Ve karşınızda ‘Bozkurt Kemal’

Sesli Dinle
A -
A +

14 Mayıs akşamı Türkiye büyük bir demokratik sınavdan başarı ile geçmeyi başardı.

 

Katılımın yüzde 88’in üzerinde gerçekleştiği seçimde millet TBMM’nin kontrolünü Cumhur İttifakı’na teslim etti.

 

Bu demek ki millet, parlamenter sisteme geçme noktasında birilerinin hayallerini kurduğundan epey bir farklı düşünüyormuş.

 

Demek ki kampanya boyunca ‘ben başbakan olacağım’ diyerek kampanya yürüten Akşener, artık bu cümleleri tekrar ederek kendisini ele güne daha fazla güldürmemeliymiş.

 

Millet yürütmede ise Erdoğan’ı yüzde 50 bandına getirdi bıraktı.

 

İkinci turda çok büyük sürprizler yaşanmazsa, Erdoğan 28 Mayıs akşamı Cumhurbaşkanlığı makamına yüzde 50 üzeri bir oy ile tekrar seçilmiş olabilir.

 

Seçimin kaybeden ya da kazananlarına dair çokça yazıldı ve konuşuldu. Bu sebepten 28 Mayıs gününe kadar geçecek sürede tarafların seçim taktikleri ve stratejileri üzerinde durmakta fayda var.

 

 

 

En kritik 10 gün

 

 

 

Kemal Kılıçdaroğlu, seçim yenilgisinin faturasını kampanya süreçlerini yürüten ekibe keserek yollarını ayırsa da sorunun kampanya ekibinde olmadığını 28 Mayıs akşamı anlayacak.

 

Kılıçdaroğlu seçim dönemi boyunca hatta 'Altılı Masa'nın oluşum süresi boyunca hem camide safa girebileceğini hem de kilisede mum yakabileceğini düşündü.

 

Hem Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartını kaldırıp, Selahaddin Demirtaş’ın cezaevinden çıkarılacağı sözünü verdi hem de Kandil’i yerle yeksan etmekten bahsetti.

 

Belediye başkanları ise eşleriyle birlikte Van’da, HDP seçmenini coşturacak zafer işareti yaparlarken, Trabzon’da zafer işareti yapan parmaklar kalp yapmaya başladı.

 

Sırrı Sakık, 100 yıllık Cumhuriyet ile hesaplaşma sloganları atarken, Sırrı Süreyya Önder, İzmir’de ‘Cumhuriyet aslında büyük güçlerden 100 yıllık bir avans almıştır’ diyordu.

 

Tüm bu yaşananlara dair ne Kılıçdaroğlu’nun ağzından ne de parti yönetiminden tek kelam itiraz edeni duymadık.

 

Ortak politikalar mutabakat metninde, Suriye’deki ve Irak’taki askerî varlığımıza dair tek satır olmadığı gibi, yüzlerce sayfalık metinde tek bir PKK ya da YPG kelimesi geçmiyordu.

 

HDP yöneticileri ‘Bizim parti programımız ile altılı masanın ortak politikalar mutabakat metni birbirine benzer nitelikte’ derken hiç de haksız değillerdi.

 

İşte tüm bunlara seçmen en asil cevabı sandıkta vermiş oldu.

 

Demek ki neymiş?

 

Hem camide safa girip hem kilise de mum yakamazmışsın!..

 

 

 

Şimdi ne yapacak?

 

 

 

Zerre kadar kuşkunuz olmasın bu son 10 günde karşımızda çok öfkeli bir ‘Bozkurt ve Kemalist Kemal’ göreceğiz. Kılıçdaroğlu vereceği tüm mesajlarını terörle mücadele, vatanseverlik, sığınmacılar ve gençler üzerinden vermeye başlayacak.

 

Anlayacağınız yine aklımız ile alay edecek.

 

Tabii bu arada Kandil’den gelecek mesajlara ya kısa bir ara verilecek ya da suya sabuna dokunmayan seçim açıklamaları ile yetinecekler.

 

Sırrı Sakık ve Sırrı Süreyya Önder gibi isimler ise kurusıkı afra tafra yapmayı bir kenara bırakacaklar, HDP’li bazı meczuplar da ‘Afrin’i TSK’dan geri alacağız’ gibi boylarını aşan lafları Kılıçdaroğlu’nun hatırına bir süre etmeyecekler.

 

Etmeyecekler ki Sinan Oğan’ı pazarlık masasında zorda bırakmasınlar.

 

Selahattin Demirtaş da ketıldaki arızadan dolayı on gün gecikecek ve sosyal medyadan Kılıçdaroğlu goygoyculuğu yapmayacak.

 

Seçmen de olan bitenden bihabermiş gibi yapıp elleri cebinde ıslık çalarak 28 Mayıs sabahını bekleyecek.

 

Sanırım bu süre içerisinde Erdoğan daha mutedil ve ılımlı bir şekilde süreci götürmeye devam edecek.

 

Kemal Kılıçdaroğlu, kalp yapmaktan masa yumruklamaya başladığına göre, Erdoğan’a düşen oldukça düşük profilde bir on gün geçirmek olacaktır.

 

 

 

Rehavete kapılmak büyük hata olur

 

 

 

Başta AK Parti ve Cumhur İttifakı üyesi partilerin teşkilatlarının bu süre içerisinde yapmaları gereken en kıymetli vazife, seçmeni diri tutarak blok şeklinde yine sandığa taşımak olacaktır. Bu son on günde rehavete kapılmak yapılacak en büyük hata olur.

 

 

 

Depremzedelere yapılanlar sizi neden şaşırtıyor?

 

 

 

Depremzedelere karşı yapılan hakaretler sizi zerre kadar şaşırtmasın çünkü ait oldukları siyasi geleneğin DNA’sı bu şekilde.

 

Bu hakaret içeren tavırlar sadece birkaç haddini bilmezden ibaret olsaydı bu cümleleri yazmazdım.

 

İşte gözünüzün önünde…

 

Tekirdağ Büyükşehir Belediyesi seçimlerden hemen bir gün sonra depremzedelere ‘Yallah başka kapıya’ anlamına gelecek bir tebliğde bulunuyor.

 

2015 senesindeki seçimlerde sandığa giderken beyninizi de alıp gidin diye manşet atan Sözcü gazetesi, 16 Mayıs günü de ‘Demek ki millet toggmuş’ diyerek manşet atıyor.

 

O yüzden her fırsatta buradan haykırıyorum: ‘Bu kafa helalleşemez!’

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.