Kıbrıs’ta tek çözüm yolu; iki devlet...

A -
A +
1959 Londra ve Zürih anlaşmaları temelinde kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti, 1963 yılında Rumlar tarafından fiilen ortadan kaldırıldı. O gün bugündür Ada’da nihai çözüm için gösterilen çabalar hep sonuçsuz kaldı!..
 
 
Yunanistan Başbakanı Kiriakos Miçotakis’in, epey zamandır ortamı geren yersiz ve haddi aşan çıkışlarının karşılıksız kalması şüphesiz beklenemezdi… Tıpkı daha önce Savunma Bakanı Nikos Panagiopolus ve Dışişleri Bakanı Nikolaus Dendias’ın mantıksız ve gerçeklerle hiç ilgisi olmayan açıklamalarından sonra olduğu gibi. Yunan tarafının bu tür boşboğazlıkları, öteden beri devam edegelen ve ilişkileri zehirlemekten başka sonucu olmayan tavırlardır… Gelgelelim Yunanistan tarafı, kimi zaman küstahlığa varan bu şımarıklıkları, kendisini her daim arkalayan çevrelerin gölgesinde sergilediğinin gayet farkında. Özetle Türkiye’ye karşı kendi başına yapamayacağı şeyleri, AB, ABD’nin koltuğu altında kotarabilir miyim gibi bir hülyanın peşinde. Kıbrıs meselesinde, karasuları ve kıta sahanlığı meselesinde, Ege'deki uçuş koridoru meselesinde, adaların silahlandırılması ve nihayet Doğu Akdeniz’deki hidrokarbon rezervlerinin paylaşılması konusunda; Yunanistan, hep hakkı olmayan şeyleri istemiş ve yukarıda belirttiğimiz üzere, ağababalarının koltuğu altında boyunu aşan atraksiyonlara girişmiştir…
On yıllar boyunca, Türkiye’ye karşı hiçbir zaman kazanma ihtimali olmayan bir mücadele için, mali imkânlarının çok ötesinde silahlanma programlarıyla, neticede ekonomisini iflas noktasına getirmiştir. Fakat bu iflasa rağmen aynı hatada ısrar etmektedir… Nitekim şimdilerde sınır boylarındaki askerlerinin maaşını dahi vermekten aciz aynı Yunanistan, Fransa’dan, İsrail’den, İngiltere’den büyük meblağlar tutan miktarda yeni silahlar almaya çalışıyor. Bununla da kalmayıp, Ege ve Batı Trakya’da Amerika Birleşik Devletlerine yeni üsler açarak sözüm ona Türkiye’ye karşı kendisini sağlama almaya çalışıyor… Velhasıl Yunanistan iliklerine işlemiş bir hayalin, “Megali İdea” dedikleri paranoyak sevdanın peşinde sürükleniyor. Kıbrıs konusunda yaklaşık altmış yıldır yapmaya çalıştıkları bunun bir parçası. Enosis planı, yani Kıbrıs’ı Yunanistan’la birleştirmek… Bu yüzden, 1960 yılında Londra ve Zürih anlaşmaları temelinde kurulan Kıbrıs Cumhuriyetini, sadece üç yıl sonra fiilen ortadan kaldırıp, oradaki Türkleri devlet yönetiminin dışına attılar. Anlayacağınız 1963’ten beri Ada’da Yunan-Rum ortaklığının eseri olan bir çözümsüzlük hüküm sürüyor. 1963’ten 1974’e kadar süren kaos ve katliam dönemini, Nikos Sampson darbesiyle hedefledikleri sonuca bağlamaya çalıştılar. Ama Türkiye bu hain girişimi, sınırlı bir askerî harekâtla derhâl bertaraf etti ve netice olarak bugünkü statü meydana geldi. 1974’ten beri Ada’da fiilen iki ayrı devlet var… Birileri bunu hep görmezlikten geliyor...
Şimdi Yunan Başbakanı Miçotakis kalkmış, garantör ülke Türkiye’nin Kıbrıs’taki askerini işgalci diye niteleyecek kadar ileri gidiyor. Adamın niyeti belli. Türkiye’yi tahrik edip güya bir yanlışa sevk etmek… Sanki Türkiye’yi hiç tanımıyor! Cumhurbaşkanı Erdoğan, dün Yunanistan Başbakanına hak ettiği cevabı verdi. Sayın Erdoğan’ın söyledikleri yalnız Atina’da değil, AB ve ABD merkezlerinde de fazlasıyla yankılanacak. Şu sözlerin devamının nasıl geleceği bellidir: “Bana meydan okuma, haddini bil… Eğer bilmezsen demek ki masayı sen tekmeledin, kaçtın. Sen bazı dağlara güveniyorsun, o güvendiğin dağlara kar yağdı. Hiçbirinden sana fayda gelmez. Ama biz kendi göbeğimizi kendimiz keseriz, onun için çılgın Türkleri iyi tanıyacaksın!..” Evet, bu haklı tepkiye sebep olan kişi Miçotakis’in ta kendisi… Lakin o tek başına değil. Yunanistan’ı her seferinde yanlış yönlendirip, haddi aşan işlere cüret etmesine sebep olan onun ağababalarıdır. Erdoğan’ın şu cümlesinin altını iki kere çizmek gerekiyor: “Kıbrıs Türklerinin yarım asırdır Ada'da süren çözümsüzlüğün mağduru olmasına, daha fazla izin vermeyeceğimizi tüm dünya bilmelidir.”
Gerçek şu ki, 1974’e kadar Kıbrıs adasında hep şiddet, baskı, kan ve katliam vardı. Ancak KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın da üstüne basa basa belirttiği üzere, 1974’ten beri Kıbrıs’ta sükûnet ve emniyet var. Vaktiyle Kıbrıs Türklerini toptan imha veya sürgün etmeye yeltenen Yunan-Rum ortaklığının, AB şemsiyesi altında, eski günlere tekrar geri götürme niyet ve gayretleri, asla ve kata sonuç vermeyecektir. Kıbrıs’ta iki ayrı bağımsız devletin tescili haricinde, bir formülün geçerliliği yoktur. Nitekim 47 seneden beri yapılan sayısız müzakere turlarından beklenen sonuç çıkmamıştır, çıkmayacaktır. Bunda ısrar etmek vakit kaybından başka bir şey değildir. Sayın Cumhurbaşkanının şu tespiti, gerçekleri net bir şekilde özetlemektedir:
“Artık iki devletli çözümden başka, Kıbrıs’ta çıkış yolu kalmamıştır. İster kabul edersiniz, ister etmezsiniz!”
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.