Perşembenin gelişi...

A -
A +

Evet, Perşembenin gelişi çarşambadan belli olur, derler ya, aynen öyle oldu. Bülent ve Rahşan Ecevit'in (özellikle Rahşan Hanımın) inatları, DSP'deki aile saadetini bitirdi. Dün, Milli Eğitim eski Bakanı Metin Bostancıoğlu, istifasını verdikten sonra benzer şeyler söyledi. Dedi ki; "DSP'yi ayrılanlar değil Rahşan Ecevit'in inadı bitirecek... Çünkü bizden sonra tufan diyor. Bu da DSP'yi bitirecek!" Pazar günkü yazımızda cümbüş başlıyor diye başlık atmıştık ya; Dün bir okuyucum telefonla aradı ve cümbüş üzerine bir fıkra anlattı: Temel makinist kursuna gitmiş... Sormuşlar; zıt istikametten iki tren, aynı hat üzerinde saatte 120 km. hızla birbirine yaklaşıyor. Bu durumda görevli olsan ne yaparsın? Sinyalizasyon ışıklarıyla tarafları ikaz ederim demiş. Sinyalizasyon bozuk, çalışmıyor. O zaman makas değiştiririm demiş. Makas değiştiremiyorsun, çünkü mekanizma bozulmuş. Başka ne tedbir alırsın? O zaman Fadime'yi çağırırım demiş. Onu ne diye çağırıyorsun? Gel bu cümbüşü beraber seyredelim... diye! Hüsamettin Özkan'ı harcamayı kafaya koyduklarından bu yana, Ecevitlerin durumu Temel ile Fadime'nin bu fıkradaki haline benziyor. Yani cümbüşü seyretmekten başka çareleri yok. Gerçi Rahşan hanım, "ağaçların budanma zamanı vardır. Budanmadan sonra daha iyi olurlar vs vs." demiş ama nafile. Kendilerinin de buna inanmaları mümkün değil. Yani yolun sonu görünüyor. Her ne kadar Nami Çağan gibi bir kaç kişi şimdi DSP daha güçlü dese de geçmiş ola. İleriyi hesaplayan hiçbir siyasetçi biri ağır hasta iki yaşlı kimseye endeksli olarak siyaset yapmaz. Bunu çiftin en iyi zamanında yapan Hüsamettin Özkan'ın durumu ortada. Ecevit'in vasiyetini, tapularını, banka cüzdanlarını bile teslim ettiği Özkan bugün "hain" muamelesi gördüğü için DSP parçalanıyor. Elli seneden beri politikada olan Ecevitlerin etrafında, eski yol arkadaşlarından kim var? Emrehan Halıcı veya Nami Çağan veya Şükrü Sina Gürel'in Ecevit çifti ile kaç senelik geçmişi var? Demek ki, siyasette ileriye bakanlar, artık konuşmakta bile güçlük çeken Bülent Beyin veya kocasına bakamamakla suçlanan Rahşan Hanımın gözünün içine bakmayacaklar. Mesela İsmail Cem'in yaptığı gibi... Sahi dün Kemal Derviş'in Cem ile görüştükten sonra kendisine bilgi verdim demesi ne manaya geliyor? Ve acaba, dün akşamki yemekte Özkan'a hangi konularda bilgi verdi? Özkan artık Başbakan Yardımcısı olmadığına göre... Açıkça görülüyor ki, Ecevitler kendi elleriyle büyüttükleri DSP'yi yine kendileri parçaladılar. Siyasi partiler kurulur, kapatılır, büyütülür küçültülür ama, ülke siyaseti bundan fazla zarar görmemeli. Çekilmemekte direnen Bülent Ecevit'in inadının ülkeye daha fazla pahalıya mal olmaması (haddinden fazla oldu zira...) için yeni oluşum veya oluşumlar, zaman kaybetmeden acil meseleleri çözmeye çalışmalıdır. Bunun başında da AB meselesi geliyor. Küçük siyasi hesaplarla memleketin gelecek 50-60 senesi heba edilmemelidir. Türk halkı, bütün partilerden ve bütün siyasilerden bu sorumluluğu duymalarını bekliyor. Türkiye ne uzun süre hükümet boşluğuna mahkum edilmeli, ne de erken seçim daha fazla geciktirilmelidir. Bazen krizlerden hayır da doğar. Eğer sivil siyaset, içine hapsedildiği dar alandan çıkmak istiyorsa ve bugüne kadar bir türlü üzerinden atamadığı ürkekliği ve edilgenliği kendisinden uzaklaştırmak istiyorsa bu fırsatın bir benzerini bir daha zor yakalar! Düne kadar uyum masallarıyla veya hamasi nutuklarla ülkeye kaybettirilen zaman daha fazla uzamamalıdır. Yoksa bu siyasiler millet nezdinde kendilerini asla ve kat'a aklayamazlar. Herkes buna göre hesaplarını yeniden gözden geçirmelidir. Siyasette duygusallığa yer olmadığını Hüsamettin Özkan da öğrendiğine göre (!), gözü kapalı olanların da kafasına dank etmiştir. Düşününüz ki, Özkan, babasından daha çok sevdiği Ecevit için Cumhurbaşkanına bile kafa tutmuştu... Peki sonu ne oldu? Sevgiler, kaprisler, duygularla Türkiye tarihinin en büyük krizine sokulup yarı yarıya fakirleştirildi. Acaba bunun hesabını da halkımız birgün sorma noktasına gelebilecek mi? Neyse şimdilik şu cümbüşün sonunu bir görelim...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.