Sadece ahlaksızlık ile izah edilemez

Sesli Dinle
A -
A +
Her şey CHP Mersin milletvekili Alpay Antmen’in Cumhurbaşkanlığı kararını sosyal medyada paylaşması ile başladı. Antmen, büyük bir iştiyak ile ‘Bu Cumhurbaşkanlığı kararını her vatandaşa ulaştırın. Depremde binlerce insanımızı kaybettiğimiz İskenderun’da afet riski altında alan ilan edilen bölge kararının tam bir yıl önce Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından kaldırıldığı kararname’ yazıyor ve altına da mezkûr kararın fotoğrafını ekliyordu.

Ne kararı alınmış?

5175 karar sayısı ile yayınlanan metinde aynen şu cümleler yazmaktaydı:
 
Hatay ili, İskenderun ilçesi Meydan, Cumhuriyet, Modernevler, Numune, Pınarbaşı ve Esentepe Mahallesi’nde bulunan bazı alanların riskli alan ilan edilmesi hakkındaki 16/09/2013 tarihli ve 2013/5382 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının yürürlükten kaldırılmasına, 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkındaki Kanun’un 2’nci maddesi gereğince karar verilmiştir. 04 Şubat 2022’
 
Başlangıçta bu paylaşımı okuyan herkes gibi bizler de 2013 yılında riskli alan ilan edilen bir bölgenin bu statüsünün ortadan kaldırılmasının gerekçesini anlayamadık lakin milyonlarca insanın depremdeki öfkesi, anında Cumhurbaşkanı Erdoğan’a döndürülmüştü bile.
 
Bu paylaşım sonrası sosyal medya üzerindeki organize bir el anında birçok hesabı örgütlemiş, Erdoğan’ın iptal ettiği karardaki altı mahallede nasıl büyük bir yıkım ve ölümlerin meydana geldiğini, çekilen uzay görüntüleri ile sosyal medyada paylaşmaya başlamış ve ateşin harına deve yüküyle odun dökmeye başlamışlardı bile.
 
Sosyal medya gruplarında keza 5175 sayılı karar elden ele dolaştırılıyor, hikâyelerde paylaştırılıyordu.
 
CHP milletvekili Gürsel Tekin, ona istinaden Tele1 televizyonu, haber sitesi ve daha birçok haber kanalı bunu izleyenlerine ve okurlarına duyuruyorlardı.
 
Ertesi sabah Sözcü gazetesi ise olayı manşet yaparak kitlesine duyuruyordu.

Peki aslında ne olmuştu? 

Aradan geçen saatler sonrasında gazeteci Emre Erciş konuya dair önemli detayları paylaşınca dondum kaldım.
 
İskenderun’un bu altı mahallesi, 2013 yılında o zamanki ismiyle Çevre Bakanlığı tarafından riskli bölge ilan ediliyor ve 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkındaki Kanun kapsamına alınıyordu.
 
Bunun üzerine başta Meydan Mahallesi ve muhtarı üzerinden organize edilen toplum önce sokak gösterileri yapıyor sonra da her vatandaşın en tabii hakkı gereği 2015 tarihinde kararı mahkemeye taşıyorlardı.
 
İdare Mahkemesi tam iki yıl sonra 04.10.2017 tarihinde kararı bozuyor fakat Bakanlar Kurulu bozma kararına itiraz ederek 2017 tarihinde 10907 sayılı karar ile tekrar bölgeyi riskli alan kapsamına alıyordu.
 
Meydan Mahallesi sakinleri ve diğer mahallelerden insanlar konuyu tekrar yargıya taşıyorlar ve tam beş sene sonra yüksek mahkeme, kararı tekrar iptal ediyor ve Cumhurbaşkanı Erdoğan da işte bu 5175 sayılı kararı yayınlayarak mezkûr mahallelerin riskli bölge olmaktan çıkarılmasını onaylıyordu.
 
Yani, bu altı mahallede insanların riskli bölgelerde oturduklarını ve oturdukları alanın acilen dönüştürülmesi gerektiğini ısrarla ifade eden ve bu konuda Bakanlar Kurulu kararı çıkaran bir çaba var, bu çaba ısrarla mahkeme koridorlarında tüketiliyor, bu bölgedeki yapı stokunun dönüşmesi 2013 ile 2022 yılları arasında tam dokuz yıl engelleniyordu.
 
Maalesef en son iki depremle beraber bu iki bölgede büyük bir yıkım meydana gelince de hiç utanmadan ve sıkılmadan bunun Cumhurbaşkanı’nın kararıyla bölge riskli alan olmaktan çıkarıldığı için olduğu yalanıyla millet zehirlenmeye başlamıştı.
 
Yani suç bastırıyorlardı.Suç bastırıyorlardı diyorum zira bugün bu yanıltıcı haberi yayan güruh, aynı zamanda her türden afet riski altındaki alanların dönüştürülmesi kararına karşı zerre vicdani sorumluluk içerisinde hareket etmeksizin dönüşüm çabalarını rant ve talan diyerek yaftalayan ve konuyu mahkeme koridorlarında oyalayan gruplardı.
 
Bugün büyük bir vicdani sızıntı içerisinde olmaları gerekirken tam tersine büyük bir vicdansızlık ile Erdoğan’ın almak zorunda kaldığı karar üzerinden Erdoğan’ı suçlu ilan ediyorlardı.
 
Türkiye’de 6306 sayılı kanun yasalaştığından bu yana bu ve buna benzer birçok karar mahkeme süreçleri ile tavsatıldı.
 
İzmir’in Karabağlar semtinde 540 hektarlık alanın da başına gelenler yukarıda anlattığım gibi mahkeme süreçlerinde yoruldu. Allah muhafaza buyursun çok şiddetli bir deprem İzmir’i vurduğunda, yine piyasaya çıkıp sureti haktan gözüken paylaşımlar ve yanıltıcı haberler yapmaktan asla imtina etmeyecekler.
 
Sözün özü, öylesine vicdansız ve ahlakı olmayan bozguncu bir güruh ile birlikte yaşıyoruz ki tilki ile plan yapıyorlar, kurt ile öldürüyorlar, çoban ile yiyip sonra da sahibi ile ağlaşıyorlar.
 
Şayet yasal ve demokratik yollardan mücadele etmez ve hiçbir ahlaki normu olmayan bu güruhun azgınlığına ülke gündemini teslim edersek, başta evlatlarımız olmak üzere hepimizi hiç de iyi günler beklemiyor.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.