Dedeleri de katildi ve Yahudi Karay Türklerinin yüzkarasıydı

A -
A +

Aslında bu konuyu en iyi Türkiye’de ilgi çekici bir gazeteciliğe imza atmış Amberin Zaman araştırır. Biliyorsunuz eşi Joseph Pennington kritik bir ülkede; Irak Kürdistanı’nın başkenti Erbil’de Başkonsolostu. Geçen yıl bu vakitlerde değiştirilmiş Washington’a çağrılmıştı. Damat bey daha önce de Erivan’da’ydı. Şu anda Dışişleri Bakanlığı’nda Irak’tan sorumlu kendisi. Kritik işlerin adamı yani.

Bir dönem anlı şanlı gazete patronlarının bile platonik olarak âşık olduğu Amberin’in de eli kolu bu yüzden hayli uzun. Bazı bilgileri bizzat kaynağından alıyor doğal olarak. Acaba bu yüzden mi 15 Temmuz’dan birkaç gün önce “Annem hasta” diyerek Türkiye’ye geldi ve darbe başarısız olunca yeniden ülkesine döndü diye insan sormadan edemiyor. Belki de Christian Amanpour ile aynı uçakla gelmişlerdir kimbilir? Neyse, dediğim gibi Fetullah ile doğrudan iletişim kurabilecek bir pozisyonda Amberin. Bir telefonu yeter. Sonuçta bir zamanlar temsilcisi olduğu The Economist dergisinde Fetullah Gülen için “Peygamber” ifadesini(Prophet) kullanacak kadar onu yüceltmişti. Bu lafın kırk yıllık hatırı vardır öyle değil mi? Bir sorsa hoca efendisine, “Nüfus cüzdanınızda annenizin Refia olan adını neden bir Yahudi adıyla; Rabin olarak değiştirdiniz” diye misal. Ardından aşağıda aktaracağım konulardaki soruları da yöneltebilir keza. Başlıkta da belirttiğimiz üzere iki soru var: 1-Karay Yahudilerinden mi?2-Dedesi ve sülalesi Ahlat’tan sürgün edilen katiller sürüsü mü? İşte Fetullah’ın annesinin adını değiştirmesiyle ilgili ortaya çıkan bilgi, esasında bende uzun vakittir var olan bir bilgiyi de gündeme getirmeme sebep oldu. Çünkü Erzurum’da Pasinler ilçesi Korucuk köyüne yerleşen Fetullah Gülen ve ailesininKaray Türklerindenolduğu konuşuluyor uzun yıllardır. Bu konuyu bana yine bizim Ümit Akdemir aktarmıştı. Karaylar ya da diğer adıyla Karaimler 10. Yüzyıl’da Bizans'tan sürgün olarak Hazar ülkesine gönderilen Museviliğin Karai mezhebine bağlı insanlar. O yıllarda Hazar Devleti sınırları içinde kalan Kırım topraklarına yerleştirildiler. Hazar hakanının Musevi inancını kabul etmesiyle, Karai mezhebi, Kırım'da yaşayan Türkler arasında da yayılmaya başladı. Bu inancı kabul eden Türk toplulukları, ilerleyen yıllarda 'Karaim' adıyla anılmaya başlandılar. Çok güzel ve arı bir Türkçeye sahiptirler. Dış görünüşlerinde Müslüman ama ayinleri İbraniyettir. İbadetlerinden önce abdeste benzer şekilde ellerini yüzlerini yıkarlar, ellerini açarak dua ederler ve yüz sıvazlarlar. Kendilerine özgü kıyam, rükû ve secdeden oluşan bir tür namaz kılarlar. Ayakta ve yerde oturarak dua ederler.  İddialar o ki Fetullah Gülen’in ailesi de Yahudi Karay Türklerinden. Ama cinsi ve cibilliyeti bakımından Karay Türklerinin yüz karası. Karay Türkleri Osmanlı döneminde İstanbul Karaköy’e geldiler. Karaköy adının da Karayköy’den bozularak geldiği sanılıyor. Ancak Osmanlı buradaki yapılanma ve örgütlenmeleri tehlikeli bulunca bir kısım Karay Türkü'nü parçalayarak Anadolu’ya gönderdi. Fetullah Gülen’in dedeleri de Bitlis’in Ahlat ilçesine yerleştirildiler. Fetullah Gülen bu durumu geçiştirmek için çevresine Ahlat’a Siirt’in Tillo ilçesinden geldiklerini, soylarının da Bediüzzaman Said Nursi’ye dayandığını söylerdi. Fetullah’ın dedeleri Ahlat’tan da sürüldüğü bilgisi var elimizde. İddialara göre Fetullah’ın dedeleri kısa süre sonra Ahlat halkına problemler çıkarmaya başladı. Halkın samanlıklarını ateşe verme, namuslarına dil uzatma derken kavgalar, ardından işlenen cinayetler peş peşe geldi. En son çıkardıkları kavgada hunharca adam öldürmeleri Ahlatlıların sabrını taşırdı ve bu sülalenin ilçeden kovulmasına karar verildi. İşte Erzurum’un Pasinler ilçesi Korucuk köyüne sürgün edilen Fetullah’ın sülalesi böylesine kirli bir geçmişe sahip. Amberin Zaman’ın ilgisini çekti mi bilemiyorum ama 15 Temmuz darbesine ilk elden tanıklık etmek üzere gelip eli boş döndüğü için bir gazetecilik kıyağı yapmak istedim sadece.   SPK’nın mağdur edilen kredi derecelendirme kuruluşuyla ilgili açıklaması   Geçtiğimiz hafta, 23 Ağustos’ta “FETÖ’nün mağdur ettiği kredi derecelendirme kuruluşu” başlıklı yazımda TCR adlı yerli kredi derecelendirme kuruluşuna TUSKON’un FETÖ’cüleri tarafından göz dikildiğini, ele geçiremeyince de saldırı başlatıp SPK’daki (Sermaye Piyasası Kurumu) adamları vasıtasıyla kuruluşun faaliyetlerini iki yıl süreyle askıya aldırdıklarını anlatmış, TCR’nin sahibi Aydoğan Durmuş’un anlattıklarına yer vermiştim. Yazının yayınlanmasının ardından SPK Başkanı Vahdettin Ertaş’tan hayli sert bir yazı aldım. Tabii başlangıç böyle olunca aramızda dozajı sert bir mail trafiği yaşandı. Kendisi kurumun töhmet altında kaldığını ifade ediyordu, ben ise kendisine eğer bu FETÖ’cü çete yüzünden kurumlar töhmet altında kalacaksa, Cumhurbaşkanlığı’ndan, Türk Silahlı Kuvvetleri’ne dek tüm kurumların töhmet altında kalması gerektiğini izah etmeye çalıştım. Sonuçta makul bir noktada buluştuk. Sayın Ertaş bana hayli teknik ifadelerle dolu, TCR’nin kapatılma gerekçelerini anlatan bir açıklama gönderdi. Ben işi uzatmamak için bu açıklamayı Aydoğan Durmuş’a ilettim. O da kendi açıklamasını gönderdi. Bu her iki açıklamayı da; önce SPK’nınkini, sonra da TCR’ninkini arka arkaya yayınlıyorum. İlk yazımda ifade ettiğim gibi bu konuda bir uzlaşma yolunun bulunabileceği umudumu koruyarak tabii.   SPK’NIN AÇIKLAMASI   23 Ağustos 2016 tarihli Türkiye Gazetesi’ndeki köşe yazınızda Kurulumuz faaliyetlerini ilgilendiren ve düzeltme gerektirdiği düşünülen bazı iddialara yer verilmiştir. Bu iddiaların merkezinde, Kurulumuzun TCR Kredi Derecelendirme Hizmetleri A.Ş. (TCR) nezdinde 2015 yılı içerisinde gerçekleştirdiği denetim ve bunun sonucunda alınan Kararı yer almaktadır. Anılan yazıda, özetle, 2015 yılında Piyasa Gözetim Dairesi (PGD) eski Başkanının TCR’ye bir ekip gönderdiği ve yalanlarla dolu bir raporla TCR’nin faaliyetlerini 2 yıl askıya aldırttığı iddia edilmekte, söz konusu Kurulumuz Kararı’nın yeniden gözden geçirilmesi temenni edilmektedir. İlk olarak, 2015 yılında TCR’nin 2 yıl süre ile kredi derecelendirme yetkisinin askıya alınmasına yönelik Kurul Kararı’na esas teşkil eden denetim PGD tarafından değil, Muhasebe Standartları Dairesi (MSD) tarafından gerçekleştirilmiştir. Diğer taraftan, anılan yazıda bahsi geçen denetimin sürecine ilişkin doğru bilgiler aşağıda kronolojik sırayla açıklanmaktadır: 1) TCR’nin 2014 yılı kredi derecelendirme müşterilerinden GÇS Metal Çatı İzolasyon Taahhüt Ticaret ve Sanayi A.Ş. (GÇS Metal), 19.1.2015 tarihinde 35 milyon TL nominal değerli 177 gün vadeli bono ihraç etmiştir. Bu ihraçla ilgili TCR tarafından GÇS Metal’e verilen ve yatırım yapılabilir seviyeye tekabül eden “uzun vadeli A-, kısa vadeli A2 kredi notlarını” içeren 11.9.2014 tarihli kredi derecelendirme raporu hem yatırımcılara hem de Kurulumuza sunulmuştur. Ancak GÇS Metal, anılan bono ihracından 37 gün sonra, 26.2.2015 tarihinde, iflas erteleme davası açmış ve ilgili mahkeme 3.3.2015 tarihinde iflas ertelemeye yönelik tedbir kararı vermiştir. Nitekim, 15.7.2015 vade tarihli bonolar zamanında ödenmemiş ve GÇS Metal temerrüde düşmüştür. Görüleceği üzere bono satışından yaklaşık 4 ay önce şirkete TCR tarafından yatırım yapılabilir seviyeye tekabül eden “uzun vadeli A-, kısa vadeli A2 kredi notu” verilmiş, bu not tarihinden yaklaşık 5,5 ay sonra da şirket iflas erteleme talebinde bulunmuştur.TCR tarafından verilen kredi notu dikkate alınarak verilen onay sonucunda ihraç edilen bonolar vadesinde ödenmemiş, yatırımcılar 35 milyon TL anapara ve yaklaşık 3 milyon TL faiz olmak üzere 38 milyon TL kayba uğramıştır. Bugüne kadar, bu kadar kısa süre aralıkla yatırım yapılabilir notu verilmiş, sonra da iflas erteleme istemiş bir şirketle karşılaşılmamıştır. Bu tablo ülkemizde ilk defa yaşanmıştır. Bunun nedeni SPK tarafından araştırılmış, bu kapsamda hem GÇS’ye bağımsız denetim hizmeti veren şirketler hem de derecelendirme hizmeti veren TCR denetim kapsamına alınmıştır. 2)GÇS’ye bağımsız denetim hizmeti veren Legal Bağımsız Denetim ve YMM A.Ş.’nin SPK kapsamında bağımsız denetim yapma lisansı süresiz iptal edilmiş, 280.091 TL tutarında idari para cezası verilmiştir.3)TCR nezdinde MSD tarafından yapılan denetimde, derecelendirme mevzuatına ciddi aykırılıklar tespit edilmiştir. Bu aykırılıklar aşağıda özetlenmiştir: i) Sermaye piyasası mevzuatına göre başvuru koşullarının kaybedilmesi bir derecelendirme kuruluşunun derecelendirme yetkisinin iptal nedenleri arasında sayılmaktadır. TCR, 3 kişiden oluşan ve tam zamanlı bir derecelendirme komitesinin olmaması ve kontrolörünün bulunmaması nedenleriyle başvuru koşullarını kaybetmiştir. ii) TCR’nin derecelendirme notuna ilişkin oluşturulan görüşleri destekleyecek bir belge ve kayıt düzeni bulunmadığından mesnetsiz derecelendirme notu verdiği tespit edilmiştir. iii) GÇS Metal’e verilen kredi derecelendirme notu, mevzuata uygun finansal bilgiler esas alınarak verilmemiştir. Diğer bir deyişle, GÇS Metal’e verilen kredi notu, mevzuata aykırı bir şekilde yanlış bilgi setine dayanılarak verilmiştir. iv) Mevzuata göre, derecelendirme notu, derecelendirme uzmanınca değil, mevzuatta öngörülen nitelikleri taşıyan, tam zamanlı ve en az 3 kişiden oluşan derecelendirme komitesi tarafından belirlenir. GÇS Metal’e verilen kredi notu mevzuata aykırı olarak sadece bir kişi tarafından verilmiş, derecelendirme komitesi tarafından onaylanmamıştır. v) TCR, mevzuata aykırı olarak, GÇS Metal iflas erteleme talebinde bulunduğunu kamuya duyurduğu halde kredi notunun gözden geçirilmesine ilişkin yükümlülüğünü yerine getirmemiştir. 4) Bu tespitler nedeniyle Sermaye Piyasası Kanunu’nun 96’ncı maddesinin birinci fıkrası kapsamında TCR’nin sermaye piyasasında kredi derecelendirme faaliyetinde bulunma yetkisi 2 yıl süre ile durdurulmuştur. Konu, Kurulumuzun 7.9.2015 tarihli Bülteninde (http://www.spk.gov.tr/apps/haftalikbulten) kamuya duyurulmuştur. 5) TCR nezdinde yürütülen inceleme sonucu alınan Kurulumuz Kararı’na yönelik olarak dava açıldığına dair, işbu bilgi notu tarihine kadar, Kurulumuza ulaşmış herhangi bir bilgi bulunmamaktadır. Bilindiği üzere, sermaye piyasalarında en önemli unsur, yatırımcı güvenidir. Burada yatırımcılara rapor sunan gerek bağımsız denetim firmalarının gerekse derecelendirme şirketlerinin çok titiz çalışması, yeterli sayıda ve nitelikte eleman istihdam etmesi, derecelendirme ve denetleme faaliyetini mevzuatta öngörülen standartta yapması bir zorunluluktur. Aksi takdirde bu örnekte olduğu gibi vatandaşın milyonlarının heba olması kaçınılmazdır. Görüleceği üzere, bağımsız denetim firmasının lisansı sürekli iptal edilirken derecelendirme şirketine 2 yıllık askıya alma müeyyidesi uygulanmış, TCR’nin yönetim kurulu başkanı Aydoğan DURMUŞ’un 29.7.2016 tarihinde Kurulumuza ulaşan başvurusu üzerine gönderdiğimiz 1.8.2016 tarihli yazıda eksikliklerini tamamla, kadronu oluştur, yeniden başvur, durumunu değerlendirelim diye de mektup gönderilmiş, ancak, mektup adreste kimse bulunmadığı için Kurulumuza iade edilmiştir. Yazıda iddia edildiği gibi bir bakış açısı olsaydı 29 Temmuz başvurusundan hemen 2 gün sonra koşulları sağla yeniden başvur durumunu inceleyelim yazısını SPK, TCR’a göndermezdi.Yazıda iddia edildiği gibi bir bakış açısı olsaydı bağımsız denetim şirketinin lisansını süresiz iptal ederken TCR’a 2 yıl geçici askıya alma müeyyidesi uygulamazdı. Ülkemizde yerli derecelendirme şirketlerinin kurulmasını ve gelişmesini destekleyen Kurulumuz, bu şirketler daha doğmadan böyle hatalar yapmasın, yatırımcılarımız mağdur olmasın diye Kanun’un kendisine verdiği yatırımcı haklarını koruma adına böyle bir karar almıştır. Bunun dışında başka bir amaç yoktur, olmaz, olamaz. Başka düşüncede olan kişiler, yatırım yapılabilir notu verilen bir şirketin neden ihraçtan 37 gün sonra iflas erteleme istediğini ve bu ülkenin insanlarının 38 milyon TL’sinin yok olmasına vesile olunduğunu da izah etmesi gerekir. Unutulmamalı ki sadece SPK olarak geçen yıl 250 milyar TL, son dört yılda da yaklaşık 1 trilyon TL’ye yakın tahvil ve bono ihracına izin verilmiştir. Bir başka ifadeyle şirketlerimize bu tutarda fon sağlanmıştır. Burada güven sarsıldığında piyasa ölüyor, şirketlerimiz yüksek faizlerle bankalara mahkum oluyor. Bu ülkenin heba olan her bir kuruşu geleceğimiz adına en büyük kayıptır. Bu müeyyidenin uygulanmasıyla, vatandaşlarımızın/yatırımcılarımızın bu raporlara dayanarak uğrayabilecekleri muhtemel yeni mağduriyetlere maruz kalmaları önlenmiştir. Hiç kimse ayranım ekşi demiyor ama işin özü budur, Denetleme ve derecelendirme şirketlerimiz de vatandaşlarımıza karşı sorumluluklarını unutulmamalı, SPK niye böyle bir kararı aldı diye kendilerini değerlendirmeli. TCR ve Legal Bağımsız denetim şirketi işini iyi yapsaydı, 38 milyon TL buharlaşmasaydı, SPK bu iki şirkete böyle bir müeyyide uygular mıydı? Takdir sizin. Selam ve saygılarımızla     Bu da mağdur şirket TCR’nin sahibi Aydoğan Durmuş’un açıklaması   Sayın Başkan İlgi ve Alakanıza Öncelikle Teşekkür Ederim, SPK devletimizin nadide kurumlarındandır ve yıpratmak gibi bir eylem veya söylem içinde asla olamayız. SPK gibi devletimizin güzel kurumlarını yıpratan esas kişiler 17-25 Aralık darbesine rağmen 15 Temmuz’a kadar temizlenemeyen ve darbeye destek veren kamu kurumlarındaki üst düzey yöneticilerin varlığıdır. Nitekim sizin kurumunuzdan başkan vekili ve kurul üyesi daha yeni görevden alındı. Bu kişilerin bugüne kadar varlığı ve yaptıkları art niyetleri eylemleri SPK kurumuna büyük zarar vermiştir ve başkan olarak bu FETÖ üyelerine hesap sorup SPK kurumunun itibarını korumak için dava süreçlerine taraf olup kurumunuzun itibarı için mücadele etmek sizlerin öncelikli görevi olmalı. Bizlerin iyi niyetli yazıları inanın kurumunuza hiçbir zarar vermez. Gönderdiğiniz cevabı okudum. Mevzuata sıkı sıkıya sadık kalıp nasıl Türk Kredi Reyting şirketinin lisansını askıya aldığınızı gördüm ama gördüğüm diğer iki gerçeği de izninizle sizinle paylaşayım: 1-Mortgage krizinde Milyar değil Trilyon dolar zarara sebep olan 3 büyük kredi derecelendirme şirketi hakkında kimse kapatalım dememiş sadece lütfen derecelendirme metodolojinizi iyileştirin ve bir daha bu tür hataları yapmayın diyen Amerika’nın SEC kurumunu gördük. 2-Türkiye’de faaliyet gösteren ve sizden izin almış olan yabancı JCR kredi derecelendirme şirketi firmalara fiyat teklifi verirken Amerikan Doları üzerinden teklif verip milyon dolarları kazanırken 3-4 tane not verdiği müşterisi iflas etmiş yada iflas erteleme gitmiş. Japon firmasının hatasını makul görüp anlaşıp gösteren, tolere eden kapatma yada lisansı askıya almak için incelemeye yapmaya gerek duymayan SPK’nın muhasebe standartları dairesini de gördük. Sayın Başkan, Samimi duygularımı sizinle paylaşıyorum ve şahsen üzüldüğüm esas noktayı size ileteyim: Aydoğan Durmuş  işçi bir ailenin çocuğu  ilkokulda felç geçirip sol kolunu kullanamaz hâlde tek kolu ile İstanbul Üniversitesini bitirmiş devletin sınavını kazanıp Master için Boston’a ve sonra Doktora için New York’a gitmiş. Rahmetli Prof. Dr. Salih Neftçi gözetiminde doktorasını yapmış ve reyting konusunda çalışmalarda bulunmuş. Ülkeye dönünce eğitim danışmanlık şirketi kurmuş oradan kazandığı para ile Türk Kredi Reyting şirketini kurmuş ve kazandığı para ile reyting şirketini finanse etmiş. Sırtını dayadığı hiçbir güç ve sermaye yok. 10 yıllık faaliyetinden sonra lisansı askıya alınıyor ve rekabetin dışına itiliyor ve böylece 10 yıllık birikimi sıfırlanıyor. SEC’nin 3 büyük reyting firmasına karşı gösterdiği destekleyici ve sahip çıkan tavırlarına bakıyorum, JCR reyting şirketine bakıyorum bu yerli bir markanın bu şekilde rekabetten ekarte edilmesine cidden üzülüyorum. Son bir şey, belki uzmanlar size bu gerçeği iletmemiş olabilir: GÇS Metal reyting notu alırken reyting şirketine Earng Young denetim raporunu sunuyor ve not alıyor, GÇS Metal SPK’dan tahvil izni alırken Legal Bağımsız Denetim raporunu sunuyor ve izin alıyor, GÇS Metal SPK’dan tahvil izni aldıktan sonra 19 Ocak 2015 tarihinde Vakıf Yatırım Öncülüğünde tahvil arz ediliyor. 15 Şubat 2015 tarihinde Vakıf Yatırım A.Ş. tahvil ihracı için aracılık ettikleri GÇS Metal A.Ş.’nin iflas ertelemeye gideceğini öğrenir ve tahvilin çoğunu satın alan İtalyan Boshporos Capital Yönetim A.Ş. (Azimut Grup) ile bu bilgiyi paylaşır. (insider trading). İtalyan Boshporos Capital, Vakıf Yatırım A.Ş.’den öğrendiği gizli bilgi ile muhtemel zarardan korunmak için yeni pozisyon alır ve Tahvilleri elinden çıkarıp şirket ortaklarına satar. 26 Şubat 2015 tarihinde Adana Merkezli GÇS Metal A.Ş: İstanbul Bakırköy Asliye Ticaret Mahkemesine iflas erteleme için dilekçe verir. 03 Mart 2015 tarihinde İstanbul Bakırköy 7. ATM’si yaklaşık 40 gün önce tahvil ihracı ile 35 Milyon TL nakit sermaye sahibi olan GÇS Metal A.Ş. dilekçesini kabul eder, ilk duruşma için gün verir ve ilk duruşmada iflas erteleme kararı alır (yani dilekçe verildikten 5 gün sonra iflas erteleme kararı verilmiş) Türkiye Cumhuriyeti tarihinde iflas erteleme için dilekçe verip 5 gün sonra gün alıp ilk celsede hemen iflas erteleme kararının olduğu bu olayda Adana merkezli firmanın İstanbul’da aldırdığı bu kararı hangi reyting firması takip edebilir . Gerisini artık siz yorumlayın. Saygılarımla
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.