Moskova’dan çıkacak sonuç…

A -
A +
Cumhurbaşkanı Erdoğan bugün Rusya Devlet Başkanı Putin ile çok kritik bir görüşme yapacak… Bu görüşmeden çıkacak sonuç / sonuçlar Suriye meselesinin bundan böyle seyri üzerinde çok köklü etkiler yapacaktır.
 
Tam dokuz senedir kan ve ateşle körüklenen Suriye meselesi, şu sıralarda bir kırılma noktasından geçiyor… Bahar Kalkanı Harekâtı ile Türkiye, 27 Şubat tarihinden beri, Suriye rejimi ile daha da genişlemesi muhtemel bir silahlı çatışma içine girmiş bulunuyor. Esasen askerî güç kapasitesini büyük oranda kaybetmiş olan Suriye rejimi, kendi ayakları üzerinde durma kabiliyetini çoktan kaybetmiş, özellikle 2015 yılından beri Rusya tarafından fiilen ayakta tutulmaya çalışılıyor. Esad yönetimi, en az bir milyon Suriye vatandaşının hunharca katledilmesinden sorumlu olan yönetim sıfatıyla, çoktan beri meşruiyetini yitirmiştir. Fakat ne yazık ki, uluslararası düzen, hâlâ daha bu rejimi Suriye’nin meşru otoritesi olarak kabul etmeyi sürdürüyor. 2011’den beri İran ve 2015’ten bu yana da Rusya’yla ortaklaşa olarak, hakikatte çoktan mahkûm hâle gelmiş olan bu zalim yönetim, katliam ve savaş suçlarına devam ediyor. Şöyle ki, ülke nüfusunun büyük kısmı içeride ve dışarıda sığınmacı - mülteci durumuna düşürülmüş, milyonlarca vatandaş topyekûn biçimde ‘terörist’ muamelesine tabi tutularak, kitleler hâlinde imha ediliyor. Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu, Suriye rejimi ve Rusya’nın birlikte defalarca savaş suçu işlediğine dair rapor hazırlıyor. Ancak bu raporu kendisi okuyup kendisi dinliyor! Kimse ses çıkarmayınca da, Rejim ve Rusya ortaklaşa sivil katliama devam ediyor. Halep’te, Doğu Guta’da, Hama ve Humus’ta yapılan yıkımlar, şimdi de İdlib’de icra ediliyor. Heyhat… Dünya bu insanlık suçunu sadece ama sadece seyrediyor! İşte bu hâldeki Suriye’ye, bir tek insani maksat ve anlayışla yaklaşan devlet Türkiye. Ancak Türkiye’nin haklı müdahalesini doğru biçimde anlayan, kabul eden, çözüm için samimi destek veren kimse meydanda yok… Birkaç bin mülteci kapılarına dayandı diye, AB ülkeleri alarm durumuna geçerek, hemen Yunanistan’a 700 milyon avroluk yardım paketi açtı. Ama aynı Avrupa, Türkiye’nin sınırı dibindeki İdlib arazisinde, aç ve açıkta bekleyen sığınmacılara, briketten kulübeler yapılması için taahhüt ettiği 25 milyon avroyu vermekten imtina ediyor… Böyle bir ikiyüzlü dünyada, hangi insani problemi çözebilirsiniz ki? Türkiye bir taraftan millî imkânlarını çok zorlayarak, ekonomik anlamda milyonlarca Suriyeliye insani yardım yapıyor. Bir taraftan da 21. yüzyılın en büyük sivil katliamının önüne geçmek için Suriye rejimi ile askerî bir mücadele veriyor. Bunu yaparken, rejimi arkalayan İran ve Rusya ile de karşı karşıya geliyor. İran perde gerisinden sinsi biçimde Suriye’de nüfuz inşa ederken, rejim güçleriyle birlikte sivil halk katliamında doğrudan rol alıyor. Rusya bir taraftan Türkiye ile Suriye rejimi arasında “aracı” pozisyonundaymış görüntüsü verirken, diğer yandan koca gövdesiyle âdeta Türkiye’yi yana itelemek için bütün ağırlığını kullanıyor. Bugüne kadar, “Biz Türk askerine saldırı düzenlemedik…” diye açıklamalar yapmasına rağmen, Rus askerî unsurlarının müteaddit saldırılarının vaki olduğu bir gerçektir. Bu saldırılarla ilgili kayıt ve değerlendirmeler elbette Türkiye Cumhuriyeti’nin uhdesindedir. Ve zamanı geldiğinde de mutlaka gereği yapılacaktır. Sizler bu satırları okurken, biz Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Moskova ziyaretini izliyor olacağız. Şüphesiz herkesin gözü - kulağı, bugünkü kritik görüşmelerden çıkacak sonuca kilitlenmiş durumda. Zira buradan hasıl olacak sonuç, Suriye meselesinin bundan böyle seyrini şekillendirecektir. Rusya ve onunla birlikte hareket eden İran ile Rejim, Türkiye’nin sabrını ve kararlılığını kendilerince test etmekte… Şunu hemen belirtelim ki, ABD’ye rağmen, Barış Pınarı Harekâtı’nı yapan Türkiye aynı şekilde Rusya’ya rağmen de, Bahar Kalkanı Harekâtı’nı icra ediyor. Bundan sonra gerekli görmesi hâlinde daha başka geniş kapsamlı operasyonları da pekâlâ hayata geçirecektir. Herhâlde Rusya Devlet Başkanı Putin de bunun çok iyi farkındadır. Bugünkü görüşmede Putin’in ortaya koyacağı tavır, gelecekte iki ülke arasındaki iş birliği ve olumlu ilişkilerin devam edip etmemesi bakımından belirleyici olacaktır. Putin görüşme öncesinde ortamı yumuşatacak bazı mesajlar vermiş bulunuyor. Ama bunun devamı da önemli. Keza Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Moskova zirvesinden bir ateşkes çıkacağını beklediğini seslendirmiş olması, muhtemel olumlu sonuç açısından destekleyici bir beyandır. Tabiatıyla bugünkü ikili zirvenin bütün pürüzlerin gidermesini beklemek gibi bir durum söz konusu değil. Ama çıkacak olumlu netice, sonraki adımların atılmasında kolaylık sağlayacaktır. Şunu da ifade edelim; Türkiye daha önce ilan etmiş olduğu üzere, kırmızı çizgilerinden geri adım atmayacaktır.  
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.