Dr. Ahmet Faruk YAĞCI

Geçtiğimiz pazar günü Yarış Takvimi tarafından organize edilen 10 kmlik 6.Riva Yol Koşusundaydık.

Buradan da ilan ettiğim üzere, geçtiğimiz pazar sabahı Belgrad Ormanı Neşet Suyu mevkiindeki koşu parkurundaydık.

Üyesi olduğum mail grubunda yazdıklari ile sinir bozanlar var. Bunlar öyle bisiklet azmanları ki, gittikleri yolları, çıktıkları yokuşları anlattıkça oturduğum yerde al basıyor.

Öncelikle bir hayal kırıklığı ve itiraf ile mevzuya girelim. Buradan ilan ettiğim halde 25 Nisan tarihli Haliç Yarı Maratonu'na katılmadım.

Kış boyunca paslanan bacaklarımızı iki haftadır açmaya başlasak da bünyeler uzun tur diye bağırıyordu. Jack London'ın kurdu gibi bizim de canımız dağlara vurmak istiyordu.

Bir adı ile Türkiye Bisiklet Turu, çok bilinen adı ile de Cumhurbaşkanlığı Bisiklet Turu geçtiğimiz pazar (11 Nisan 2010) prolog da denen giriş etabı ile başladı. TRT'den naklen verilen bu başlama turunda tarihi yarımada görüntüleri enfesti. Şehrimize bir kez daha hayran kaldım.

Çocukluk yıllarımdan beri bir şekilde Büyükçekmece ile ilişkim oldu. Bu ilişki 1982'de Ayhan Dayı'nın Güzelce sırtlarında yaptırdığı yazlık ile katmerlendi.

Bizim dört kişilik ekip olarak pazar günü sabah 07.00'de törenle sezonu açacağız. Yolları özlemiş olacağımızdan muhtemelen turu uzun tutarız. Güzelce ya da Florya yönüne gideriz.

Ağustos sonlarına gelindiğinde halen hava sıcaktır. Ancak akşamüzerleri teninizi okşayan sıcak havanın içinde serin bir damar hissedersiniz. Tecrübeniz size güzün kapıda olduğunu söyler. Hüzünlenirsiniz.

Pazar sabahları bisiklet imkânı olmadığında bünyeyi zinde hissediyorsam sahilde kaya yürüyüşü yaparım. Bahsedildiğinde çoğu insanın "Ne var ki bunda?" diye tepki vereceği bu hadise içine girildiğinde oldukça meşakkatli bir iştir. Sevdiğim sahiller Avcılar ve Bostancı-Kartal kıyılarıdır.

Bu işlere kafa yoranlardan birisi, seneler geçtikçe yıl sonlarının kolay geldiğini yazmıştı. Sonra da "Ne kadar yaşadıysan, bir senenin yaşadığın yıllara oranı bu hızlı geçişi açıklar" demişti. Ben de bu sene hayalimde spor programını yaparken yılı bitiriverdim. Demoralize oldum tabii ki... Detaylar yazının devamında. Buyurun.

Malumunuz şefim sadece bisiklet ve diğer sporlar değil, sağlık ve turizm konularında da yazmamı istiyor. Geçen hafta başında sevdiğim bir konuda iki gün sürecek toplantı olduğunu öğrendim ve gitmeye karar verdim. Maksat yorgun bünyeyi dinlendirmek, bilgi tazelemek ve anılan toplantı Kıbrıs'ta olduğundan turistik faaliyetti. Dönüşümde de bir güzel turistik yazı yazar, patronu memnun ederken elalemi de çatlatırım diye düşünüyordum.

Her sabah kalktığımdaki ilk işim perdeyi aralayıp denizin rengine ve havanın durumuna bakmaktır. Bunu, deniz gören evde oturmaya başladığım son on iki sene boyunca düzenli yaptım. Denizin ve havanın rengine bakarken evin yanından geçen yolun ıslak olup olmadığını da kontrol ederim.

Pazar, öğleden sonra... Sabah 12 km hızlı yürünmüş ve sonrasında vicdanı sızım sızım sızlatan bir kahvaltı yapılmış. Çay içilirken bu yazı yazılmakta...

Ben habere takıldım kaldım. İstanbul'u besleyen barajlarda ihtiyaç fazlası su toplandığından baraj kapakları açılarak su tahliye edileceği bildiriliyordu. Haberin devamında tahliye havzasında bulunan vatandaşların dikkat etmesi gerektiği anlatılıyordu.

Yok dondurulmuş gıda reklamı değil. Hayatımda ilk İglo'yu 1982 senesinde Erzurum'daki kış tatbikatında görmüştüm. Asker babanın evladı olarak Laleli Tabya'sında askerler tarafından yapılmış İgloları gezerken keyif almıştım.

Kış aylarında yapılan aktivite azaldıkça azalır. Bahaneler diz boyudur. Birinci pazar yağmur, ikinci pazar rüzgâr, üçüncü pazar diz ağrısı derken bahaneyle tek güne düşürdüğünüz sporu hiç yapmaz olursunuz.

Değişik yer ve zamanlarda yapılan "hazırlık yarışları" amatör bisikletçilere eğlenme, işi ciddiye alanlara da kendini deneme fırsatı verir. İstanbul'da olanlar genellikle Belgrad Ormanındaki parkurlarda yapılır.

Aslında bunu spora meyilli her insan evladı için söylemek mümkün. Kış ayları suratların asıldığı aylardır. Her sabah evden çıkarken, "Akşama kısa da olsa bir tur atayım" diyerek çıkarsınız.

Muhterem şefim, aynı zamanda da futbol oynadığım zamandaki takım kaptanım yazdıklarımda olabildiğince serbest olmamı istemişti. Konuları bisikletle sınırlamayıp, gezi, nasihat, sağlık, turizm gibi konulara da dahil olmamı tavsiye etmişti. Ben, çektirdiğim kasklı-gözlüklü fotoğraf sebebi ile her yazıda bisikletten mutlaka bahsettim. Bahsetmeye devam da edeceğim. Lakin bu hafta tababet damarım galebe çaldı. Biraz da gazetemizin haftalık tıbbi vaz-ü nasihat köşesinde geçen pazartesi yayınlanan yazı beni gazladı.