Köykentler Ecevit'in sindirim bozukluğu

A -
A +

Neredeyse kırk yıl önce, daha genç bir "Karaoğlan" iken de, Ecevit'in mide ülseri illetiyle malul olduğu biliniyordu... Ancak zaman içerisinde bu sindirim rahatsızlığı önemli ölçüde nitelik değiştirdi galiba! Öyle ki, Sayın Ecevit yeme-içme dışındaki olaylarda da sık sık "içine sindirememe" problemini yaşar oldu. Son zamanlarda kendisinden en fazla duyulan sözlerden biri "içime sindiremedim" veya "içime sinmiyor" klişeleri. (Sık Sık duyduğumuz bir diğer cümle ise "öyle bir şey duymadım" ya da gazetecilere hitaben "ilk defa sizden duyuyorum..") Ecevit'in son sindirim rahatsızlığı Köy Hizmetleri ile ilgili olarak ortaya çıktı! Siyasi hayatı boyunca dilinden düşürmediği "Köykent (yani kasaba) Projesi"nin numunelik de olsa Ordu'nun Mesudiye ilçesinde hayata geçirildiği bir sırada, devletteki hantallığı gidermek için Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü'nün küçültülerek yerel yönetimlere devredilmesi fikri Başbakan'da malum rahatsızlığa yol açmış. Şöyle demiş Sayın Ecevit; "Bunu içime sindiremediğimi ve izin vermeyeceğimi bilmenizi isterim!.." İşte size bir Ecevit klasiği. Hâlâ daha onun başında olduğu hükümetin değişimi gerçekleştirip hantal bürokrasiyi ortadan kaldırabileceğine inanan var mı acaba? Yahut hâlâ kaç yüzbin fazla memur ve işçi veya lojman veya araba olduğunu sormanın bir manası kalıyor mu? Mesut Yılmaz'ın bu konudaki cevabını merak ederim doğrusu! Yoksa cevap alabilmek için biz de IMF'ye mi başvursak?! Küresel eylem gücü ve şikayetname Önceki gün bütün dünyada eylem günü idi. "Küresel eylem günü"nde bütün dünyada işçi sendikaları ve sivil kuruluşlar eylem yaptılar. Kimi globalleşmeye karşı, kimi hegemonik maksatlarla çıkarılan savaşlara karşı kimi de emeğinin karşılığını alamamayı protesto etmek için eylem yaptı. Ankara'da Türk-İş, Hak-iş, DİSK, KESK de eylem yaparak hükümete uyarıda bulundu. Bu arada işadamları hükümeti Çiller'e şikayet etti... Geçtiğimiz haftalarda esnaf birlikleri geniş "şikayetname" ilanları ile hükümeti halka şikayet etmişti. Şikayetlerin sonu gelecek gibi görünmüyor! Bürokrasi, yolsuzluk, usulsüzlük, duyarsızlık ve daha pek çok olumsuzluk. Acayip isimlerle ve büyük tantana ile başlatılan ve sonunda "Balon" olduğu anlaşılan operasyonlar. Davalar, davalar, davalar... Yıllarca medyada en geniş yeri kaplayıp sonuçsuz kalan davalar! Ve bu arada hortumlanarak buharlaştırılan paralar... Eski Yargıtay Başkanı'nın "Vicdanımızla cüzdanımız arasında sıkıştık" dediği, TÜSİAD Başkanı Özilhan'ın "güvenini yitiriyor.." dediği yargı sistemi... Yani herkes her şeyden şikayetçi. Daha doğrusu şikayetlerin tek hedefi Ankara. Emeklilerin de şikayetçi olduğu adres. Enflasyonun iyice erittiği emekli maaşlarını alabilmek için günboyu kuyruklarda heder olan emekliler... Bunlardan bir okuyucumun isteği üzerine dörtyüzelli sene önce ünlü şair Fuzuli'nin Nişancı Celalzade Mustafa Çelebi'ye yazdığı şikayetnameyi özetleyerek ve yer yer sadeleştirerek aşağıya alıyorum: "Selam verdüm, rüşvet değidür deyu almadılar. Hüküm gösterdim faidesüzdür deyu mültefit olmadılar (ilgi göstermediler). ... Dedüm: Ya eyyühel ashab (ey arkadaşlar) bu ne fi-li hata (yanlış davranış) ve çin-i ebru (çatık kaş)dur? Dedüler: Muttasıl (her zaman) adetimüz budur. Dedüm: Benim riayetüm vacib görmüşler (Bana bakılmasını gerekli görmüşler) ve bana berat-ı tekaüd vermişler ki, Evkafdan hemişe (daimi olarak) behremend olam (faydalanayım) ve Padişah'a ferağ-ı bal ile dua kılam (gönül huzuru ile dua edeyim). Dedüler: Ey miskin senin mezalimine girmişler (günahına girmişler) ve sana sermaye-i tereddüt vermişler ki müdam (devamlı olarak) cidal edesin (mücadele, kavga edesin) ve na mübarek yüzler görüb na mülayim (yumuşak, kibar olamayan) sözler işidesün. Dedüm: Beratımun mazmunı ne içün suret bulmaz? (Niçin gereği yapılmaz) Dedüler: Zevaiddür (fazlalıktır), husulı mümkin olmaz. Dedüm : Böyle evkaf zevaidsiz olur mı? Dedüler: Zaruriyat-i asitaneden (Başkentin ihtiyaçlarından) kalursa bizde kalur mı? Dedüm: Vakıf malın ziyade tasarruf etmek vebaldir. Dedüler: Akçemüzle satın almışuz bize halaldir. Dedüm: Hisab alanlar bu sülükinüzün fesadı bulunur (Yaptığınız usulsülükler tesbit edilir) Dedüler: Bu hisab kıyametde alınur. Dedüm: Dünyada dahi hisab olur, haberin işitmişüz. Dediler: Andan dahi bakimüz (ağlayıp sızlanmamız, korkumuz) yokdur, katibleri razi etmişüz. Gördüm ki, sualime cevabdan gayrı nesne vermezler ve bu berat ile hacetüm reva görmezler (ihtiyacımı karşılamazlar), naçar terk-i mücadele kıldum ve me'yus -ü mahrum güşe-i uzletime çekidüm..." Bu son kısım yeşil kart sahiplerinin hastanelerde çaresiz kaldıkları durumu da çarpıcı şekilde izah ediyor... Sayıları artık milyonla ifade edilen yeşil kartların fonksiyonu Fuzuli'nin eline verilen tekaüd beratı gibi hüküm ifade etmiyor. Hantal devlet, ağır bürokrasi, bugün git yarın gel seansları, yassah hamşerim ihtarları, asık suratlar, çatık kaşlar vesaire, vesaire... Büyük güçler dünyaya yeniden nizamat verirken bizim memleketimizde "bin türlü teseyyüb (düzensizlik)" hüküm sürüyor. Anlaşılıyor ki, bu kış zor geçecek! İslam Konferansı ve ECO Evet bu kış bilhassa Afganistan'da zor geçecek. Amerika, iyice su yüzüne çıktı, oraya yerleşmek istiyor. Bunun için de yüzlerce sivilin nahak yere ölmesine aldırış etmiyor. Buna karşılık ne İslam Konferansı Teşkilatı'ndan, ne de Afganistan'ın üye olduğu (diğer üyeler Türkiye, İran, Pakistan, Tacikistan, Kırgızistan, Kazakistan, Türkmenistan, Özbekistan, Azerbaycan) Ekonomik İşbirliği Teşkilatı'ndan (ECO) bir ses çıkabiliyor. Aynı şekilde Birleşmiş Milletler'den de çıt yok... Demek ki, teşkilatların mevcudiyeti yetmiyor. Etkili olmaları, bunun için de üyelerinin güçlü olması gerekiyor. Ama basın toplantılarında belinde silahıyla bara dalan kovboy gibi konuşan Bush'un tehditleri herkesi sindirmişe benziyor! Bakalım bu işin sonu nereye varacak...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.