Anahtar teslim Türkiye projesi ve mümessiller

Sesli Dinle
A -
A +
En sonda söyleyeceğimi en başta söyleyerek yazıma başlamak istiyorum.
 
Kemal Kılıçdaroğlu’nun gözümüzün içine baka baka ortaya koyduğu tarz-ı siyaset ve sahip olduğu donanım, bu ülkede yüzde yirmi oy alsa endişe duymamız gerekirken, bugün Kılıçdaroğlu’nun anketlerde yüzde kırkı aşmış oy oranını konuşuyoruz.
 
Kemal Kılıçdaroğlu geçtiğimiz günlerde yine geçti kameraların karşısına ve akla ziyan açıklamalar yaparak Atatürk Havalimanı isimli bir video çekti. Videonun içeriğini burada satır satır eleştirmeye kalksam, gazetede bana ayrılan alanım yetmeyeceği için, belli başlı noktalara dair bazı hususları sizlere sunmaya çalışacağım.
 
Kılıçdaroğlu Atatürk Havalimanı’na dair nostaljik bir giriş yaptıktan sonra, burada açılan tayyare mektebine konuyu getiriyor ve bu mektepte yetişen isimlerin iktidar tarafından propaganda malzemesi hâline getirildiğini lakin tayyare mektebinin de kapatıldığını söylüyor.
 
Sanırım Tayyare Mektebinin açılması için o dönemde düzenlenen bağış kampanyasına Sultan V. Mehmet Reşat’ın bin altın ile ilk desteği sunmasını dillendirmek Kılıçdaroğlu’nun zoruna gitmiş olmalı ki o bölüme hiç girmedi.
 
Ya da kendisine yazılıp verilen metin kadar biliyor geçmişi.
 

Neden mi bunu yazdım?

Çünkü Kılıçdaroğlu Silifke’de ‘Osmanlı Türkler ile alay eden bir devlet idi ve o Osmanlının zulmüne karşı bu coğrafyada ne mücadeleler verildi’ diyen bir zihniyetin ete kemiğe bürünmüş hâlidir. Şimdi bu Kılıçdaroğlu, Sultan Reşat’ın bin altınlık desteği ile kurulan Tayyare Mektebinin hikâyesini kitlesine anlatacak değil ya.
 
Tayyare mektebi diyor, Osmanlı diyemiyor.
Nal diyor, mıh diyemiyor.
 
2016 senesindeki Uşak mitinginde ‘Hani övünüyorlar ya Osmanlı Osmanlı Osmanlı… Bir kilo şeker bile üretemeyen Osmanlı’ diyerek aklınca Osmanlı ile istihza eden cehalet dolu konuşmalar yapıyordu.
 
Ne yani, bir kilo şeker üretemeyen Osmanlı diyerek cehaletini ortaya koyan Kılıçdaroğlu, şimdi kalkıp Osmanlının Tayyare Mektebi açmasından mı dem vuracaktı?
 
Konuşmasının bir yerine bu konuyu dolgu malzemesi yaptı geçti.
 
Ne diyebiliriz ki, Mustafa Kemal’in kendi eliyle kaleme aldığı Nutuk’u bir kez bile okumadan Kemalist slogan atanların gözümüzün önünde cirit attığı bir ülkede, Kılıçdaroğlu’na merhum Mehmet Genç Hoca’nın ‘Osmanlı İmparatorluğu’nda Devlet ve Ekonomi’ isimli eserini bir oku istersen mi diyecektik?

Ve zurnanın zırt dediği yer

Kılıçdaroğlu devam ederek ‘Bugün Atatürk yaşasaydı havacılıktan anladığı sadece uçak mı olurdu? Elon Musk’ın kendi başına uzayı kolonize etmesine gönlü elvermezdi’ diyor. Bu cümlelerden de anlıyoruz ki Kılıçdaroğlu son 20 sene içerisinde ortaya koyulan gerek insanlı, gerek insansız uçak sistemlerinden ve bunların millet vicdanında kabul görmesinden son derece rahatsız.
Bu yüzden de yüzyılın projesi tadında Atatürk Havalimanı’nın ‘Havacılık ve Uzay Merkezi’ olacağı müjdesini!!! veriyor.
 
Hani şu Türkiye Uzay Ajansının kurulmasına dair kararnamenin iptali için koşarak AYM’ye giden CHP’nin Genel Başkanı’ndan bahsediyorum.
 

Peki bu merkezi kiminle birlikte yapacakmış?

ABD’deki Sierra Nevada Co. şirketinin sahipleri Fatih ve Eren Özmen ile bunu yapacakmış.
 
Öncelikle bu ülkeye sadakat ile bağlı yurt dışındaki başarılı her bir vatandaşımız hepimiz için son derece değerlidir ve onların sunacağı en ufak bir katkı dahi son derece kıymetlidir.
 
Eleştirdiğim konu, Kılıçdaroğlu’nun Jeremy Rifkin’i getirerek bu toprakların ekonomik krizlerden sonsuza kadar arındırılacağına dair tarih ve iktisat bilimi ile asla örtüşmeyecek gerekçeleri ortaya koyduğu gibi şimdi de başarılı iki kişiyi Türkiye’ye getirerek havacılık ve uzay alanında çığır açacağına inanması.
 
Beşerî sermaye iğne ile kuyu kazarak oluşuyor, iki danışman getirerek değil.
 
Bununla da yetinmeyerek yüzü dahi kızarmadan ‘Lütfen gençler Google’a sorun ne cevherler varmış görün’ diyor.
 
Bugüne kadar yüzlerce farklı konuda çok başarılı çalışmalar ortaya koymuş yüz binlerce gencimizin başarılarını görmeyip, içimizden çıkmış cevherlere gözünü ve gönlünü kapatmış, partisinin bir vekili Dene-Yap Atölyelerine her türden iftirayı atarken sessiz kalmış, bu ülkenin evlatlarının dağlarda şehit edilmesinin önüne geçen SİHA sistemlerine ‘jitem’ diyen Sezgin Tanrıkulu’nun açıklamalarına açıkça destek vermiş Kılıçdaroğlu, şimdi gençlerimize ‘açın bakın internete ABD’de ne cevherler var’ diyor.
 
Şimdi en baştaki tespitimize geri dönelim.
 
Normal şartlarda Kılıçdaroğlu’nun profilindeki ve kıratındaki bir siyasi figürün bu söylemleri ve içine girdiği iş birlikleri ile yüzde yirmi oy alsa endişe duymamız gerekirken, ülkenin içinde bulunduğu olağan dışı şartlarda kimseyi endişeye sevk etmiyor.
 
Ben yine de bu ülkenin feraset sahibi insanlarının bu halet-i ruhiyede olmadıklarını ve 14 Mayıs’ta gereken cevabı en güçlü şekilde vereceğine inanıyorum.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.