a buyur eden ihaneti elbet unutmadık, bugün de ne yaptıklarını gayet iyi görüyoruz.
 
Birinci Cihan Harbi sonrası İngiliz’e, tarafsız kaldığımız hâlde İkinci Cihan Harbi sonrası ABD’ye masada boyun eğenler ve millete boyun eğdirenler, şimdi de aynı vazifeyi ifa etmekte.
 
Başa dönecek olursak…
 
IMF’nin rutin ziyareti üzerinden tezvirat yürüten fondaş iş birlikçilere diyeceğimiz şudur;
 
Mayısta sandıkta amacınıza ulaşsaydınız, bugün bizi ABD’deki danışman profesörlerinizle birlikte, IMF’den kredi almanın ne kadar doğru bir şey olduğuna ikna etmeye çabalıyor olacaktınız.
 
Başaramadığınız için şimdi de ekonomi batsın ve istediğiniz olsun istiyorsunuz ama inşallah yine avucunuzu yalayacaksınız.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Bahri ARSLAN 31 Ağustos 2023 15:19

Allahüteala razı olsun Çok güzel konulara değinerek milletin Hafızasını diri tutmaya çalışıyorsunuz Rabbim yâr ve yardımcınız olsun Allah'a emanet olun Yücel Abim