Rusya bu yaptırımlardan sağ salim çıkar mı? Türkiye ne yapmalı?

A -
A +

ABD Başkanı Joe Biden ve NATO, çok BASİT bir şey yaparak bu savaşın başlamasını önleyebilirdi. O da Ukrayna’nın NATO üyesi olmayacağını garanti etmekti. Çünkü Ukrayna’nın, NATO'nun mühimmat deposu bir ülkeye dönüşmesi, Rusya için bir varoluş-yokoluş meselesiydi. Bu garantiyi vermediler çünkü Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmesini istediler. İşgal onlara Rus halkına karşı gaddarca yaptırımları uygulama fırsatı verecekti. Ukrayna halkı kimin umurunda?

Sahnelenen ABD sermayeli Sitcom’un özeti bu. Figüranı da lider rolündeki Zelenskiy.

Rusya küresel bankacılık sistemi SWIFT’ten çıkarıldı. Ruble dolar karşısında değer kaybetti. “Hava sahalarının kapatılması nedeniyle önemli ticaret yollarının tıkanması, Rusya için yıkıcı sonuçlar doğurabilir” denmekte ısrarla. Nitekim Rusya faizi yüzde 9,5’tan yüzde 20’ye çıkardı. Borsa büyük değer kaybetti.

Peki, Rusya sahnelenen oyunu görmüyor muydu? Rus liderler “Hazırdık, biliyorduk bu yaptırımlara yöneleceklerini ve tedbirlerimizi aldık” diyor.

Bu öz güvenli açıklamayı Rusya’nın SWIFT ile aynı işlevi gören SPFS adlı kendi sisteminin bulunmasına bağlayanlar var. Çin’in de yine SWIFT karşılığı CIPS adlı sistemi mevcut. İki ülkenin kendi sistemlerinin üzerinden yeni bir küresel sisteme geçecekleri konuşulmakta.

Çin ve Rusya’nın yılda 50 milyar metreküp gaz taşıyacak yeni bir doğalgaz boru hattı inşası için anlaşmaya varması ise işin renginin giderek değişmeye başladığının bir diğer göstergesi.

Şimdi RUSYA BU YAPTIRIMLARDAN NE KADAR ETKİLENİR ona bakalım.

Rusya 17 milyon metrekare ile dünyanın en büyük toprağına sahip ülkesi. Bir yer altı kaynakları hazinesinin üzerindeki ülke.

Gıda üretimi, yaş meyve ve sebze dışında kendisine yetmekte. Onu da petrol ve doğalgaz ihraç ettiği Türkiye başta, çeşitli ülkelerden karşılamakta. Bu arada yıllardır seracılığa verdiği desteklerle kendi ihtiyacını karşılama yolunda önemli adımlar attı.

Savunma sanayii tamamen millî ve bu konuda bir ithalat kalemi yok. Enerjide zaten bağımlı değil, tersine üretici ve bu yüzden her yıl 100 milyar dolar cari fazla vermekte. Uzay teknolojisine sahip, kendi uçaklarını yapabiliyor. Kamu borçluluğu oranı son derece düşük. Şimdi tüm bunlara bakıldığında küresel finans sisteminden çıkarılması durumunda Rusya’nın epey etkileneceği aşikâr ama öyle anlaşılıyor ki bu yaptırım onu öldürmez ve saldırıdan kendi finansal sistemini kurmuş olarak güçlenerek çıkar.

Peki, bu savaşta tarafsızlığını koruyan TÜRKİYE NE YAPACAK?

Mart ayı başında Türkiye’nin ihracat ve ithalat kalemleri açıklandı. İthalat, enerji dışında (Aylık 8 milyar dolar) ihracatla başa baş; 20 milyar dolar civarında. Sıkıntımızın nereden kaynaklandığına dair çok açık bir veri bu.

Altyapı yatırımları ile âdeta tarih yazan ülkemiz bu enerji açığını ancak yenilenebilir enerji ve denizlerden çıkarabileceği doğalgazla telafi edebilir.

İşin bir de tarım ve hayvancılık boyutu var. Şimdi Rusya’ya yaş sebze ve meyvede ihracatımızın savaş nedeniyle kesintiye uğraması yüzünden ucuzlama meydana geldi. Tüketici açısından iyi bir haber ama ya üretici? Sürekli yazıyoruz. Üreticiden 3 liraya çıkan salatalığı 29 liraya marketlerde satmayı başaran sisteme müdahale etmediğiniz ve bu mafyatik düzeni bozmadığınız sürece pahalılık kronik biçimde devam edip gider. Hal Yasası, adam gibi tüketici kooperatif marketler, üreticiden tüketiciye doğrudan satışın yolunun açılması tedbirler devamında gelmeli.

Türkiye hayalet köyler ülkesi oldu. Bu yüzden kimi sebze, tahıl ve kuru bakliyatta üretim ciddi oranda düştü. Hem de 20 yıllık farkla. Bu sorunu gidermeden, sebeplerini ortadan kaldırmadan, köylüyü köylerde tutacak teşvikleri ve takip programlarını uygulamadan üstesinden gelebileceğimiz bir sorun değil bu. Nüfusumuz 2001 yılından bu yana 20 milyon (yüzde 23) arttı. Tarım üretiminde yaş sebze ve meyve üretiminde inanılmaz artışlar yaşandı. Ama dediğim gibi özellikle bazı sebzelerde ve bakliyatta, tahılda eksiye düştük ya da artış yüzdeleri son derece düşük.

Misal 2001-2021 arasında üretimi yüzde 1 ila 41 arasında azalan ürünler; Karpuz, Kavun, Patlıcan, Buğday, Pırasa, Yulaf, Yeşil Mercimek, Patates, Kuru Fasulye olarak dikkat çekiyor. Ama öte yandan nüfus artışına göre üretimi çok az artan (yüzde 3 ila 17 arasında) ürünler de var; Arpa, Taze Fasulye, Kuru Soğan, Salatalık, Ispanak, Kırmızı Mercimek, Nohut gibi.

İlginç olan şu: Ayçiçeği üretimi yüzde 158 artmış ama Ayçiçek yağının neden pahalı olduğunu aylardır konuşup duruyoruz.

Özellikle meyvede göz kamaştırıcı artışlar olmuş:

Nar %916, Şeftali %107, Antep fıstığı %295, Avokado %1380, Badem %238, Ceviz %147, Ahududu %202, Trabzon hurması %400, Muz %1037, Limon %158, Mandalina %183, Kiraz %214, Kivi %5167, Çilek %319, Vişne %78, Kiraz %214, Yer fıstığı %176, Zeytin %118…

Dikkat edileceği üzere hepsi de ihracat kalemi.

Kısaca, savunma sanayiini hızla millîleştiren Türkiye’nin tarımda, enerjide kendine yeter bir ülke hâline gelmesi ülkemizin önünü daha da açacaktır. Bu bakımdan Bekir Pakdemirli’den boşalan koltuğa oturan yeni Tarım ve Orman Bakanı Vahit Kirişçi’ye yapılacak işinin çok olduğunu bilerek başarılar dilerim.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.