Kürtlerin vicdanı yok mu sanıyorsunuz?

Sesli Dinle
A -
A +

Sonunda bunu da yaptı!

 

Kemal Kılıçdaroğlu yine bir otel odasından kameranın karşısına geçti ve son derece sorunlu bir açıklama daha yaptı.

 

Kılıçdaroğlu, yaptığı son açıklama ile toplumun huzuruna kastetme noktasında Selahattin Demirtaş’tan geride kalmayacağını da hepimize göstermiş oldu.

 

Buraya not düşüyorum, Kılıçdaroğlu bu hâlet-i ruhiye içerisinde, yaşaması kuvvetle muhtemel seçim yenilgisi sonrasında da her türden provokasyonu sahaya sürmekten geri durmayabilir.

 

 

 

Ne dedi?

 

 

 

"Son zamanlarda ne zaman seçim konuşsak, saray ne zaman seçimi kaybedeceğini görse Kürtlere toplu bir yaftalama, terörist muamelesi yapma durumu başlıyor.

 

Utanç verici, gerçekten de utanç verici.

 

Şu anda milyonlarca Kürt’e terörist muamelesi yapılıyor, her gün, durmadan. Her gün milyonlarca lirayı sosyal medya trollerine harcıyorlar. O troller bana hakaret edebilmek adına Kürtlere terörist muamelesi yapıyorlar. İnsanımızı devlete yabancılaştırıyorlar. Ne için? Üç beş oy için.

 

Utanmıyorlar, gerçekten de utanmıyorlar. Bay Kemal’e iftira atacaklar diye milyonlarca insanın haysiyetiyle oynanır mı? Allah aşkına söyleyin bana, milyonlarca insanın haysiyetiyle oynanır mı?"

 

 

 

Bu söylem hegemonik gücün söylemi ile bire bir aynı!

 

 

 

Yıllardır uluslararası haber ajanslarını takip ederim ve uzunca bir süreden bu yana uluslararası birçok medya kuruluşunda çeşitli programlara iştirak ederim. Katıldığım tüm programlarda Türkiye’nin terör ile mücadelesini "Türkiye’nin Kürtler ile olan savaşı" şeklinde yaftalayan iftiracı anlayış ile mücadele edegeldim lakin bir gün bu cümleleri CHP Genel Başkanı’nın ağzından duyacağıma asla inanmazdım.

 

Sonunda bunu da gördük.

 

 

 

Kılıçdaroğlu bunu neden yaptı?

 

 

 

Kılıçdaroğlu’na olan destek, bugün geldikleri noktada güneş altındaki bir buz gibi her geçen gün erimekte.

 

Mızrak artık çuvala sığmıyor.

 

Herkes, yeni CHP’nin eskisi ile alakasının olmadığını ayan beyan görüyor.

 

Bu erimeyi durdurabilmek için bir taraftan normal konuk gibi salona yerleştirilmiş FETÖ hükümlüleri eliyle sosyal medya hokkabazları eliyle Muharrem İnce itibarsızlaştırılıyor, diğer taraftan da Kılıçdaroğlu bu türden nifak dolu açıklamalar yapıyor.

 

Yetmiyor, Mansur Yavaş’ın milliyetçi bir çizgide durduğuna inandığımızı sanıp, onu sahaya sürüyorlar, O da "soğanı dahi terörist ilan ettiler" gibi akla ziyan konuşmalar yapıyor ve mitinglerde PKK’ya karşı olduklarını çığırıyor.

 

Mansur Yavaş, PKK’ya karşı olduğunu bize değil ablasına ve Kılıçdaroğlu’na anlatsın, zira ortak politikalar mutabakat metninde Yavaş’ın karşı olduğunu iddia ettiği PKK ya da YPG kelimesi bir tek kez dahi geçmiyor.

 

Mansur Yavaş, ablasına ve genel başkanına dönüp, Mehmetçiğin Suriye ve Irak’taki terör ile mücadelesi devam edecekse burada neden tek satır yazmadınız diye sorsun önce.

 

Mansur Yavaş, Mehmetçiğin sınırların dışında harekât icra edebilmesine imkân tanıyacak tezkereye parti olarak neden hayır dedik sualini hem kendi vicdanına hem de Kılıçdaroğlu’na önce bir sorsun.

 

 

 

Hedef ne?

 

 

 

Tek hedefleri var, HDP-PKK-Batı ekseninde giriştikleri iş birliğinin eleştirilmesinin önüne geçmek.

 

İstiyorlar ki bu hiçbir ahlaka sığmayan iftira dolayısıyla, Kılıçdaroğlu’nun yeni CHP’sinin giriştiği kirli ilişkilerine dair artık iki kelam dahi edilmesin.

 

İstiyorlar ki bu sayede çuvala dahi sığmayan mızrağı görmezden gelelim.

 

 

 

Hakikat ne?

 

 

 

Oysa hakikat, herkese zorla tek tip bir elbise giydirmek demek olan tüm kimliklerin inkârına dair CHP anlayışına Erdoğan hükûmetleri son verdi.

 

Bu hiç de kolay olmadı.

 

Erdoğan, inkârcı siyasete son verme aşamasında en çok da CHP ile mücadele etmek zorunda kaldı.

 

Erdoğan, Kürt kimliğinin önündeki tüm taşları eli ile değil, gövdesi ile temizledi.

 

Yeri geldi baldıran zehri içmişçesine sineye çektikleri oldu, yeri geldi sırtında bin tane hançer yarası ile inkârcı anlayışa son verecek siyasetine devam etti.

 

 

 

Kürtlerin vicdanı yok mu?

 

 

 

Bugün kimlik inkârına dair siyaset küllendiyse, bölgeye kırk sene aradan sonra huzur ve barış geldiyse, kimse zorla kepenk kapattıramıyorsa, ticaret canlandıysa, yatırımlar hızlandıysa, kimse esnafı haraca tutamıyorsa, anaların göz bebeği evlatları dağlarda kurda kuşa yem ettirilmiyorsa, yaylalar şenlendiyse, Munzur Nehri'nin kenarında festivaller düzenlenebiliyorsa, dengbejler Kürtçe şarkılarını söyleyebiliyorsa, okullarda Kürtçe öğretmenleri görev yapabiliyorsa, Kürtler buna vicdanlarında şahitlik etmeyecekler mi?

 

Elbette edecekler, hep beraber göreceğiz.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.