Vurana elsiz, sövene dilsiz mi gerek?

Sesli Dinle
A -
A +
Maalesef coğrafyamız darbeler ile yanıp kavrulmaya devam ediyor.
 
Sudan’ı önce böldüler, şimdi de darbe üzerine darbe yaptırtılıyor.
 
Mısır’da yapılan darbe âdeta unutturuldu.
 
Koro hâlinde diktatörlük ve tek adamlık nakaratını tekrarlayan Batı’nın, Mısır’daki darbe yönetiminden duyduğu zerre kadar bir rahatsızlık yok.
 
Hiç olmadı da...
 
Bırakın rahatsızlık duymayı, darbeciyi Paris’in saraylarında kapıları kapatarak madalya ile taltif ettiler, altına kırmızı halılar döşediler.
 
Pakistan’da biraz çizginin dışında tarz-ı siyaset güden İmran Han’ı nasıl yargı darbesiyle alaşağı ettiler hep birlikte izledik. Baktılar İmran Han taviz vermemekte ısrarlı, suikast teşebbüsü ile koca bir gözdağı daha verildi.
 
Bundan sonrası ise tam bir muamma.
 
Pakistan’daki yerleşik vesayet sistematiği bundan önce olduğu gibi bundan sonra da işlemeye devam edecek.
 
15 Temmuz 2016 tarihinde ülkemizde ortaya konulan hainlik de ilk defa karşılaştığımız bir alçaklık değildi, emin olunuz son da olmayacak. O gece milletin iradesine toslayan akıl şu son düzlükte âdeta tüm tuşlara birden basıyor.

Fol yok yumurta yok

Biden’ın New York Times editörleri ile yaptığı toplantıda söylediği her ne varsa şu an bizzat sahaya sürülmüş durumda.
 
Metropoll araştırma şirketinin sahibi Özer Sencar geçtiğimiz günlerde ne diyordu:
 
‘Bu kampanyayı ben yerli Türk vatandaşlarının organize ettiğini düşünmüyorum, burada bir yabancı el var, yani profesyonel bir el olduğunu düşünüyorum’
 
Kuşkusuz Sencar bunu muhalefetin kampanyasını olumlamak maksadıyla söylüyordu lakin bu söylemleri, Biden’ın söylemleri ile üst üste koyduğunuzda ortaya çıkan anlam çok daha farklı oluyor.
 
İşte, muhalefeti topyekûn organize eden orkestra şefi konumundaki bu ajans aslında uzun bir süreden beri devrede. Söz konusu ajans, Mansur Yavaş’ın ‘Onu bilemiyorum ona ajans karar verir’ dediği ajansın ta kendisidir.
 
Bu ajans işler iyi gitmeyince şimdilerde ‘Kürt, Alevi, Sünni’ diye mesajlar verdirterek, kimlik siyaseti üzerinden tabanı tahkim etme telaşında.
 
Ajans, maalesef burada da yine beşer hafızasının unutkanlığını istismar ediyor.
 
İstismar ediyor zira kimlikler üzerindeki ayrımcı siyasetin ana motoru CHP’nin tektipleştirici zihniyetidir ve bu çizgiden
paradigmal bir kopuş yoktur.
 
İyi de fol yok yumurta yok nereden çıktı şimdi bu kimliklere vurgu?

Buraya nereden mi geldik?

Arap Baharı’nın fitilinin ateşlendiği Tunus’ta Nahda Hareketi’nin lideri ve eski Meclis Başkanı Raşid Gannuşi, Kadir Gecesi’nde ve iftar saatinin hemen öncesinde onlarca polisin baskınıyla tutuklandı. İki günlük gözaltı süresinin ardından Gannuşi tutuklanarak cezaevine kapatıldı.
 
Tunus’ta sessiz sedasız bir darbeyi hayata geçiren Kays Said, böylece Arap Bahar’ına dair son siyasal figürü de ortadan kaldırmış oldu. Bundan sonra Batı başkentlerindeki siyaset mühendisleri kahvelerini daha da rahat köpürterek içebilirler çünkü arabalarının tekerine taş koyan bir siyasi direnç noktası daha bertaraf edildi.

Gannuşi’nin uzlaşmacı tavırları işe yaramadı

Hâlbuki Raşid Gannuşi büyük bir feraset ile hareket etmiş ve Tunus’ta şiddetten uzak bir demokrasi tecrübesini kolaylaştırmıştı. Fakat Gannuşi’nin ortaya koyduğu bu uzlaşmacı tavır, coğrafyanın tiranları tarafından acizlik olarak telakki edildi ve iki ileri bir geri yapıldıktan sonra Gannuşi de cezaevine yollandı.
 
Umut edilir ki akıbeti Mursi’ye benzemesin.
 
Üstad Sezai Karakoç bu konuda her Müslüman’ın ne kadar uyanık olması gerektiğini şu sözler ile özetlemekteydi: Domuza karşı aslan, yılana karşı kartal, baykuşa karşı hüthüt, kargaya karşı bülbül, eşeğe karşı at olacaksın. Dünyaya, eşyaya yeniden anlamını getireceksin.’
 
Eğer siyaset meydanında bir derviş misali vurana elsiz, sövene dilsiz olacak bir tarz ortaya koyarsak, cellatlarımızın ellerine ipin ucunu da vermiş oluruz. O yüzden siyaseti yasal ve meşru sınırlar içerisinde boyun bükmeden, dik durarak yapmak siyasetçinin birincil vazifesi olmalıdır.
 
Aksi takdirde Batı’nın gönüllü mümessilliğini yapan ve bulduğu her fırsatta şiddete meyleden anlayışa karşı boyun eğen ve onların takdirini kazanma güdüsü ile hareket eden bir siyasi hareketin bu coğrafyada barınabilmesi mümkün değildir.
Tarih, siyasi hayatımızın en kibar ve en naif başbakanının boynuna urgan geçirilerek nasıl şehit edildiğini bizlere göstermişken, domuza karşı koyun, yılana karşı serçe olmanın, vurana elsiz sövene dilsiz olmanın anlamı yoktur.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.