Ya ne olacaktı?

A -
A +

Öncelikle şunları unutmamakta fayda var.        1. Hollywood’un en ünlü senaristlerinin bile yazamayacağı biçimde 7 ihtimalin gerçekleştiği bir senaryoyla Fransa bileti aldığımızı;
2. 8 yıldır turnuva yüzü görmediğimizi;
3. Rakibin Real Madrid, Barcelona, Juventus, Inter gibi büyük markaların “direkt 11”inde oynayan futbolcuları olduğunu;

Kabul etmek gerekir ki futbol kalitesi bizden üstün olan Hırvatistan, maçın doğal favorisiydi. Zaten oynadıkları oyun ve direkten dönen 2 topları ve kaçırdıkları yüzde yüzlük net pozisyonlar düşünüldüğünde “ucuz kurtulduk” bile diyebiliriz.
Hırvatistan’ın zaten oynayacağı buydu da, bizim bu kadar kötü olabileceğimiz hiç aklıma gelmezdi.
En büyük şaşkınlığım ise, Fatih Hoca’nın Hırvatların en belirgin özelliği olan kanat organizasyonlarına hiç önlem almamasıydı.
Solda Perisic, sağ kanatta da Brozovic Gökhan ve Caner’in başını döndürdü. Hem Gökhan, özellik de Caner önlerindeki Arda ve Hakan Çalhanoğlu’ndan gereken desteği alamaması yüzünden kariyerlerinin en kötü 90 dakikalarını oynadılar.

Fatih Hoca, bu maçı yeniden oynayacak olsa başta Arda olmak üzere, Oğuzhan ve Hakan Çalhanoğlu’nu kulübede oturturdu.
Yaptığı değişikliklerin tamamı doğruydu. Ancak Ozan Tufan, Emre Mor ve Volkan Şen dışında kimse bu maçın çevrilebileceğine inanmayınca mağlubiyet kaçınılmaz oldu.

Turnuvaya mağlubiyetle başlamak psikolojik açıdan iyi olmadı. Ancak beterin beteri var. Farklı mağlup olsak (ki olabilirdi) dönüş biletimiz çoktan kesilmişti. Muhtemel bir “en iyi üçüncü”lük şansı devam etti.
Şimdi yapılacak olan şudur; Arda, Hakan, Oğuzhan üçlüsünden sadece birini sahada tutup, İspanya ve Çek Cumhuriyeti karşısına savaşacak oyuncularla çıkmak. Bir de savunmanın solunu İsmail’e emanet etmek…

MAÇIN ADAMI

Ivan Perisic

KIRILMA ANI

Modric'in golü

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.